- 604 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Küçük Kayıp Balık
Yarı açık kapıyı tıklatıldığında
‘Girin!’ diye seslendi.
‘Onbaşı Blackburn efendim!’
‘Rahat onbaşı. Gel içeri, karşıma geç, otur.’
Blackburn çekingen bir tavırla masaya yaklaştı, gösterilen koltuğa oturdu. Yarbay Cornwall okumakta olduğu dosyayı kapatıp kenara koydu ve onbaşıya baktı.
‘Öncelikle bir takım konulara açıklık getirmek isterim onbaşı. Bu bir sorgulama değil, yalnızca bir görüşme. Söylediğiniz hiç bir şey resmi kayıtlara geçmeyecek. Biz sadece ne olup bittiğini merak ediyoruz. Resmi soruşturma başladığında size cevaplarınız konusunda yardımcı olacağız. Rahat edin. Arkanıza yaslanın ve anlatın. O gün neler oldu?’
…
Geceyarısına doğru helikopter havalandığında çavuş O’Meilly beni dürtüp ’Nereye gittiğimizi biliyorsun, değil mi?’ diye sordu. Olumsuz anlamda başımı salladım. Çavuş ’İyi’ dedi ve geriye yaslandı.
Çavuşun yanına sokuldum. Helikoptere binmiş olan komandoları gösterip
‘Başımızı belaya sokuyoruz, değil mi?’ diye sordum.
Çavuş cevap vermedi, gözlerini kapadı. Bir yanıt almaktan umudumu kesince görev yerime döndüm. Brifing almadan yola çıkmıştık. Komandolara ait dört helikopterle birlikte uçacaktık. Son anda, eksik bir kadroyu tamamlamak üzere onlara katılmıştık. Beraberimizdeki komandoları bir yere götürüp bıracaktık. Orada ne yapacakları onlara kalmıştı. Pilotlar helikopteri uçuruyor, ben ve çavuş O’Meilly de yanlardaki makineli tüfekleri kontrol ediyorduk.
Yirmi dakika sonra bu sefer çavuş O’Meilly benim yanıma geldi. Ona
‘Kuzeydoğuya uçuyoruz.’ dedim.
‘Sınırı geçmiş olmalıyız.’ dedi.
‘Pakistan’da mıyız?’
Çavuş yine cevap vermedi. İskele tarafındaki makinelisinin başına gitti.
…
Pilottan uyarı geldi:
‘Üç dakika!’
Komandoların yüz ifadelerini okumak mümkün değildi. Benim kadar heyecanlı olmalıydılar. Makineli tüfeğimi bir kez daha kontrol ettim. Ellerim terlemeye başlamıştı. Gece görüş gözlüklerine rağmen hedef seçmek mümkün değildi. Eğer çavuşun dediği gibi Pakistan üzerindeysek hedefin ne olduğu da başka bir sorundu.
Biz ve eşlik ettiğimiz dört helikopter geniş bir kavis çizerek alçaldık. Duvarlarla çevrili iki binanın üzerinde sabitlendik. Halatlar sarkıtıldı ve komandolar aşağıya kaydılar. Binalardan komandolara ateş açılmaya başlamıştı ki bizim helikopterin alandan uzaklaşması emri geldi. Komandolara ait helikopterler çatışma alanında kalırken biz yükselip yukarıda turlamaya başladık.
…
Havadayken yakıt ikmali yaptık. Tekrar inmemiz emredildiğinde kırk dakika kadar geçmişti. Bıraktığımız komandolar helikoptere eksiksiz geri döndüler. Yanlarında iki tane de esir vardı. Komadoların başındakilerden biri ‘İkisi aynı helikopterde olmaz’ deyince birini alıp götürdüler. Diğer esiri helikoptere bindirirlerken onun yüzüne bakma şansım oldu. Esiri tanıyordum. Dönüp çavuşa ‘Bu o’ işareti yaptım.
‘Onbaşı, sen gözünü makineli tüfeğinden ayırma!’
Bunu helikoptere binen komandolardan biri bana söylemişti. Yüzüm kızararak dışarıya döndüm. Herkes binince helikopter kalktı.
…
Bir anda alarmlar ötmeye başladı. Komandoların başındaki teğmen uzanıp bir şey demeden pilotun omzunu kavradı. Pilot:
‘Üzerimize kitlendiler efendim. Savunma füzeleri!’
‘Çabuk aşağıya …’
Teğmen sözünü bitirmeden helikopter büyük bir patlamayla sarsıldı. Kuyruk rotorundan vurulmuştuk. Kontrolümüzü kaybetmiş, döne döne düşüyorduk.
Pilot kabine doğru bağırdı:
‘Sıkı tutunun, yumuşak olmayacak!’
Helikopter havada dönerken sancak tarafına doğru kaykılmıştı. Açık kapıdan kapıdan aşağı düşmemek için kabindekiler neyi yakaladıysalar ona tutunmuşlardı. Ben ise makineliyi çoktan bırakmış, girişteki tutamağa asılmıştım. O keşmekeş içinde pilotun telsizdeki imdat çağrısını duyuyordum.
Bir anda her şey bitti. Helikopterin yere vurduğunu hissettim. Çarpışmanın şiddetiyle kabin ikiye ayrılmış, kuyruk tarafında kalan bölümü yuvarlanmaya başlamıştı.
Kendime geldiğimde helikopterden fırlamış olduğumu farkettim. Sol bacağım ve sol kolum kırılmıştı. Kaburgalarımdaki kırıkları o anda hissetmedim. Kalktım, sendeleyerek helikoptere doğru gittim. Çavuş O’Meilly nefes alıyordu ama kendinde değildi. Ekipten başka sağ kalan yoktu. Çavuş için elimden geleni yapıp yardım ekiplerini bekledim. Sabaha karşı geldiler.
…
‘Peki onbaşı. Füze sizi vurduğunda hangi yöne gidiyordunuz?’
‘Bir açıklama yapılmamıştı ama görünürde Afganistan’daki üsse geri dönüyorduk.’
‘Yani denize doğru yönelmemiştiniz, öyle mi?’
‘Hayır efendim. Zaten helikopterin denize ulaşacak kadar menzili yoktu.’
‘Anlıyorum. Ekipten başka sağ kalan yoktu dediniz. Peki esiriniz ne olmuştu? Ölenlerin arasında var mıydı?’
‘O da benim gibi helikopterin dışına fırlamıştı. Ekipten sonra onu da kontrol ettim. Ölmüştü.’
‘Peki şimdi nerede olduğunu biliyor musunuz?’
‘Kurtarma ekipleri cesedini almadı mı? O zaman, kimse ellemediyse hala oradaki hendeğin içinde yatıyor olmalı.’
YORUMLAR
Ah Bin Laden, yüzyılımın kahramanı...Onu anımsattı yazınız. Üzüldüm. Öykünüzü de her zamanki gibi başarısında buldum...Her konuda az çok fikriniz oluşu ne güzel.
Selamlar.
İlhan Kemal
Hayatın bu Yin Yang yönünü seviyorum. Ben de Times meydanındaki kutlamalardaydım. Bugün ya da geçmişte gündemi işgal etmiş olayların belirli sahnelerini kendime göre resmetmek hoşuma gidiyor.
Yeni bir konsept için fikir var mı? Bu işi sevmeye başladım. Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Bence de güzel...Hayal gücünüze maşallah yani yine...
Saygılar, selamlar..
İlhan Kemal
Yine heyecanlı bir öykü ve süpriz bir final..
Hayal gücünüz inanılmaz, keyifle okudum, kutluyorum
Sevgilerimle..
İlhan Kemal
Dehşet bir dünyaya sahipsiniz üstad...
korkarak (peki Bu Ladin Mi) diye sormak istiyorum ama sormayacağım
(galiba üç Oldu) hendek üçlemesi mükemmel
acaba silah bir kadının eline geçse kurban hendeğe nasıl düşer ki
kaleminizi okudukça, merak içimi kemiriyor.
Takipçinizim :))))
İlhan Kemal
Hendekteki ceset üçlemesinin (çeşitlemesi demek daha mı uygun olur acaba?) sonuncusuydu. Bunun yerine dün akşam bir bilim kurgu öyküsü tasarlamıştım sonu hendekte biten ama bir de baktım ki Courage Under Fire filminin senaryosunu neredeyse birebir kopyalamışım. O öykünün kahramanı/kurbanı silahsız bir kadındı.
Sizin silahlı kadın önerinize gelince. Kadınlardan yeterince korkuyorum, bir de ellerine silah tutuşturmamı beklemeyin, ne olur.
Çok güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Saygılarımla.
reyya
yeniden üstünlüğünüzü belirtir tebrik ederim:)))))