Enel Aşkla Haspihal
hayrettin taylan
-Düş ‘ün küresindeyim senin .İç içe rastlantıların ruh ermişiyim.
Özüme dair daireler çiziyor bahtımın denizi. Ben illa ben diyor.
-Kendimi kaybetmenin ummanlarına ufkumun dehlizlerini ekledim.
Hayıflanışımın gün görmüşlüğü zahirlerine sobelendi. Aşk kendine gidişin içsel yolcululuğunda varı var edip yok olmayı ar eden bir akışın can suyu. Yanılgılarım bu yüzden yüzüne asimetrik sonlarını sunmuyor.
-C/an dilindeyim. Tevriyeli sözcüklerin devriyesindeyim. Hallac- ı Mansur olmak güzel bir rüya. Ben’den ben’e. Ben’den en tanıdık sen’e mistik istendikler sıralamak.
-Ki Mansur , Enel Hak derken başka özlere tin dersi veriyor:
“Yoksun ama, içimdeki bilinçten değil
Benim hüznüm Sevincimle karışmış
Bağlılık bir oldu ayrılıkla
Öyle ki yoklukta var oldun
Sen benim derin gizli düşüncelerimdesin
Öyle derin ki, içimdeki şuur altı bilincimden daha da derin
Sen bana ,günden daha gerçeksin ,sırdaşım
Gece zifiri karanlıkta gece muhabettimde muatabim’sin”
Bilinçaltımda rastlantının egoları canlanır. Süper egolara taşır sensizlik.
Her id kendine daire çizer.Ödümden kopmalar başlar.Seni kaybetmenin yırtık bağları arasında ciğerim yanıyor.
-İçsel bir sesin selinde sürükleniyor yalnızlığım. Yalanlarımın kuyruğuna sarılıyor yılanlar ve çetrefile fil oluyor ummadıklarımız.
Çok y/aşanılası dirhemlerimiz büyüyor .Ben’e doğru varsıl tümsekler beliriyor. Ve Hallaç benim de yerime idam ediliyor.
-Ben Hallaç’ın Ali’siyim. Ondan zerreler taşır urağanlarım. Kanıyla ,bedeniyle son mertebeye giden ilk ve son ermişti.
Ki baksan Dilnazım Hallaç –ı Mansur benim yerime konuşuyor:
“Senin yerin kalbimin bütünüdür
O Sebeple başka kimseye yer yok
Ruhum seni derimle kemiğimin arasına ekmiş
Ne zannediyorsun ,seni özlediğim zaman nasıl davranırım?”
-Duyuyor musun? Enelerimi…İstiyor musun bensizliği ?
- Ben ene ile ego arasında buzdağlarımı eritme hızındayım.
Kayıpsızlığımın ilanını görme aşk –ı aladan. Ben topla tanımsız kimliklerden. Tanıdığın her erkeğin kekinde tadımı topla yaşadıklarımızdan veya yaşamadıklarımızdan.
* Ego ile ene aysbergimi büyüyüp beni senden uçurmuştu. Bütün güzelliklerin Titanik’ ine binip gidiyorduk bir ömür mutassıl sevdalara. Oysa aysbergin ve benim görünmeyenlerime çarptık …Gemi içimde battı, sen boğuldun, sen gittin .
-Şimdi söyle bana ego buzdağım eridi, enelerim hep oldu. Şimdi hiç giremediğin senli büyük bir okyanus oldum. Cebeli Tarık gibi iç içe karışmayan arasında ince bir çizgi olan aşkımızın çizgisindeyim.
-Gel beni çiz yeniden.
* Aşk elde edilen sevi bir süreç değil. O doğuştandır, o özün özetinde yazılmıştı. Bize düşen sadece onun açlığını doyurmaktır. Yani içimizde saklı olan o özel hisler, özler, bizler karışımını yaşamın diline katmaktır aşk.
- İç açlığın karşı cinsle doyuma eriştirme çabasıdır aşk. İç çocuğun sevi gıdasını arama arılanmasıdır. Bu yüzden ben susar, sen susar, aşk ular bizi..
Aşk ,gizem içi gizemlere karışan içsel zikzakların his ve ruh aynasıdır.İç çocuğun özlenenlere lal kalma mecrasıdır. Bu yüzden aşk anlaşılmaz, aşk yaşandığımızı sandığımız öylesi demlerin gün ve arzudan düşülmesinden başka bir şey değildir.
-Anlaşılmayan bir şeyin şifrelerinde yaşamak ne kadar içsel ,ne kadar akli.
Akli melekelerin emrinde olmayan bir şey ne kadar insani.
Akıl mı?
Tin mi?
Öz mü?
Hangisinin yaşam ağında biz daha çok yaşamsala yakın olup huzuru buluyoruz.
-İçgüdülerin iç sesiyle yaşadığımız bu yalpalanış melodramlarının künyesi neden büyük peki.
-Bütün aidiyetlerinin, gruplaşmalarının ,içtepi kazalarımızın temelinde açlık var.
Yaşamsalımız gökkuşağı gibi zihnimizin prizmasından anlık yaşamlara renkli ışınlarla bizi egolarımızı tatmin etmeye, iç çocuğumuzun doyurmaya, dahası nefsi olana hevesi akışlar yaşıyoruz. Hayatın özeti bundan ütülenmiştir.
Enel Aşkla Haspihal Yazısına Yorum Yap
"Enel Aşkla Haspihal " başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.