- 729 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İsra Gülü
Ceviz sandukanın gözüne saklanmış olduğu işlemeli mendili oğluna emanet ediyordu İsra Gülü…
Üzerine üç harf işlemişti hayat gergefinde.
Bir harfin sahibini teslim edeli çok olmuştu toprağın sinesine..
Biri de oğluna ait..
Bir harfi de ‘’Analık hakkına’’ saymıştı.
Oğulkan yola çıkarken bir Mushaf’ın içine koymuştu mendili.
Eller öpüldü.
Sular döküldü tez dön oğullara !
Sarı badanalı evin paslı kapısı oğula sonkez gıcırdıyordu sanki ?
Şafağı sularken İsra Gülü’nün gözyaşı, bir yusufçuk havalandı.
Düştü önüne Oğulkan’ın.
Tren garına geldiğinde Toros ekspresi,peronda yerini almıştı.
Hayatının her yönüne savrulan yolcular gibi o da kompartımana yerleşti.
Hareket memurunun kaldırmış olduğu işaret levhalarından sonra ekspres yılankavi salvolarla şehri terk etti.
Şehrin ışıkları küçülüyordu ardından.Demirköprüden geçiriyordu ekspres, bu bir başka şehre geçiş yani gurbet demekti Oğulkan için.
Köprünün bir ayağı memleketinde çakılı kalırken,diğer ayaklarının gurbet illerinde çakılı olduğunu anlamıştı artık kondüktörün biletini sorduğunda.
Okuduğu bir kitabın içerisinden, bir diyalog geldi Oğulkan’ın aklına,
‘’Çarenin olmadığı yerde,yol çaredir’’ .
İşte yola çıkmıştı.
yahya incik/mayısın anneye düşen pazarı