'Ben Bir Öğretmen Değil, Bir Uyandırıcıyım'
Mesleğimizi anlatırken,tanıtırken artık ‘kutsal meslek’,’mum gibi eriyip gitmek’
vb. ifadelerden kurtulmamız gerekmiyor mu artık?
Yanlış şeyler mi bunlar?Elbette hayır!
Yalnız bu övücü,gurur verici ifadeler öğretmenlik mesleğini tam anlatıyor mu
acaba? Yeni tanımlamalara ihtiyaç yok mu gerçekten?
Zaman çok hızlı değişiyor,bilgi bir tık’ın ötesinde artık.Bu bilgi
bombardımanından kendimiz ne kadar faydalanabiliyoruz?Öğrencilerimizi
ne kadar haberdar edebiliyoruz?
Karşımızda her söylediğimizi aynen kabul eden,aileleri tarafından eti senin
kemiği bizim laflarıyla teslim aldığımız öğrenciler yok artık.
Bizleri soru sağanağına tutan,iletişim araçlarının imkanlarından deyim
yerindeyse köküne kadar faydalanan,bizden farklı açılımlar bekleyen
öğrencilerimiz var artık.
Bizden talepleri değişti yeni nesil öğrencilerin:
Sınıfa dizüstü bilgisayarını getirmek isteyen öğrencilerimizin karşısında
,bilgisayar çıktısı ödevleri kabul etmeyen bizler,ne kadar
direnebiliriz.?Direnmemiz doğru mu?
Bizim görevimiz, onların genç beyinlerini ezber bilgilerle yormak,köreltmek
değil,bilakis beyinlerinde yeni kıvılcımlar çaktırmak,yeni soru işaretleri
oluşturmak olmalıdır.
Medenice tartışmayı bilen,düşünce üretebilen,okuduğu bir kitaptaki fikirleri
bizimle değerlendirebilen öğrencilerin ortaya çıkması bizim yeni görev alanımız
olmalıdır. Biz sadece öğreten olmamalıyız.
Sadece dinleten hiç olmamalıyız.
Karşımızda bizi her halükarda onaylayan öğrenciler görmek bizi asla mutlu
etmemeli. Görev tanımımız,alanımız,misyonumuz değişmeli.
Mesleğimiz kutsal bir nitelik taşıyor doğru.
Sorumluluklarımız haklarımızı fazlasıyla aşıyor doğru.
Kardelenler yetiştiriyoruz kabul.
Bütün bu hamasi tanımlamalar öğretmeni anlatmaya yetiyor mu?
Bence yetmiyor,yetemez de…
Çağın getirdiği yenilikler karşısında uyuyan değil ,uyandıran öğretmen
olabiliyor muyuz? ‘Ben bir öğretmen değil uyandırıcıyım.’ (Robert Frost)
Ben katılıyorum buna…
Ya siz?..