- 772 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BARRAKUDA
Barrakuda kelimesi birçoğumuz için gizemli telaffuzundan öte bir anlam ifade etmez. Ama denizler ya da deniz canlıları ile uğraşanlar için oldukça tanıdık bir canlıdır barrakuda (Sphyraena barracuda). Boyu iki metre olabilen bu balık türüne ait olanlar denizlerin en azılı yırtıcı hayvanlarındandır. Denizlerimizde sıklıkla rastlanmayan bu balıklar, daha çok okyanuslarda yaşamaktadırlar. Köpek balıkları dahil diğer yırtıcılara rahmet okutan bu balıklar diğer balıkları acımasızca parçalamaktadır. Hatta kendini tehlikede sandığında insanlara bile saldırabilmektedir.
Bir yazıda okudum; Amerika’daki Woods Hole Oseonografi Enstitüsünde bir deney yapılmış. Bir akvaryumu camla ortadan ikiye bölmüşler. İki odacıklı bir akvaryum oluşmuş. Sonra bir tarafa yırtıcı barrakuda balığını, diğer tarafa da kolay avlanan ve savunması az olan dubar balığını yerleştirmişler. Dubar balığını gören barrakuda ağzının suları akarak, öbür odacığa yöne doğru hamle yapmış. Tabii ki kafasını ortadaki cam bölmeye vurmuş. Birkaç denemede daha bulunan barrakuda kafayı gözü dağıtmış. Ne yaptıysa dubara ulaşamamış. Sonunda bakmış ki bu iş olmayacak, ava gittikçe avlanacak, bırakmış macerayı. Araştırmacılar araştırmanın ikinci basamağında, aradaki cam engeli ortadan kaldırmışlar. Ama barrakuda engel kalktığı halde dubara hiç saldırmamış. Bir anlamda barrakuda sınırlarını öğrenmiş ve akvaryumun içinde yüzmeye devam etmekle birlikte cam bölmenin eskiden bulunduğu yere yaklaşınca geri dönmüş. Bir daha hiç saldırmaya yeltenmemiş.
Aktarmayı yaptığım yazıda yazar “aslında kendimizi araştırmada kullanılan barrakuda balığına benzetebiliriz” diyor yazar. Bir şeye karar veririz, iştahımız kabarır ve onu elde etmek isteriz. İlk denemelerimizde başarısız olabiliriz. Belki daha sonraki denemelerde de... Ama bir gün o arzuladığımız şeye ulaşacak gücümüz ve imkanımız olduğu halde ve belki engeller de ortadan kalktığında, sadece umutlarımızı yitirdiğimiz ve hayal kırıklığına uğradığımız için vazgeçeriz. Ne kötü değil mi? Küçük bir çocukken bize çok kötü resim yaptığımız, asla ressam olamayacağımız söylenir belki. Resim yapmayı sevdiğimiz halde bu sevdadan vazgeçeriz. Ya da şarkı söylemeyi denesek sesimizin ne kadar berbat olduğundan söz eder, umutlarımızı kırar bazıları... Böylece sınırlanır kalırız. Ben resim yapamam, şarkı söyleyemem, basket atamam, iyi yüzemem, kibar olamam, güzel konuşamam, romantik olamam diye düşünürüz. Tıpkı o barrakuda gibi oluruz yani. Gelin şimdi bunu değiştirelim! Aradaki cam kalktı belki de...
Bir eğitimci yaklaşımı ile eğitimin sınırları nereye kadar uzanır sorusuna ilginç bir yanıt da olabilir bu deneyin sonuçları. “Acımasız bir yırtıcı bile eğitilebilir” kesin yargısı oluşmasa bile konuda belirli oranda yol alınabilirliği gösterebilir. Barrakudanın uygun yöntemle kuralları öğrenebildiği bir dünyada caniler, kapkaççılar, hırsızlar vb.lerin yaşamın doğru kuralları öğrenmesi sağlanamaz mı? İstendik davranış değişiklikleri oluşturulamaz mı? Bütün iş doğru cam bölmeleri, yani kuralları doğru zamanda doğru yere koymaktan geçmiyor mu?
YORUMLAR
" Acimasiz bir yirtici bile egitilebilir " yerine yirticiliga sebebiyet veren seyler ortadan kaldirilsa sizce daha iyi olmaz mi ? Mesela ekmek calan kisiyi egitmenin yerine kisilerin ac olma durumu ortadan kaldiralsa diyorum , daha iyi degil mi sizce ? Kalin saglicakla .........