su gibi aziz,tuz gibi mubarek karışım ne de güzel
Orhan Seyfi Oran"ın eşsiz mısralardan yola çıktım gecenin en dar vaktinde
Bir alev halinde düştün elime
Hani ey gözyaşım akmayacaktın
Gözyaşına ne diyebilirim ki!.. Dizi dizi şiir desem haksızlık olur; tane tane inci desem yetersiz kalır. Akın akın yabanlara giden de, uzak uzak sevdaları yakın eden de odur çünkü… Sevgilinin geleceği yolları sulayıp süpürmek içindir o; sultanlar ayağına düşürmek içindir.
Hani Refref Süvarisi’nin sözüdür: ‘‘Hiçbir damla yoktur ki o, Allah katında O’nun korkusuyla dökülen gözyaşı damlasından veya Allah yolunda akıtılan kan damlasından daha makbul olsun.’’
Bütün boşluklarını o doldurur ömrümüzün… Söylenmedik sözler yerine o vardır yanımızda. Sevdaya dair yeminlerden sonra ve gülleri saran dikenlerden önce o vardır. Zamandan geriye düşmüş acılar için, manada biçimleri yitiren sancılar için; aynalarda eriyen sırlardan taşarak, ucu kıyamete çıkan asırları aşarak; gerçekten daha gerçek kelamlarda, ve Güzeller Güzeli’nden vuslat müjdeli selamlarda hep o vardır, hep o vardır…
Şaire unuttuğu mısrayı bir gözyaşı hatırlatır, şehrazat acılarını gözyaşıyla anlatır. Sancılı damarlarda ölümcül çılgınlıkları gözyaşıdır okuyan ve toplasanız gözyaşlarını âşıkların, dalgalı bir deniz olur. Gözyaşı ki, kişinin kendisiyle kavgasının sonunda akarsa tomur tomur mercandır; ve eğer pişmanlıklarla tartılırsa mübarek bir heyecandır.
Ağlamayı ibadet sayan bir medeniyetin çocuklarıyız biz. Çünkü ağlamak Hakk’a tevazu göstermenin şiddet halidir. Üstelik tıbben de yararlıdır. En azından ülserin koruyucu hekimi sayılır. Ağlama esnasında gözyaşıyla birlikte salgılanan ‘‘lyzozyme’’ adlı maddenin vücuttan atılması sağlıklıymış. Aksi takdirde kanda kalırsa mideyi tahriş edermiş. Ve kadınlar sık ağladıkları için pek ülser olmazlarmış.
Şaire kulak verelim yine:
Tohumu eken bilir
Gözyaşın döken bilir
Gül kadrin diken değil
Çileyi çeken bilir
Ve Karacaoğlan’ı analım o muhteşem dizesiyle:
Değirmenler döner çeşmim yaşından
Sonra da Asaf Halet’in ‘’He’’ trajedisine kulak kabartalım:
Vurma kazmayı, Ferhâaaad, He’nin iki gözü iki çeşme, Âaah (…)
Kasrında şîrîn de böyle ağlıyor, Ferhâaaad
Aslnda ne kadar çok şey var;
su gibi aziz,tuz gibi mubarek karışım ne de güzel................