- 1225 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
Güneşi Açarken Pişmanlıkların....
-Uff, nihayet gelebildim.
-Hoşgeldiniz canım benim. Eee, Aslı gelmedi mi?
-Gelecek gelecek de, kızımız sevgilisi ile berabermiş. 1 saate gelirim dedi.
-O zaman bizde o gelene kadar sahilde dolaşalım az, ne dersin?
-Vallahi yorgunum ama...Senin hatrını kıracağıma, başımı kırarım dahi iyi canım benim.
-Tamam, dur az da üstüme bir şey alıp geleyim.
-Tamam bekliyorum güzelim.
Seher eline aldığı yazlık mont ile beraber kapının önünde ki aynaya kadar gelmişti. Aynanın önünde duraksaması anında, uzun saçlarının güzelliği karşısında kendine olan sevgisi bir kat daha artıyordu. Seher elinde ki montunu üzerine giymek istemiyordu. İkind i güneşinde sıfır kollu body ile beraber dışarı da çıkmak istemiyordu. Beyaz spor ayakkabılarını giyerken, bahçenin girişinde bekleyen Meltemin sabırsız duruşu karşısında gülüyordu.
-Kız, canın mı sıkıldı yoksa?
-Hadi ama seher. İki saattir ayak ettin beni burada.
-Tamam geldik işte, sen de var ya öyle bir abartıyorsun ki zamanı.
İki samimi arkadaş sohbet ede ede sahile varmışlardı. Sahile vuran güneş ile akşam çok anlamlı bir şiir gibi dokunuyordu şehre. Denizde dalgalıydı. Deniz analarının gelişini müjdeleyen bir mayıs türküsü dalgalar arasında beyaz beyaz kıyıya vuruyordu.Seherin canı sıkılıyordu ve zihnine sahilde bir bank da oturma fikri hoş gelmemişti. Meltem garipsiyordu Seherin tavırlarını. Önceden hiç böyle davranmamıştı kendisine karşı. Acaba bir şey mi oldu,Seher kendisi için bir şey mi düşünüyor diye meraklanıyordu. Oysa Seherin bu tür düşüncelerden uzak da, aklı tamamen düşsel bir avuntu içerisine uzanıveriyordu.
-Güneşi görüyor musun Meltemciğim, nasıl da güzel gözüküyor.
- Hı hı, görüyorum canım. Görüyorum da şimdi ne alaka?
-Hiç, öylesine işte. Sen yorgun musun bakalım?
-Ne desem yalan olur gerçekten. Ama otursaydık bari bir banka diye düşünüyordum.
-Aaa, baksana şuraya.
-Nereye canım?
-Şuraya,şuraya işte. Yeni bir kitapçı bu. Farkettin mi hiç önceden?
-Yoo, galiba yeni açmışlar.
-Ben de öyle diyordum canım zaten. Ne dersin, gidelim mi, bir bakarız ne var ne yok
içerisinde?
-Ne olacak sanki, kitap işte canım.
-Yapma Meltem, kitap okumayı sevdiğini biliyorum, bir bakalım ya, ne olacak sanki. Hadi
bakalım.
-Uff, tamam tamam. Ama yoruyorsun beni, biliyorsun herhalde.
- Tamam, tamam orada otururusun işte.
-İyi hadi bakalım.
Kitapçının kahverengi renkler ile bezenmiş –Hayal Evi Kitapevi- yazısı ardınca hafif tonda çalan bir müziğin sesi dışarı kadar geliyordu. Seher adımlarını yavaşlatıp, içeriye doğru bakınmaya başlamıştı. Meltem elinde ki telefonla Aslıdan gelen mesaja cevap vermek için uğraşıyordu. İçerideki esrarlı koku Seherin hemen dikkatini çekmişti. İnanılmaz derecede insanı rahatlatan bir koku kitapçı içerisinde dolanıyordu. Kitapçının mekanı küçük olmasına rağmen içerisinde binlerce kitap vardı. Şaşkın bakışlar ile Seher içeri gezmeye başlamıştı ki, rafların arkasından bir sesin geldiğini farketti. Sesin sahibi bir sohbet edasıyla sesleniyordu. Rafların arkasında tabureler üzerine oturmuş iki bayan ile iki erkeğin bir adamı dinlediğini görünce şaşkınlığı bir kat daha artmıştı. Konuşan adamın sihirli bir hali vardı. Seher bunun farkındaydı ve de çok hoşuna gitmişti bu durum. Her şey garipti ve normal olan hiçbir şey yoktu.
-İnsan olmanın en temel özelliklerinden biri de pişman olmaktır arkadaşlar. Pişmanlık insanlığa yarışan bir durumdur. Çünkü insanın yaptığı her işte başarıya ulaşması ve güzellikler ile o işinin neticelenmesi mümkün değildir. Bunun farkında olsak da, tabi ki çoğu zaman gayretimiz nedametimizi söndürmeye yetmiyor. Bu açıdan bakarsak pişmanlık da bir nimettir esasında. Pişman olmayacağımız hiçbir şey olmasaydı yaşarken, başarmak için de avuntularımız olmazdı. Bu yüzden pişmanlık nimettir ve ona saygı ile karşılamak ve öyle bakmak lazım.
Seher konuşan genç adamın söyledikleri karşısında şaşkınlık krizleri geçiyordu. Pişmanlığın iyi bir şey olduğunu ilk defa duyuyordu. Ama nasıl olurdu bu? Pişmanlık nasıl da iyi bir şeydi? Bunları merak ediyordu ve bu merakının dinmesini istiyordu.
-Affedersiniz, sohbetinizi bölüyorum.
-Ohh, kusuruma bakmayınız. Sohbet ederken geldiğinizi duyamadım. İstediğiniz bir kitap
var mıydı acaba?
-Yoo, bir kitap almaya gelmedik. Merak ettik burayı. Arkadaşım ile geçerken uğrayalım
dedik. Ama beni ilgilendiren de şu an konuştuğunuz şeyler. Nasıl oluyor da pişmanlık bir
nimet olabiliyor, anlamış değilim.
Genç adamın sohbetinde bulunanlar da şaşkın bakışlar ile Sehere bakarken, sohbeti yapan genç adam tebessüm ederek Sehere bakıyordu. Seher adamın yüzünde beliren tebessüm karşısında daha bir şaşırıyordu. Ensesine götürdüğü sol eliyle, anlamsız bakışlar ile genç adamın yüzüne bakıyordu ve vereceği cevabı suya hasret kuşlar gibi içten bir halde bekliyordu.
-Pişmanlık nedir, bu düğümü kim atar, hiç düşündünüz mü efendim?
Seher şaşkınlık üzerine şaşkınlık krizleri geçiriyordu. Ne diyordu bu genç adam? Nasıl bir
yerdi burası, nasıl bir mantık vardı bu sohbetin içerisinde? Kafasında ki sorular çoğalırken, hiç düşünmeden cevap verdi genç adama.
-Bilmem, yaptıkların konusunda üzülmek mi, nedir gerçekten de pişmanlık, bilmiyorum vallahi, kafam karışık şu an.
-Nedamet kelimesi, yani pişmanlık bir sultanlıktır aslında efendim. Günahsız olamayacağımızın kanıtıdır. Belli bir tanıma gerek yok zaten. Pişman olan insan için bütün dünya boş gelir. Ama gerçekten boş gelir. Bilmenin ötesinde yaşamıştır çünkü. Mesela şurada gördüğünüz binlerce kitap esasında pişmandır yazıldıklarına. Ama yine de her gün yeni yeni kitaplar basılır. Pişman oldukça değerlenirler ve tek bir yaradana ait olmanın zevkiyle yürekten bir mutluluğa erişirler.
-Ben hiçbir şey anlamadım. Yani kısaca pişmanlığı sevmek mi lazım?
-Neden olmasın ki! Onunla beraber yaşamaya alıştıkça, göreceğiz ki daha anlamlı bir hayatımız olacak.
-Çok garip gerçekten. Yani ne bileyim, yeni bir akım filan mı bu acaba? Hiç duymadım önceden.
-Yok, akım değil efendim. Bu dünya ilk varolduğundan beri gelen bir davranış şekli. Hz. Adem de pişman olduktan sonra Hz. Adem oldu ve o vasıf ile insanların atası oldu. Bir nevi silsile esasında bu.
-Çok garip, ama bir o kadar da hoş geliyor.
-Bu mevzular böyledir efendim. Pişmanlık da esasında yaşama sanatıdır. Bunu böyle
açıklamak da çok hoş gelir gönüle. Çünkü insan yüreği hep güzel şeyler öğrenmek, duymak ve yaşamak ister.
İçeride sandalyede oturan Meltem, Aslının çağrı bırakması ile birden kendisine bir şey olmuş gibi Seheri çağırmaya başlamıştı.
-Seher, hadi seherrrrr. Canım Aslı bekliyormuş sizin evin orada.
-Tamam Meltem, tamam ya geliyorum.
Genç adam ayağa kalkarak Seherin gideceği yöne doğru yürümeye başladı. Seher de Meltemin yanına doğru yürümeye başlamıştı.
-Gerçekten bu sohbetiniz beni çok etkiledi, nasıl diyeyim çok garipti gerçekten.
-Hayat zaten bir garip değil mi efendim?
-Evet gerçekten de öyle. Buraya tekrar gelmek isterdim gerçekten.
-Bekleriz efendim, gelin sohbetdaşımız olursunuz inşallah.
-Bakalım, inşallah.
Meltem şaşkın bakışlarla ile Sehere bakıyordu. Kitapçının sohbetten filan bahsettiğini duyunca şaşırmıştı.
-Ne oldu canım, ne sohbeti dedi adam?
-Hiç ya öylesine işte bir soru sordum da, sohbet diye bir kitap filan varmış, ondan bahsetti
adam.
-Haa, tamam anladım.
Seher eve gidene kadar kafasındaki garip düşünceler ile uğraşmak zorunda kalmıştı. Neden böyle olduğunu bilmiyordu, ama içinden bir ses bu kitapçıya tekrar gelip sorması gereken onca soruyu bu adama sorabileceğini söylüyordu.
Bütün gece boyunca aklında geçen tek bir soru vardı. Nasıl oluyorda pişmanlıklarımız ile yaşamaya insan dayanabilirdi? Nasıl olacaktı bu?
Film yeni bitmişti. Avatar uzunca zaman zihnini dağıtmıştı, ama aklında hala aynı soru vardı:
-Pişmanlıklarımız nasıl oluyor da bizim için bir nimet olabiliyor?
Düşünceler ile arkaşlarını yolladıktan sonra evlerine, sabaha kadar bunları düşünüp durdu. Hala şaşkındı.
...
YORUMLAR
yapılan hatadan ya da yanlıştan pişmanlık duymak erdemdir bana göre..
çünkü yaptığından hiç pişman olmayan insanlar gördüm rabbim korusun bizleri ve tövbe kapılarını kapatmasın üzerimize inşaallah..çok güzeldi ve değerliydi satırlar..
..
bende bayılırım eski kütüphanelere. o kadar güzel anlatmışsın ki orada yaşadım sanki..
bir roman gibi içine aldı beni çok hoştu..
teşekkür ederim..
Hz. Ebü Bekri's-Sıddik (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İstiğfar eden kimse günde yetmiş kere de tevbesinden dönse günahta musır sayılmaz." Tirmizi, Daavât 119, (3554); Ebü Dâvud, Salât 361, (1514).
Ve başka bir hadiste :
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Günahlarınız semaya ulaşacak kadar çok bile olsa, arkadan tevbe etmişseniz, günahınız mutlaka affedilir."
Diyor Efendimiz S.A.v.
Pişmanlık kapısıdır tövbenin.
Selam ve dua ile.
Nedamet kelimesi, yani pişmanlık bir sultanlıktır aslında efendim. Günahsız olamayacağımızın kanıtıdır. Belli bir tanıma gerek yok zaten. Pişman olan insan için bütün dünya boş gelir. Ama gerçekten boş gelir. Bilmenin ötesinde yaşamıştır çünkü. Mesela şurada gördüğünüz binlerce kitap esasında pişmandır yazıldıklarına. Ama yine de her gün yeni yeni kitaplar basılır. Pişman oldukça değerlenirler ve tek bir yaradana ait olmanın zevkiyle yürekten bir mutluluğa erişirler.
Bir yazı !
Ve çıkarılacak bir ders işte ,her pişmanlık bizi mutlu kılmasada bazı pişmanlıklarımız mutlu ediyor ,ben yazınızı keyifle okudum kendi payıma ders de çıkardım.Bu kalemi seviyorum güzel yazıyor , güzel mesajlar veriyor . Hakkın sesi ; hep var ol hep burda ol.
Sn: yazarım ben payıma düşeni aldım ,sizede heybemden sevgi ve hürmetler bıraktım....
Hala şaşkın
Ama kafayı bu senin yazılardan sonra yer heralde:)
ve sana güveniyor bence
çok güzeldi sesim
yorumsuzum
Seher he Buda çok iyiydi
süpersin
tebrik ettim arkadaşımı:)
HakkınSesi
Hürmetle yüreğim..