- 3723 Okunma
- 11 Yorum
- 1 Beğeni
Bir Delinin Monolog Çizimleri
Dünyadaki tüm yalnız köşeleri dolaşmak istiyorum. Merhametsizliğin uğradığı yerleri önüme katıp süpürmek istiyorum. Zavallı yalnızlar ağlayın.Kurbağalarla konuşun. Kurbağalar kim mi. Hani Yakup’un kurbağaları. Yakup kim mi. Edip’in Yakubu. Bir dünya insanın içinde yalnızlıkla konuşan Yakup. Sen Yakup musun yoksa. Kimse tarafından ‘çağrılmayan Yakup’. Ah kalbim yalnızlıkların mimarı.
...
Tanrıdan tek dileğimdi. Bütün vadilerin zambaklarını elbiseme dikecektim. Evet, bunu çok istedim. Çiçeklenmiş bir elbise istedim. Bir an durdum ruhumun safsatasına baktım. Çiçeklenmiş elbise dedim. Galiba bahar kafana vurdu senin.
...
Kimsesizleri seviyorum.Bazıları kargalara davrandıkları gibi davranıyorlar onlara, sanki her an gelecekler ve baş sofralarına oturacaklar. Sanki önlerindeki ekmeği talan edecekler. Öyle bir ötekileştirme var. Kimsesiz kızlar. Gidecek evleri yok. Bahçeleri yok. Şehir kurtlarının sofralarına mı düşecekler. Evet düşünüyorum. Ne olacak. Ne yapacağız ne.
. ..
Bu durumu sürekli sahnede ağlayan Vanya Dayıya sordum. Dedim ki neden bu suratsızlıklar. Bu korna sesleri de neyin nesidir. Ya şurdaki karıncalar. Şu karınca yuvasına beton çakanlar.Ya karıncalar nefes alamazsa kimsesizler gibi. Ağla Vanya Dayı, ağlayalım.
...
Gökkuşağına baktım. Ne güzel renk var. Aynı kelebekler gibi. Neden yağmur topluyor ve yağmur sonrası açıyor. Herkes kendine ağlıyormuş meğerse. Ağlıyor boş gölgelerden yarım yudum sevgilere doğru. Yağmurun gözünden farlar akıyor simsiyah..
Farlar, evler, kornalar, kelebekler, insanlar çocuklar. Dizlerime kapandım. Herkes evini sırtında taşıyor.Herkes evini sırtında taşıyor.Herkes.
...
Yağmur mu dedim. Son zamanlarda en çok ıslandığım gerçekler. En çok gördüğüm gerçekler. Wolwiks’in bahçesi. Wolwiks bir tuhaf adam her tarafına dövme yaptıran bir tuhaf adam. Vücudunun her tarafında kedi dövmeleri var. Bahçesindeki elmalar kedi şeklinde. Yağmur yağıyor ama dövmelerin renkleri sabit kalıyor.
Ben neden o bahçelere bakıyorum. Yağmurlu bahçelere, güzel bir güneş dururken. Kedili bahçelere neden bakıyorum.
...
wolwikx’in bahçesine baktım. Sonra oturdum balkonumda. Sandalyemi sağa çevirdim. Karşı komşunun evine doğru. Güzel sardunyalar sarmalamış duvarları. Güller kendi halinde sallanıyor. Çeşitli ağaçlar ve renkli perdeler. Ahşap balkonun altında oturan kadının yüzü kireç sarısı. Benim gibi Wolwiks’in bahçesine bakıyor. Ne alaka diyorum. Elimle gözümün birini kapatıyorum adamın bahçesine bakıyorum. Diğer elimle diğer gözümü kapatıyorum gözlerim avuçlarıma akıyor.’Sen dikizliyorsun başka hayatları’ diyor serçenin biri, bu yüzden gözlerini avuçlarına akıttım.
..
Ağlama Vanya Dayı. Şimdi kulağına güzel şiirler okurum. Güzel bir şiir yazarım. Kuşandığım rolleri sevmiyorsun değil mi. Ne dedin şairler tiyatro yapmaz mı? Yüzlerinde maskeler yok mudur? Evet-evet yarın kör bir kuş olabilirim. Ertesi gün sessizce inlerim. Daha sonra kahkaha atabilirim. Kahkaha dedim. Ağlayalım Vanya Dayı.Çok uzaklardan trampet sesleri geliyor. Savaşın tamtamları..
…
Ahşap balkonun altında oturan yüzü sarı kireçli kadın, bütün dalgalanan nehirleri bana akıttın. Ben kucakladım onları şimdi. Hatta bağrıma bastım yaprakların en çürümüşünü. Sen yoldan geçen yabancı şerefe diyelim çürüyen yapraklara. En çürüklerine. Mor böğürtlen kokulu çocukluğuma. Yarattığım kentlere, kendi düşümden doğan kentlere, masal kentlere. Orada her şey ne kadar güzel.
Belki de kent yaşamının kriz noktasındayız ve görünmez kentler, yaşanmaz hale gelen kentlerin kalbinden doğan bir rüya. ’Böyle dedi İtalo Calvino. Bu sözler kafamda yankılanırken elimden düşürdüm bardağı.O anda kırık camlar büyük bir gemiye dönüştü.Bilinmeyen bir rüyaya..
Orada her şey ne kadar güzel .
Hayde uyu artık, sakın uyanma. Güzel bir rüya gör. Orada çöp kutusuna atılan çocuklar yok. Sokaklarda yaşayan çocuklar yok. Uyu sakın uyanma Doğduğuma neden sevinemedim.
...
Kızılağaç kabuğu nedir bilir misiniz? Siz otururken gölgesinin altında, o sessizce kanatır gövdesini ve bırakır kabuklarını ayaklarınızın altına. Siz nereye bakıyorsunuz o anda, bir çiçeğe mi, kelebeklere. Öyle ya kabuk dediğin nedir ki, nedir ki soyulup gelen. Siz nereye bakıyorsunuz.
...
Reklâmcılar dedi ki ’buraya bakın kirlenmek güzeldir’.Doğru ya o kadar kirlenen çocuklar var ki sokaklarda. Yakılan yıkılan evler var. Kirlenin daha çok kirlenin. Çok kirlenin. Daha çok, daha- daha çok. Kirlenin ki kazanalım daha çok. Sahi biz nereye bakıyoruz.
...
Bu sabah uyandım gökyüzüne baktım. Fena uğulduyordu. Buğday taneleri sallanıp duruyordu. Sallanıyordu göklerdeki burçlara sığınmanın güzelliğinde. Sallanıyordu tarlanın içindeki mısır püskülleri de. Dedim ‘gök neden gürlüyor. Buğday ve mısır dans edemez mi aynı toprağın içinde, rüzgârla dans edemez mi ahenkli biçimde. Ve martılar kırlangıçları alıp kuşlara selam veremez mi. Bunca gürültü neden koptu ah kalbim.
...
Wolwikx ’in bahçesine baktım yeniden. Rengârenk kırmızı çiçekler açmış kolundaki dövmelerde.Her gün bahçesini suluyor. Yoldan geçen mavi kirpikli kadın ‘ suni çiçekler ‘diyor. Açılan kapılardan geçen yaşlıların renkleri var, kokuları var, bir kimlikleri de. Suni kapıları açan insanların ruhları var mı. İnsanlar... Wolwikx’in bahçesine baktım. Her gün hayallerini suluyor. Suni kapılardan geçen yaşlılar her gün hayallerine çiziyor bekledikleri insanları. İnsancıklar ‘suni kapılar’...
...
Ahşap balkonun altında oturan kadına baktım. Bir Wolwiks, bir kadına bakmayı sevdim. Peki, neden sevdim.Karıncaların içinde bir yaşam değil mi onların hayatı. Bakın siz de bakın. Şimdi binlerce başka karıncalar ahşap evin penceresinden eşyaları taşıyorlar. Bu kadın artık o eve ait değil. Eşyaları taşıyor karıncalar. Sağa- sola belirsiz yerlere, belirsiz düşlere, belirsiz mekânda oturuyor kadın. Mekân belirsiz, belirsiz düşler delik deşik olmuş ahşap kalıntıları. Bakışlarım bir sağa- bir sola doğru.
...
Her iki evin arasındaki sokaktan geçtim. Eğildim kaldırıma düşen atkıyı aldım.Boynuma doladım. Kulağımda binlerce gürültü koptu. Wolwiks’in elinde kasatura var. Yüzü kireç kokan kadının gözleri tavana doğru yumurtluyor.Kim evine taşır ki gürültüleri.Atkıyı kaldırıma bıraktım.Bir güzel kapattım pencereleri uyudum..
. ..
Ah uzaklardaki tamtam sesleri, gelin bakalım gelin, süzülün kapılardan pencerelerden, size sufle söyleyen aynaları takip edin. Gelin bakalım bizim de şarkılarımız var. .’ İnanıyorum, inanıyorum buna. Zavallı, zavallı Vanya Dayı, ağlıyorsun...’ *Ağla Vanya Dayı umudumuza..
...
Dere neden seyirci kalır doğanın melodisine, dere neden çağlamaz değirmenin gürültüsüne, öğütülecek un kalmadı mı. Değirmenlerin çarkları sustu. Zaman durdu Gök düştü yeryüzüne, toprak çatladı. Kurudu mavi top küre, dere sessizce ağladı. Ağlayalım Vanya Dayı. Birazdan çekilir sular. Ah kalbim.
...
Ben neyi anlatıyorum; Bir Eskimo balık tutuyor. Kuşlar ise güneye doğru göç halinde. Ya o geyikler pınarlardan su içen. Ya o Kızılderili kadın battaniyesine çocuğunu sarmış. Ben ne diyorum şimdi.Battaniye dokuyan kadınlar ve çavdar tarlasındaki çocukları anlatıyorum... Neyi. Çavdar tarlasındaki çocukları anlatıyorum. Yapmacıklı dünyaya isyan eden çocuklar.
...
Hayat kısa, kuşlar uçuyor diyor Cemal Süreya. Atalım kendimizi yağmura bir Lili Marlen, bir Lili Marlen tüm radyolar Zagreb düğmeli ve tüm yeşil çayırlar Rodrigo’nun gitar konçertosunda. Koşturan insanlar aç sefil ve susuzluk Goran Bregoviç’in underground koşusu gibi, kalaşnikof- kalaşnikov siperlerin iç kanamaları.. Hayat kısa, kuşlar uçuyor.. diyor Cemal Süreya...
...
Zavallı yalnız ağlayanlar. Ağlayalım Vanya Dayı *
.
.
Aysu
YORUMLAR
ama ben n'aapabilirim şimdi.
çok yalvardım, dinlemediler..
"durun!." demiştim..
"ne o şehirleri o evleri kurmasını bileceksiniz,
ne de doğru durmasını.. dönün.. çıkmayın mağaralarınızdan.."
ağlayadurun siz Vanya Dayı'yla.
mağaramdan eşlik ediyorum..
o kadar da boşverci bananeci değilim yani.
lacivertiğnedenlik
Güzel bir başlık.
Delilik nedir ki?..Güzel, kendisine dayatılan çirkinliklerle, adaletsizliklerle uyuşamayan, başeğmeyen bir aklın, bir başka hali. Ol nedenle de hep dışlanır, itilir kakılır. Kollarım hep açıktır deliliğe kucaklamak için. Aklım da pek yakındır doğrusu. Keşke herkes biraz böyle monologlar söylese...Dünya kimbilir nasıl güzelleşir...
Yazının türüne gelince...Öykü yerine, günce mi acaba? Ah, öğretmenlik bir de...Hani şu noktalama işaretlerine, yazım kurallarına dikkat aranıyor nedense...O da benim kusurum olmalı:))
Yaz deli kız yaz, delirelim...
Sevgi ve selamlarımla...
lacivertiğnedenlik
vildansevil
Tamam?..
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
Yalnız kalanlar aslında kalabalıkları kendi dünyalarından uzak tutan,kendi hallerinin güzelliklerinden mahrem bırakanlar değil mi ?
Kötülüğü,bencilliği,kayıtsızlığı,hasedi kendinden uzak tutanlar değil mi?
Kalablıklarda yaşayanlar kendilerinin yalnız olmadığını mı zanneder?
Kim yalnız?
Kim kime muhtaç?
Kim yağmur kadar okşayabilir insanın yüzünü?
Bir anne kadar şefkatle kim sever insanı?
Aklımı karıştırdı yazınız.
Biraz rölantiye almalıyım düşüncelerimi.
Büyük bir uçurumdan derin bir vadiye bakar buldum kendimi.
Selam ve saygımla.
lacivertiğnedenlik
VALLA BEN ÖYLE KALDIM.
HANİ ANAHTARI UNUTURSUN YA İÇERDE OKULDAN EVE GELİRSİN
ÖYLE KALDIM.
BİRİ GELSE DE İÇERİ GİRSEM.
NEREDE BU YAZILAAARRRRR !
SEVGİLİ YAZAR,
ESKİDEN İĞNELERİN ÜZERİNE OTURMA KORKUSU VARDI
SAHİ NEREYE GİTTİ O KORKU?
SEVGİLERİMLE.
SEN YAZMASAN DA ANLATIRSIN.
SAYGILARIMLA
Aynur Engindeniz
O qué
Adı üstünde lacivet bu!! !
Hangi DNA'ma baksam tahayyülerimin ızdırap çekmecesinde, senin boşluğun var. Sen en erkek ve en kız olunca sevgili oluyorsun ya hani her zaman, ondan dolayı da bu boşluk da benim yamalarım sende soyunup şimdi çırılçıplak kan renginde pıhtılaşan anacıl hislerim var.
Eşarbında utanç kırmızılığı ve spiral yuvalarında rengini kaybetmiş bir selülit sızıntısı ile beraber, dönmemiş nedamet şarkımın içinde sürüklediğim saçlarımın en mavi türküsünde, kızıla kaçan kahvelerin hoş gençliğinde esrarkeş biraderlerim var. O sabaha dokunan güneşim, güneşe uzanan ellerim ve ellerimde yitirtip, ellerimde yeşerttiğim aynı düşsel avuntuların şimdi alay geçilecek yılgınlığı var.
Sen yine, sen kendine bak diyeceksin en olur olmaz sahte demeçlerinin peşi sıra, biliyorum. Olsun! Tüm tv kanallarında benim kırdığım bardakların sesleri yankılanacak...'Hayır, neden, niye'...diye diye..
Biliyorsun ki, çok da güzel değilim...Saçlarımı açar, rüzgar ile havalandırırım her sabah...Tararım dağınıklığımı. Bu yüzden senin en enflasyona uğramış hırsında, şehvetinin takvimine dört günlük banacak çeyreklerim var.
Gönül yatağında bir serzeniş tutkusu ufak ellerimin mavi damarlarından geçerken her dem, saniyesini kaçırmış gitmeler de kararmış beyaz ümitlerim saklı. O ümitlerin bahar bahar yaza ulaşma sevincinde iken, benim hep benim ile kalacağımı bildirten, omuzumda üşüyen şeftali tüylerinin kan kadehlerinde vişne rengi bir göz yaşının çıkardığı nice benden ırak sana yakın ağlamaların örgülü saçlarda firari aşklar adına isyanları var.
Alnına yasladığım ve sonradan dayanacak bir aşkın kabahati say bunu ey yalnızlığımın sahibi 'ben!'....
Bana ‘ben’ lazım bir ‘ben’ gibi metronun son seferinde altına kaçırmak üzere titreyen üç yaşında ki çocuk telaşında...
Unutmadan söyleyeyim; yüzümü asamadığım için hep asık suratlı kalıyor parmağımdan resme akan kirim.
Bunu da ne olur ne olmaz, yine de deliliğimin başı tac edip, affedin.
-Bak, sen anlamasan da, benim sen gibi ‘ben’ olacak şiirlerim var. Git, bırak!...Yalnızlığım da bile hala sen var...
(Kirlettim az sayfanı...Kusura kalsan da iş işten geçti...:))
HakkınSesi tarafından 5/12/2011 3:17:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
HakkınSesi tarafından 5/12/2011 3:18:33 AM zamanında düzenlenmiştir.
lacivertiğnedenlik
O qué
laciverte bir sayfa , görürsün sen!
lacivertiğnedenlik
O qué
"O" Hayat ne garip derken,
ben hayat işte deyip kabulleniyorum.
iyi geceler , günün güzel yazısı!
Hey deli, sen ne güzelsin, ne güzel...Birlikte gezelim mi kentin pis parklarında. Eteklerimizi çamurlara değdire değdire, kirlenmek güzeldir diye ağlayalım mı?
Deliler susmasın...
Sen de susma Aysu...
lacivertiğnedenlik
uzun zamandır bir sığınma evi düşünüyorum erkekler için.Ne gereği var deme sakın ,inan kadınlardan çok erkeklerin bir sığınma evine ihtiyaçları var. İnanmamış gibi bakma öyle ...Akşam iş dönüşü otobüse binmiyorum yarım saat yürümeyi yeğliyorum.Neden mi ? Çünkü o saatte günden dönen kadınlarla otobüsler dolu olduğu için, bırak oturmayı sıkışacak yer bile yok.Onca saat çalıştıktan sonra bir de eve yürüyerek geliyorum.Ve hemen yemek telaşına düşüyorum aç kalmasın bizimkiler.Ve elbette kendim de çok acıkmış oluyorum çünkü.
Ama günden dönen kadınların karnı tok olduğu için onların yemek konusunu es geçtiklerini duyuyorum.Zavallı gün-zede erkekler onlar için açmayı düşündüğüm eve:
''TOZ MAVİ ERKEK SIĞINMA EVİ''
''ANA KUCAĞI ERKEK SIĞINMA EVİ''
''ANASININ KUZUSU ERKEK SIĞINMA EVİ''
gibi isimler düşünüyorum.Akşam eve döndüklerinde sıcacık yemeklerini yiyebilsinler diye.
sevgimle/ bu da benim uzun zamandır içimdeki monoloğum