- 2070 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
Sıcağı Geçirmeyen Kiremit Gölgesinde
Hayat, bize sunduğu olasılıklar içindeki gerçekleri yazgının harmanına ekleyen bir garip elçi… Bizlerse dünü yarına karıp andan anlamlar çıkaran gönüllü işçileriz… Emeğimiz yüreğimizden akan teri, erdem, merhamet ve hoşgörü ile bizi yaşama hazırlayan ışıktır…
İnsanın insana sunduğu vicdansızlık bahçesinde ya çocuklardır mağdur olan ya da hayatın son basamağına yaklaşan yüreği yorgun yaşlılarımızdır… Bir süre önce Niğde Gazi İlköğretim Okulunun sosyal etkinlik programı dahilinde düzenlenen huzurevi ziyareti benim için unutulması çok zor duyguları ekti ruhuma... Gittiğim huzur evinde hissettiklerim beni hem ürkütmüş hem de insan kelimesinin evlat kelimesinin bendeki manasını bir kere daha sorgulatmıştı…
Baharın yüreğimize takılan kanadının verdiği coşkuyla hoş bir sosyal etkinliğin gönüllü elçisiydim o gün! Huzurevinin kapısına yaklaştığımız an geçireceğimiz günün özetini peşin peşin hazırlıyordu kelebek gönlüm… Nereden bilebilirdim ki adımımı attığım an da yaşamın en gerçek havasını burada soluyup nefessiz kalacağımı ve o nefesimin beni analarını babalarını yalnızlığa terk etmişler adına utandıracağını!
Kapıyı genç, bakımlı, güler yüzlü bir ilgili açtı… Sanki sûni bir çiçek bahçesine sûni can suyu veren bekçi gibiydi ben de bıraktığı iz… Şaşkın bakışlarım kasvetli ortamın gölgesine teslim etmişti hüzünlü penceresini… Yaşlı insanların sığındığı, yaşamın son anlarının mecburiyetten sığdırıldığı o çatının gizemine atarken adımlarımı tedirginlik sarmıştı benliğimi…
Açık pencerelerden rüzgârın esişine kendini bırakan kahverengi perdelerin çığlığını duyar gibiydim… Ortamdaki yalnızlığın sarmaşıklarına isyan eden bütün eşyalar sanki hep bir ağız olmuş figan ediyordu… Koltukların rengindeki yorgunluktan bizi ağırladıkları tiyatro salonunun duvarlarına kadar her ayrıntı huzurevi sakinlerinin sessiz ve dipsiz hıçkırığını sallıyordu sanki hayat salıncağında…
Bir amca dikkatimi çekmişti… Atatürk’ün kaşlarına benzer kaşları, kıyafetindeki özen ve bakışlarındaki gururun arkasına sakladığı hüzün!... Onlarca yaşlı insanın içinde onun yanına gitmek için çırpınan çocuk yanıma engel olamadım…
Yavaşça dizlerimin üzerine çöktüm amcayla göz hizalarımız aynı seviyeye gelince artık kaşlarının gölgesine sığdırdığı gözlerindeki feri görebiliyordum… Heybetli vücuduna denk koskocaman elleri vardı… Sağ eline uzanıverdi biraz ürkek biraz da endişeli ellerim… Yumuşacıktı elleri ama titriyordu…
_ Amcacığım merhaba… Nasılsınız?
_ Hoş geldiniz kızım…
Hal hatır sorma muhabbetinin ardı benim şiirsel cümlelerime bıraktı yerini… Sonra bir bakmışım ki kurduğumuz cümleler birbiriyle yarışıyor sanki ne kadar acele edersek o kadar iyi hissedecektik kendimizi! Çünkü o da biliyordu ki hayata geç kalmanın acısını hiçbir cümle tamamlayamıyordu… Onu tamamlayacak cümleyi aramak mıydı acaba telaşlı sohbetimizdeki amaç…
Huzurevine adım attığım andan itibaren duruşu ile bana verdiği o tarifi mümkün olmayan yıkılmaz bir kalenin surlarındaki ihtişamın sahibinin, gözlerini gözlerimden kaçırışı gözpınarlarındaki yağmuru saklamasına engel olamamıştı… Duyduğum inanılmaz üzüntünün bana verdiği tek şey onun ellerini daha sıkı tutmak ve gözlerindeki ıslaklığa insan yanımın şefkatini vermekti…
_ Yavrularım! 8 tane yavrum var kızım onları büyütürken bir fiske dayak atmadım… Şefkatimi baba yüreğimin onlara sağlayacağı her şeyi sundum onlara… Ama ben buradayım kızım...Ben buradayım! En çok da bayramlarda yalnızlığımı besliyor gözyaşlarım ve bekleyen yanım!
Amcanın feryadı andıran o asil çığlığı hala kulaklarımda… Geleceği teknolojinin o gri soğukluğuna teslim edelim derken acaba insan oluşumuzun bize sunduğu duyguları vicdansızlık çöplüğüne mi bırakıyoruz!
Yoksa dün, katıksız oluşumların avlusundayken daha mı insandık?
Mehtap ALTAN
Mayıs2011
YORUMLAR
azaldı güzel örnekler yaşam medenileştikçe (maddeleştikçe) insani duygular zayıflamaya başladı ne yazık ki ters orantı..:(
teşekkürlerim hayata kattığın erdemli sevgi yürekli eşsiz ışıltılara iyi ki varsın sevgili Mehtap..:)
sevgim saygım selamlarımla..
Mehtap ALTAN
Sevgimle...
Huzur evindekiler bir nebze olsun şanslı olanlar.
Peki hayatının son demlerini sokakta geçiren ve soğuklara daha fazla dayanamayan yaşlı bedeni bu dünyadan sessizce göçüp gidenlere ne demeli?
Bizler halen kendimize insan mı diyoruz?
Yüreğine sağlık ve tüm yaşlılar adına duyarlılığını kutluyorum.
Sevgim sonsuz...
Mehtap ALTAN
Ben teşekkür ederim...
Doğumsa; yaşama ilk adım …
Ki, öyledir.
Yabancılığa ilk tepki bir ağlamadır.
Birilerine rağmen.
Çünkü ;gülüyordur bu doğuma onlar.
Pahalıya patlasa da bu gelişin.
Rehin kalınan ilaç kokulu oda.
Ve çile ilmek olup kırk düğüm,
Asılırken boynuna.
Sen, hayat denen heyulanın,
Esas oğlanı/ esas kızı…
Büyümeye durdursun çağ olup da…
Lâkin, düşkünlük bir punduna getirir seni.
El-ayak düşer, sızının bini bir para …
Kaplayıverir…
Başta ayağa bedeni ve ruhu…
Yaşlanmaya gör !
Bir gece karasında, pazarlık yapılır,
Darülaceze …
Ve hatta
Bir belediyenin bakımevi…
Şansın varsa tabii…
Yoksası facia…
Evsizliğe /sokağa terk
Evlât denence …
Evlât denirse… ?!
yahya incik/tarsus/2008
Yaşlılarımız tarihin hafızası olup, onların ellerinde öperim… saygılar ve dua ile. *^
Ve kalemin gücüne tebrikler..
Mehtap ALTAN
saygılar ve teşekkürler efendim...
Dökülen saçlarımda unutuldu ninniler
Ve tekleyen yüreğim bir hekim kapısında.
Beynimdeki eskiler gelir yeniyi siler
Çilelerle örülmüş bu Hakkın yapısında.
Umut bitti yalnızlık salınırken iplerde
Yumak yumak içime derdini sarıyorum.
Kapıdan görünür mü aşina yüz ilerde?
Huzurevi içinde huzuru arıyorum.
Bu muhteşem anlatıma naçizane huzurevindekileri anlattığım bir şiirin son iki dörtlüğüyle tamamlamak istedim. Zaman kötü, evlatlar her zaman istediğimiz gibi olmuyor, belki de hayat şartları zorluyor, ama 8 çocuktan birisi de mi çıkmaz? Çok acı bir durum ve acıdan ötesi utanılacak. Anlatımın güzelliğine hayran kaldım. İnşallah bir gün ben de yazarım böyle.
Mehtap ALTAN
Teşekkür ederim...
Senin çalışmaların sana has çok daha değerli yaşam tecrübeleri...
en korktuğum şeydir :(
birgün ıssız bir köşede geceye parmaklarımla sayacağımı bilmek , güneşin doğuşunu yokluğa giydirmek,ensemde ölümün nefesini duyarken başımı yaslayacağım bir gerçek olmaması, gözler yollara bakışlar merakla kapı kollarında olacak olması acı.... bugün ne için yaşadığımızı bilmeden geçiriyoruz zamanı , bizi ne bekliyoır bilmeden
kimse yarınını düşünmüyor , belki de bu gerçeklerden kaçıyor . kim bilir
ürkütücü...ve her satırında yarınlarımı buldum :(
rabbim kimseyi yalnız bırakmasın ve kimseye muhtaç etmesin... ( amin )
eyvallah gönül dostum....açık açık yazılmış harika bir yazı...
sevgilerimle...
bu arada resim de harika...çok uymuş :)
Emine GÜNER tarafından 5/6/2011 7:56:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap ALTAN
Teşekkür ederim güzl insan dost yüreğim...
Yaşımız henüz kemale ermemişken, çoğumuz yaşlılara bir acıma duygusuyla yaklaşıyoruz maalesef ve hatta bir çoğumuz henüz genç olduğumuz için içten içe aslında hiç de anlamlı olmayan bir övünç duygusu ile yoğuruyoruz dimağımızı.
Hiç yolda el ele tutuşarak yürüyen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben ne zaman böyle bir çift görsem her zaman büyük bir gıpta ile bakmışımdır çünkü bu çiftin amansız hayat yarışını başarıyla tamamladığını ve onca güçlüğün üstesinden gelerek beraberliklerini koruyup, içlerindeki o sevgiyi canlı tutabildiklerini düşünmüşümdür.
Hayat bir emrivakidir biraz da, çünkü bu dünyaya gelirken kimseye soru sorulmaz. Hasbelkader bu yaşantıyı sürdürmek durumunda kalırız. Kimi belli bir mevkiye gelerek hayat yarışını tamamlar, kimi hiçbir şey elde etmeden, kimi ise daha yarışın ortasında ayrılır aramızdan. Anlamsız olan daha yarışın başındayken hayatını başarıyla tamamlayabilmiş insanlara acıyarak bakmaktır. Çünkü hayat öyle bir şeydir ki hiç kimsenin başına ne zaman ne geleceği belli değildir.
Yaşlılık söz konusu olunca aklıma ilk gelen ünlü Alman filozof Schopenhauer’dur.
Şöyle der ünlü filozof:
‘’Yaşamı nakış işlenmiş bir kumaşa benzetebiliriz: herkes, yaşamının ilk yarısında bu kumaşın ön yüzünü, ama ikinci yarısında ise arka yüzünü görür: arka yüzü o denli güzel değildir ama öğreticidir; çünkü ipliklerin bağlantılarını görmemize izin verir.’’
İnsan nefesinin tınılarına dokunan ve yine yazarın kendi ince nakışıyla dokunmuş harika bir yazı...
Tebrikler Mehtap...
Mehtap ALTAN
aslında çözümü baştan bize verilmiş olan ama bir türlü zamanında göremediğimiz bir özet...
Teşekkürler Alp...
Bu yazıda biz dememe gerek yok...
Mehtap Hanım ben birisine dokunuyordum.Yaptığı tek suç çok güzel çocuklar yetiştirmek ve kapısının önünde karpuz satan karpuzcunun o gün kaç karpuz sattığını saymaktı.Eğer karpuzcu o gün az karpuz satmışsa,
-şimdi bu adam ne yapar, ne eder, üç kuruş parayla evine asıl gider der...üzüntüsünden ağlardı.
Çok çocuğu vardı ama kendisi yaşlıydı diye ona içlerinden sadece biri bakardı.Hayat bu, birgün melekler gelip ona bakan çocuğunu da elinden aldı.
Çocuklarının biri Amerika'da görevli Uzay Mühendisi, diğeri Prof... .... , diğeri Jeofizik Mühendisi, bir diğeri ünlü bir gazeteci, derken "Tek başına kalakaldı."
Bir de baktı ki Darulacizade de birileriyle sohbet ediyor.
-Bisküvi ister misiniz?
-Yok...herhalde bu hafta bir gelen olur, ben size kendi bisküvilerimden veririm.Utanıyorum hep sizin bisküvilerinizden yemeye.
YAZI;martıların sesiydi.
Mehtap ALTAN
teşekkürler...
Sosyal yara derim ben ama iyi ki o kurumlar da var.
Babasını/annesini o kurumlardan birine bırakmamış ve var ki evinde ona müşrik zulmü uygulayanları görünce,
diyorum ki:
iyi ki oradakiler huzur soluyor.
Sanırım toptan bir vicdan iyileştirmesi kursları açmak lazım
Güzel yazıydı olması beklendiği gibi Mehtap ALTAN kaleminden şiirsel bir sızı.
Sevgiyle
Mehtap ALTAN
ne kadar güzel bir fikir aslında...
teşekkürler sevgili _cânâ_ ...
Bir yaşlılara kıyamıyorum şu hayatta, bir de çocuklara...Hele yaşlı insanlara baktıkça, ne hüzünler, ne cevapsız sorular kaplar yüreğimi. Akıbetimi düşünürüm. Ölüme az bir mesafe kala insan yüreğinin neyle avunduğunu düşünürüm.
Artık çok geride kalan gençlik heyulalarının çizgileriyle doludur yaşlıların yüzü. Her muhabbet ve keder bir çizgi atmıştır sanki vücutlarına. Titremeleri korkmaktan mıdır? Yoksa umut bağladıklarının vefasızlığından mıdır?
Hep hüzünlü bakarlar bir de...Gülüyorlarken bile, bir saniye sonra yanaklarından yaşlar süzülecekmiş gibi hissedersiniz. Hiç bir şeyin telafisinin olmadığı bir yaşta kimsesiz kalmak, kayıpları büyük insanlar için ne acı...Terkedilmek ne acı. Üstelik kendi canından imal varlıklarca...
Bunları düşündükçe diyorum ki kendi kendime "Kızım Aynur, hayatta herşey boş, hatta sade bir serap. Kalbini hırslarından arındır. Hiç bir şey olma, sadece insan ol, ölene kadar da öyle kal."
Dilerim Rabbimden; ömrün o son deminde kimse yalnız kalmasın. Eşsiz, evlatsız, çatısız... O yüzden dualarım da o yönde. Rabbim eşimi benden çok yaşatsın. Bana yalnızlığı, terkedilmişliği, sahipsizliği tattırmasın.
Sevgili arkadaşım, merhametle bakan, Rabbin katında da aynı muameleyi görür diye ummaktayım. Şefkatli yüreğinden dökülen kelimeler, bize o amcanın gözyaşlarını izletti. Dokunduğun o terkedilmiş elin sıcaklığını seninle birlikte hissettik. Hem böyle bir aktivitenin içinde olduğun hem de bunu son derece naif bir şekilde yazıya döktüğün için seni tebrik ediyorum...
Herkese ayda bir kez olsun yetimhanelere ve huzurevlerine gitmelerini tavsiye ediyorum. Gidelim ki ne kadar aciz mahlukatlar olduğumuzu görelim...
Sevgiler Mavi Kirpikli Şiirim...
Unuttum, ekleyeyim hemen...Başlığın çok çok güzel...
Aynur Engindeniz tarafından 5/6/2011 3:41:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap ALTAN
Teşekkürüm sonsuz huzurum...
asran
Mehtap ALTAN
o duyguyu bilirim şefkatin dibine kadar iner içindeki tüm yelkenler... :)
evvet ALLAH hayırlı uzun ömürler verisn onlara ve hayatta olmayanları da cennet mekan eylesin inşaALLAH...
Aynur Engindeniz
Yüreğim sızlayarak okudum yazınızı. Huzur evi adı altında huzursuz ve mutsuz ne çok yürek var. Söylenecek o kadar söz var ki ama boğazımda düğümleniyor. Tebrik ederim. Sevgilerimle.
Mehtap ALTAN
Ama gerçekten kimsesizlerin kalması gereken bence !
teşekkürler ...
Aysel AKSÜMER
Wolwikx 'in bahçesine baktım yeniden rengarenk kırmızı çiçekler açtırıyor kolundaki dövmelerde,ve hergün bahçesini suluyor.Yoldan geçen bayan şairin biri ise suni çiçekler diyor,açılan kapılardan getirilen yaşlıların renkleri var,kokuları var,bir kimlikleri de.Suni kapılardan geçen insanlar...Wolwikx'in bahçesine baktım her gün hayallerini suluyor.Suni kapılardan geçen yaşlılar hergün hayallerine ekiyorlar suni kapılardan beraber çıktıkları insancıkları bekliyorlar.Suni kapılar..
Mehtap ALTAN
o kapının ardındaki her yürek bizi doğuran ya da doğmamıza neden olan yüce varlıklardır...
hem de en yüce kimlikleriyle...
Sevgimle...
Evet, evimizin penceresinden bostana baktığımız zamanlarda unuttuk vefayı, saygıyı, hatırı, komşuyu, kadri kıymeti...
Artık pencerelerden başımızı bile uzatmıyoruz soğuk betonlar boy verdi her yerde en sevimsiz halleriyle.
Selamlarımla Mehtap Kardeşim...
Mehtap ALTAN
aynı dakikada emeklerimize dokunmuşuz...
teşekkürler...
asran
Bugüne bir sürü güzel yazı gönderilmiş üstelik dola dola gelip üstüne de seni okuyunca tutamadım kendimi. Önemli noktalardan hayatı yakalıyorsun. Hep dediğimiz gibi, kalemin güçlü gönlünü dinle, gönlünü dinlet hep sen. Varol...
Mehtap ALTAN
Gözlerindeki ıslaklığa VATAN'ımızın huzursuzluğuna göz dikenler kurban olsun sevgili asran...
Bize birlik olmak düşüyor onların inadına birlik olmak...
Gönlümü dinlediğim an duyduğum seslerin kanadını takıyorum kırık kanadıma... İyi geliyor...
Teşekkürler...