YAŞAMAK İÇİN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Açılan kapıdan kelebek gibi süzülüverdi içeriye. Babasının omzuna konar gibi, kollarını boynuna doladı.
“Tamam baba, bu sefer araziyi buldum. Manzarası da bir güzel, hem şehre de uzak. Emlakçı yakında seninle irtibata geçecekmiş.” Ne olduğunu anlamadı babası;
“Yavaş ol kızım, biraz sakinleş, hiç mi düşünmüyorsun kendini” kolundan hafifçe tuttu, avuçlarında bir kelebeği tutar gibi, yavaşça, incitmeye korkarak kanepeye oturttu kızını, kendisi de ilişti yanına.
“Yağmur, biraz konuşalım seninle” babasının yüzünden anlamıştı söylenecek sözleri. Nasıl anlamasın ki dudaklarından önce gözleri konuşmaya başlamıştı zaten;
“Ahmet hoca sonuçlarla beraber geldi bugün. Yavrum gidişat hiç iyi değil, artık kendine de zaman ayırmalısın, dinlen artık” kısa bir duraklamadan sonra devam etti. “artık dışarı çıkmanı istemiyorum.”
“Niye baba çıkmayayım ki ! ” kanepeden sinirle kalkınca hafifçe sendeledi. Bu aralar baş dönmeleri de sıklaşmaya başlamıştı. Babası anlasın istemiyordu, ama saklamak için geç kalmıştı.
“Bak, gördün mü yavrum!” diye yanına gelen babasına, biraz kızgınlıkla baktı.
“Bu Ahmet hocadan çok sıkıldım baba, siz de yaptığı felaket tellallığını iyice abartıyorsunuz. Atmışını geçmiş bir adamın sözleriyle beni mahkum etmeye çalışıyorsunuz.”
Yağmur’u kolundan yeniden tutup kanepeye oturttu . “Nasıl böyle düşünürsün yavrum, seni düşünüyoruz hepimiz.” Şımarık bir omuz silkişle, babasına arkasını döndü.
“Hıh nasıl bir düşünmeyse bu.”
Yüreğine akıttığı gözyaşları, içindeki ateşi daha da bir kabartıyor, ama kızına söz geçiremiyordu. Saçlarını okşadı Yağmur’un, meleklerin dokunuşu gibi şefkatle;
“Yavrum” dedi yalvaran bir sesle, “Lütfen rica ediyorum, ne yapılacaksa söyle, şirkettekiler uğraşsın, artık yorma kendini. Gün be gün kötüye gidiyorsun, dinlen artık”
Ayağa kalktı, gözündeki yaşları biricik evladı görsün istemiyor, ama titreyen sesi içindeki fırtınaları ele veriyordu.
“Bu gün” dedi zaptedemediği titreyen sesiyle “Ahmet hoca’nın sana verdiği mühlet bir yıl bile değil.”
Omuzlarının sallanmasından babasının üzüntüsünü anladı. Ama içindeki heyecanı bastıramamış, babasının aksine kendi sesinin daha bir coşkulu, daha bir heyecanlı çıkmasını engelleyememişti;
“Bir yıl mı baba! Bu sürede okulum biter!” heyecanlanmıştı. Dayanamayıp elerini çırpacaktı neredeyse. Düşünceleri bambaşka bir alemde kelebekler gibi uçuyor, aynı hareketlilik zaptedemediği davranışlarda da kendini gösteriyordu.
“Evet baba, bir yılda neler olmaz ki, ama oyalanmamalıyız.” Sanki çok istediği bir müjde kendisine ulaştırılmış gibi keyifliydi;
“Bu durumda emlakçıyı biz arayalım” dönüp, yeniden babasına sarıldı, yanağı babasının gözyaşlarıyla ıslandı, ama umursamadı.
“Haydi baba, sen daha güzel pazarlık ediyorsun. O araziyi çok beğendim, boğazı da görüyor üstelik, harika bir okul olacak orada, hadi ama…”
“Yağmur lütfen, tamam ne gerekiyorsa ben yapacağım, ama sen artık kendini yorma.”
Yağmur da sinirlenmişti artık. Zamanın yok diyen babasının kendisiydi, elini ağırdan alıp kendisini engelleyen yine babasıydı. İçi kıpır kıpırken gönlünü üşütüyor, tek ideali olan bu okula kavuşacağı günü, babası geciktiriyordu.
Az evvel koltuğa atıverdiği pardesüsü kollarının arasında, bir süre babasına baktı. Bambaşka hülyalardaydılar ama konuşulması lazımdı bazı gerçeklerin;
“Babaannem ne derdi baba hatırlıyor musun ?”
Belli etmemeye çalışarak gözlerini kuruladı babası, yine de fark etti Yağmur. Ama görmezden geldi;
“ne demişti kızım?”
“aşk olsun baba ne çabuk unuttun?”
pardesüsü elinde kanepeye bırakıverdi kendini, küçük çocukların yaptığı gibi ayaklarını sallayarak. Sonra biraz daha ciddi bir tavır takındı, geçen her anı kayıp biliyordu;
“babaannem derdi ki baba” sesine hafif bir neşe verip devam etti, ‘ölümün saati belli, ecel ne ileri ne geri’ hatırladın mı ?” Bu ifadeyi kızının ağzından duymak yüreğini daha bir başka kanattı babasının;
“ağzından yel alsın kızım”
“Neden çekiniyorsun bu kelimeyi söylemekten baba, bu kabul etmemiz gereken bir gerçek ve bu gerçekle bir yıla yakın yaşayacağız daha !”
Üstündeki mutluluk tozları, odada esen kasvetli rüzgarla yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.
“Bir yıl sonra bu gün, adıma yaptırılacak okulda çocuk sesleri cıvıldaşsın, ben de mümkün oldukça, bu cıvıltıları biraz olsun duyayım istiyorum. Ama sen beni yatağa mahkum edip, son aylarımı tecrit edilmiş bir tutuklu gibi, kapalı bir odada geçirmemi istiyorsun.”Yavaşça döndü babasına;
“Yaşamak için bir yılım kaldı baba, yataktan çıkmasam da birkaç ay, dışarılarda hayatı kovalasam da birkaç ay…” babasının ıslak gözleriyle karşılaşınca onun da gözlerindeki fer zayıfladı.
“ Engel olma baba, tek bir isteğim var, izin ver de yapayım”
Omuzları çökmüştü babasının. Ne diyebilirdi ki, onu korumak istiyordu sadece, haklımıydı kızı acaba, ne yapmalıydı. Acabalar beynini kemirirken, cevap bekleyen kızına baktı hüzünle.
Kızının da gözleri kederle buğulanmıştı, dayanamadı, kızının istediği cevabı verdi;
“Peki kızım”
bir coşku bir mutluluk yeniden sardı Yağmur’u, gözlerini buğulandıran o nem, şimdi coşkuya eşlik eden bir baran olup yüreğini serinletmekdeydi.Yeniden elinden bırakmadığı pardesüsünü giyerken, kapıya da yöneldi uçar gibi.
“hadi baba, emlakçı üçe kadar bürosunda olacakmış, hemen çıkarsak yetişebiliriz. Kemal amca da ‘inşaatı bana bırak’ demişti. yetişirsek ona da gösteririz yerini” geri dönüp babasına sıkıca sarıldı, kelebek kanatlarıyla okşar gibi;
“Bilsen öyle heyecanlıyım ki!”
YORUMLAR
reyya
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim yine de yüceltici sözleriniz için. Saygılar.
reyya
hatalarım mutlaka vardır ve olacaktır hala yardımlarınızı yönlendirmelerinizi bekliyorum tüm sevgi ve teşekkürlerimi yeniden içtenlikle sunuyorum:)))))
veysel hocamın da katkıları büyük ve daha nice isimler var bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum :))))))))))))))))))
Tebrik ediyorum sevgili Reyya:)) Senin adına çok ama çok mutlu oldum...
Sevgiler.
reyya
ama yorumlarınla beni yönlendirmen kalemimi bu güne getirdi
teşekkür ederim sana ve diğer üstadlarıma :)))))))))))))))))
Aynur Engindeniz
Sevgili Reyya, üstat kelimesini bonkörce kullanma bence. Evet çok iyi yazanlar vardır, ama üstat başka birşeydir biliyorsun. Burada herkes yazarak bir şey öğreniyor. Teşekkür edilmesi gerekenler bu gelişim evrelerine tahammül edip okuyan arkadaşlarımız:)
Daha nice başarılara sevgili arkadaşım.
reyya
Aynur Engindeniz
reyya
ve sana çok yakışıyor:))))))))))))))))))))))
Davidoff
Üstelik nasıl bir terzi dikmişse tam üzerine göre olmuş.
İYİ GÜNLERDE KULLANIN.
Aynur Engindeniz
O qué
Ee bu kadar aynı fikirde olan insan varsa demek ki bişeyler var de mi?
Aynur Engindeniz kendi tarzı olan yazmaya aşık, yazmayı çok çok iyi bilen , aynı zamanda iyi bir de öğretecidir .
reyya
ben de bu yürekle bir olan kalemi tanıdığım için çok şanslıyım:))))))))))))
Aynur Engindeniz
Nunile en çok da seb abarttın be canım:))
Teşekkür ediyorum ne olur bu konuyu kapatalım. Gören bir şey sanacak.
Reyya, başarılar canım...
reyya
sevgi ve minnetlerimle:))))))))))))))
reyya
reyya
empati kurduruyor insana..demek ki var,demek ki etkileyici...varolsun o zaman,değerli kalem..sevgiler...
reyya
Kim kimin izinde olmalı acaba? Herkesin kendine ait bir dili var. Bazıları ise kadife kaplı. Saygılarımla.
reyya
kalemimin sizin gibi nokta koymasını hala arzu ediyorum teşekkür ederim:))))
Aynur Engindeniz
Akıcı yazı diliyle okuyucuya kendisini keyifle okutan bir öyküydü.
Kahramanlarla okuyucu bir bütün içine giriyor.İnsan bunu kolayca hissedebiliyor...Okuren bir de bakıyorsun ki sanki biryerlerde babaanne var da şimdilik yağmurdan kaçıp kitaba saklanıyor....
Siz hep yazın, biz de okuyalım söz mü ?
SELAMLAR.
reyya
siz okuyacaksanız ben de yazmaya uğraşırım elbette
teşekkür ederim bu yorum gerçekten kendime bir güven getirdi:)))))))))))
Davidoff
Yerine çok yakıştı,kitabın içine saklanan babaanne bile gülümsüyordur.
İyilikle kalın.
reyya
reyya
annelere hiç kıyamıyorum galiba:)))
erolabi
Anne olsaydı bir kaç damla gözyaşıyla geçiştiremezdin.
Selamlar.