- 1004 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Köy bulağına faturasız su/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 189
Okul duvarı ağaçlara gark olmuş sahnenin ortasında kalmıştı. Okulun çam ağaçları, kavaklar ve iğde ağacı... akasya, çınarla, ağzına kadar sepete ot basarsına... tıratırta... ağzı silme bir.
Muhit çayırla dal’a yaprağ’a bitkiyle resim tablosuna çizilmişti!..
Müzik kusur kalmıştı: Eksik olsun, mahrumiyet deyip savardık, nihayetinde savuşturduk.
Yeşil tonu günaçınca değişiyor. Bir tonu buz-yeşilken az sonra mavişe evriyince bildiğini şaşırıyorsun.
Genç mencin aklı patinaj yapıyor: Mavi sıcak maviye, pastelin yeşili külümsü renge döndüğünde.
Kıyışsak, kıyışa bilmediğimizi idrak edebilsek. Kurt bir adam da yok ki yanımızda izahetsin.
Tepeye gelince gün renklere parlayacak ki tonları tarif etmeğe o an ferman lazım.
Alim adamlık bir sanat. Yüksek mektepler okumuş erbab adamlar!..
Gün ışığı tepeye ermemiştiki. Tepe erinmemişti: Daha... az... süresi gelmekteydi.
Bu zaman zarfında. Duvara öğretmen ve öğrenciler konulu resim çizmeye giriştiler.
Düşünmeye kıyışamadılar: Resim güzel bir resim olacaktı.
Pekala kıyışıpta güzel resim yapacaklarını söylediler.
Çok önemli etki yapacak değildi. Benim kanaatim buydu.
Masmavi boya sürüldü: Ya Allah bismillah!
Beyaz beyaza, ondan biraz çok siyah, siyah beyaz karışacak her ikisinden çok fazla çok mavi biraz kremalık su karıştır, karışmışsa karıştırma, krema kıvamına varmışsa bırak. Kül rengi bozbulanık Ardahan Mavisini buldun üstad, lütfen kurdalama, bırak!
Bulaktan çeşmeden yani on yaşında erkek çocuğu ağzını oluğa, oluktan su sacağını ağzıyla yakalamış içiyor... suya kanıyor. Kana kana su içiyor. Ardahanlı çocuk çizseydiniz? Ardahanlı olmadığını nerden çardız baba? Ardahanlı çocuk elini avuçeder. Lülüğün altına tutar eleceme içerdi. Akara ağzını açmış üstü başına su çırpıttırıyer. Ardahan usulü değil! Hakikaten çocuğun su içme usulu ressamın gözünden samanaltı... Eleştiri yerindeydi. Ressam: Almanyadan gelmiş yaz tatiline elin yektisi odur. Uydurmasyonla işi akla uydurdu. Herkes rahat etti. Oh canıma değsin! Bir kırık huzura hasret kaldık yav! dedi. İşine girişti.
Hayaller imge diyerler ya, o: boyaların dalına eşşeğe biner gibi deh deyip eşşeği sürdü. Deh! Deh! Mavi her duvar suvasına yayıl bakiim! Hayli yayıldı. Sıvanın mukavemet etmesi sıfır. Nerde o kuvvet? Sıva zerre-i her miskalde rüya mavisine belendi. De get şimdi.
" - Biz Ardahanlıyız oğlum! boyadık mı sıvayı hayli de boyarız duvarda! Ne haber?"
" - Gene loppazlığı tuttu Kel’in!.."
" - Bi daha mı gelecez dünyaya? Dayımoğlu!"
" - Ola arkadaşlarım hepsi karatoprakta. Ben ölem, ne durerim ki?"
" - Geldik gidiyoruz!"
" - Ardahan han misali elli sene zarfında doldu boşandı!"
" - Antartika da Ardahanlı varmış ha, hesap et artık!"
ŞİMDİ DUVARDA VAR: RÜYA MAVİ!
Suva mavişli rüya gibi tonda: Orta tonlar hep böyledir.
Ressam bu zeminde ne yapar?
Yoldan geçen Çingene kızını çağır o da çizer resim. Çünki rüya var suvada bir mesele kalmadı hassasında. Ya!
Çingen kızı ressama diller döktü. Ne güzel resim çiziyorsun dedi.
Sen maviyi dünyada ilk son rüyaya ibra etmiş yek adamsın falan dedi.
Ve... Abi bir cıgara ver dedi, sigara istedi.
Ressam:
- Sigaram yok.
Çingen kızı bir daha dedi ve istedi.
Ressam ne inatmış:
- Yok dedim ya, dedi gene.
Çingene kızı iltifatlarını geri almış: Aldı.
- Boyacı!.. Boyacı!.. dedi.
Yalçıner Yılmaz
14-05-2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.