YASAKLI YÜREKLER 14
YASAKLI YÜREKLER 14
Yaklaşık iki ay geçti
Artık Oğuz’lu günler başlamıştı.Necdet bey böyle diyordu başlayan yeni düzenine. Vaktiyle özgür yaşama arzusu ile evi, baba ocağını terk eden ve sonrasında da hayatına tamamen kendisi yön veren Oğuz’u, yeniden yanına dönmüş, akşamları babasıyla aynı çatı altında, babasının çatısı altında yaşamaya başlamıştı.
Küçük Şovalye’si sabahları sessizce çıkıyordu evden. Akşamları dönene kadar bir-iki kez babasını telefonla arıyor, halini hatırını soruyordu. Oğlunun keyfini akşamları çıkarıyordu babası. Ama bu sabah kendisi de erkenden kalkmış, oğluna kahvaltı hazırlama kararıyla mutfağa girmişti. Geçen sabah da kahvaltıyı hazırlarken Oğuz uyanmış;
“ Baba ne gerek var ben arkadaşlarla yapıyorum” diyerek babasını alıkoymuş, hatta cevabını bile beklemeden evden çıkmıştı. Bu sabah aynı şeyi yeniden yaşamamak için çok daha erken uyanıp, oğlunu sıcak çay ve kızarmış ekmek kokularıyla uyandırmaya karar vermişti.Sofra hazırlığı bittiğinde hafifçe kapısını tıklattı oğlunun. Oğuz hazırlanmış bir vaziyette odadan çıkınca gülen gözleriyle bir sıkı kucakladı yavrusunu.
“Hayırlı sabahlar oğlum, mükemmel zamanlama, kahvaltın da seni bekliyor” dedi neşeli tavırlarıyla.Oğuz saatine baktı;
“Zamanım yok baba, hemen çıkmalıyım”. Hafif kaşları çatıldı babasının;
“Ne demek zamanım yok, her şey hazır, oturup iki lokma bişey atıştır, hadi!” ister istemez sertleşmişti.Oğuz, babasının yüzündeki ifadeyi görünce durakladı birden. Kısa bir sessizlikten sonra o da kararlılığını belirtmek istedi. Gözlerinin önünde annesinin yüzü, bir perdenin ardından silik bir bakışla belirdi, dudakları aralandı. Belliydi ki “hayır baba” dediği an aradaki bağ zedelenecek, bu yaşlı adamın gönlü kırılacaktı. Annesi de her zaman evlatlarının babalarına karşı gelmesini engellemiş, hatta bazı zamanlar kendilerinin de, babalarının da öfkeleri, annelerinin sükut eden yüreğinde durulmuştu. Başını önüne eğdi. Kahvaltı masasına oturmalıydı, mecburdu. Hoşnut olmasa da en azından şuan için, babasıyla karşı karşıya gelmekten sakınmalıydı.Yavaşça masaya yönelip oturdu.
“Tamam baba, mutlu olacaksan eğer…” kelimeler dudaklarından dökülürken yan gözle de babasını takip ediyordu.
Oğlunun masaya oturmasına sevinmişti. Ama sevincindeki burukluk da sezilebiliyordu. Ocaktan aldığı demlikle oğlunun bardağına çayı koyup karşısına oturdu, bir zamanlar eşinin oturduğu sandalyeye. Oğlunu seyretti.
Oğuz’una sert davranmak istememişti. Ama tutamamıştı kendini. Birden öfkelenmiş, yine de öfkesini bastırmaya çalışmıştı. Neşeli halini yeniden takınıp, havayı yumuşatabilmek için birkaç kelime ile söyleşmek istese de Oğuz’un gönülsüz tavırlarla verdiği kısa cevaplar, oğlunun kahvaltıya oturmaktan –karşı gelmese de- hoşnutsuz olduğunu belli ediyordu. Devamlı bir göz saatinde, ikinci bakışı kaçamak bir şekilde babasındaydı. Uygun zamanı yakalayıp sofradan ayrılma niyeti nasıl da belliydi. Bu tavırları kendisinin de iştahını kapatmış, o da ne yapacağını bilmeden zamanın geçmesini istemeye başlamıştı.
“Teşekkür ederim baba, kendini yormuşsun, artık çıkmalıyım” diyerek sofradan kalkmasıyla kapıya yönelmesi bir olan Oğuz’un arkasından, yolculamak için fırsat bile bulamadı. Sandalyeden yeni kalkmıştı ki kapının kapanma sesiyle ayakta, olduğu yerde dona kaldı.
İçi buruk masaya baktı. Çayını bile bitirmemişti oğlu. Duygularında şaşkın, kararsız, ne yapacağını bilmeden, masayı öylece bırakıp yatak odasına geçti. Yatağına uzandığında hiddeti artmıştı. Sadece eşinin yaptığı gibi yolcu etmek istemişti halbuki. Eşi gibi oğlunu kahvaltıyla karşılamak, güzel temennilerle uğurlamak istemişti. Beklediği gibi bir sabah yaşayamamış, beklemediği bir tavırla oğlu tarafından karşılanmıştı. İçinde öfkeyle birlikte bir de pişmanlık duymaya başladı. İki aydır kahvaltı yapmadan çıkıyordu oğlu.
“Niye zorladım ki” dedi içinden. Sabahları kendisini uyandırmadan çıkıyordu. Uyanık olsa bile “ geciktim” diyerek , babasına kahvaltı hazırlaması için fırsat vermiyordu. Belli ki kahvaltı yapmak istemiyordu işte. Akşamları bile çoğunlukla dışarıda yemiş oluyor, babasının hatırını sorup biraz ordan buradan sohbet ettikten sonra yorgun olduğunu söyleyip yatıyordu.
Oğlunun hayatı kapının dışında sürüyordu ve babasıyla beraberliği mecburiyet duygusu şeklindeydi. İçi sızladı birden. Doğruldu yatağında;
“Yok yok, ben de mübalağa ediyorum canım” dedi mutfağa yönelirken. “Ne var sanki altı üstü bir kahvaltı, geciktiği için sofraya oturmak istemedi” tabakları toplayıp tezgaha koydu. “Kabahat bende, biraz daha erken kaldırsam karnını doyurması için vakti kalırdı” Masayı toplayıp biraz düzenledi, “ En azından annesi gibi yapmadım. Her zaman yaygarasına uyanırdık”, biraz duraladı, “belki de Oğuz’u kahvaltıdan soğutan o” salona geçti. Her zaman ki koltuğuna oturdu.
“Birazdan gelir Behçet, söyleyeyim de yemek yapmasınlar bugün. Dolaptakiler bozulacak yoksa”
YORUMLAR
Sevgili Reyya merhaba,
Bu bölümü nedense diğerlerinden daha ayrı tutarak okudum. 14. bölümdesin ve artık acemi katagorisinden çoktan çıktın. Bu satırlarına kelime seçimlerine ve yazı ekleme düzenine o kadar sinmiş ki, görmemek mümkün değil. Tasvirlere daha çok yer vermişsin. İnsan detayını atlamamışsın.
Güzel gidiyor sevgili Reyya...Daha çok bölüm var mı yoksa aklında belli bir düzen olmadan mı yazıyorsun? Bunu sormamın nedeni eğer öyküyse, olaylar biraz daha hızlanmalı. Günlük sıradan detaylardan kaçınmalısın. Ama roman olacaksa buna sözüm yok. Böyle gidebilir.
Kutluyorum seni ve başarılar diliyorum.
Sevgiler.
NOT: A cemilikle ilgili sözlerimi kesinlikle Veysel Beye cevabını okumadan yazmıştım. Sen o önlüğü çoktan çıkarttın Reyya:))
Aynur Engindeniz tarafından 5/3/2011 8:12:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
reyya
ben bir hevesle başladım, şimdi de doğrusu yazdıkça olay geliştiriyorum.
bir de acemilik, öğrenmelik yazısı şekline soktum galiba, seni ve diğer tecrübeli kalemleri okuyarak her yazımı daha düzgünleştirmeye uğraşıyorum.
yanı roman mı hikayemi ben de bilmiyorum.
belki eskisinden biraz daha iyileştim gibi, ama yine de kendime kalem diyebileceğim seviyede olmadığımın farkındayım, ama yazılarımın biraz daha düzgün olduğunu duymak çabalarımın sonuç verdiğini gösteriyor
teşekkür ederim üstadem:))
Aynur Engindeniz
Sen hep böyle gör kendini. Hep bilmediğini çok geride olduğunu farz et ki kendi ilerlemeni durdurma.
Sen duyma ama iyisin iyi :))
Sevgiler.
reyya
erolabi
selam ve saygı ile
Merhaba Reyya Hanım,
Öncekilere göre daha iyi. Biraz daha dikkatli davranırsanız çok daha iyi olacağına inanıyorum.
Başarılar dilerim. Saygılarımla.
reyya
inşallah sizin ve diğer üstadlarımın yardımlarıyla acemilik önlüğünü çıkarabilirim:))))