- 938 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞTEN KAYIP HAYATLAR (1)
Nerde bu kız?
Günler peşin sıra gelip geçerken .Zeynep sır içinde sır olmuştu.Anasınnın ağıtları kulağımda hala Gelen gelmiş giden gitmiş. Nekadar vakit geçti bilmiyorum. Bir ay sonra uzunca bir mektup geldi. Ve Güllü teyze alıp bana getirdi. Mektup o kadar tane tane yazılmıştı ki…
Okumaya başlamadan. Derin bir nefes aldım.
-“De hele ne olmuş Zeynep kıza. Yarım yamalak sözlerle bana yalvaran gözlerle baktı annesi.”
Benim de merakım artmıştı. Ne söyleyeyim. Selam yerlerini hemen es geçtim. Konuyu tez elden okuyup anlamak için can atıyordum. Her neyse ne sözün balla kesilen yerine geleyim ben.
Anacığım,
Evet, bir hataya düştüm, sevdiğimi sandım.Bir kuru hayale sevdalandığım nerden bile bilirdim.. O gece kaçmak için karar kıldım koca İsmail’in oğlu İlhami’ye.Fakat ne olduğunu tam bende anlamadım. Bekledim gelmedi beni almaya. Gün ışıyana kadar bir kayanın arkasında hem korktum !Hem bekledim. Geri dönemezdim beni aramaya çıkmıştınız çoktan. Bu işin ucunda adımın çıkması vardı. Zavallı anacığım sana daha fazla hüzün ekmemek adına düştüm yola. Yürüdüm dağları, taşları eledim, köprüleri geçtim gece buğday yığınlarının arasında uyudum. Cenabı hak beni sır kılmıştı sanki. Hiçbir insana rast gelmedim. Ya da onlar beni görmedi:Bazen de ben gördüm saklandım. Tabii. Çok acıkmıştım artık yürüyemez hale gelmiştim. Uzaktan bir ışık gördüm. Köpek sesleri o kadar hırçındı ki! Zaten munis olması da beklenmezdiki. Ben yaklaştıkça yüreğim adak mevkisine geldiğimi belli edercesine güm güm atıyordu.
Bir anda cep çevreledi onlarca iri köpek etrafımı. Gerisini inan ki hatırlamıyorum gözümü bir açtım ki başımda anlamadığım bir dilde konuşan insanları gördüm.
Yaşlı bir adam:
-Adın ne senin?
-Kızım kimsin?
-Nerden geliyorsun?
-“Ez nızanım du çıdıbe( ben bilmiyorum ne diyorsun sen?)”
Benimle konuşan şişman adam bir şeyler anlattı. Orda bulunanlara. Şaşırmıştı bu arada bakışlarından anladım.
Aah! Anacığım okutaydın beni bende sözümün arkasında yetim kalmasaydım. Demedim değil. O anda
Yaşlı adam:
“Oooof! Bu kız Kürt komşular Türkçe bilmiyor?
Bu garip tanırı misafir. Hele dokunmayalım. Bu gece rahat etsin. Sabah sakin bir kafa ile düşünürüz bu gece Ramazan dayılarda konuk kalsın. Sorarız nerden gelmiş. Nahiyeye götürür teslim ederiz jandarmaya. Ya da Kürt köyleri var gider onlara sorarız. Belki tanırlar. Kendi aralarında bu kızı.
Muhtar:
-He öyle ederiz. Kanun nizam var. Mehmet dayı. Bakarız bir hal çaresine.
Hadi herkese hayırlı geceler.” dedi.Sonrasında birer birer çıkıp gittiler.
Evin yaşlı kadını bana yerden ince pamuktan bir döşek serdi. Vallahi anacığım senin yün yatağının yanında bu kara bir taş parçası gibiydi. Günlerdir çektiğim yorgunluğun azabı olsa ki çok sıcak ve yumuşak geldi döşek ve yastık bana. Uyumuşum gözlerimi yumar yummaz. Türlü kâbuslar sabaha kadar bir oyana bir bu yana dürtüp duruverdi beni.
Günün aydınlığı çöktü köyün üzerine. Sesler yükseldi koyun kuzu meleşmeleri. Sığırların homurtusu, süt sağan kadınların kova ,bakraç sesleri sardı etrafı.Ben hemen çıktım yataktan. Ocağa doğru sokuldum. İki üç çıra ile odunları tutuşturdum. Koca demliği suyla doldurdum. Attım ocağın üzerine. Bir yandan da evin içini izliyordum.Beli fakir değillerdi bu evin sahipleri. Kat kat peynirler, dizilmiş süt, yoğurt kovaları taşıyordu.
İşleri bitene kadar kimsecikler gelmedi. Ben ise çora düşmüş tavuk gibi düşündüm durdum. Onlar gelene kadar. Önce Halime teyze geldi. Bitkin ve bir hayli yorgundu. Sevindi ateşi yanık görünce. Bana bir şey söyledi anlamadım. Kendimce yorumlar yaptım. Her neyse. Oturduk sofraya üç kişi. Yedik içtik derken yavaş yavaş köy halkı geldi. Kaldığım eve. Muhtar aza ileri gelenler kısacası hepsi. Beni alıp jandarmaya teslim etme kararı verdiler. Tam hazırlandık bir yağmur sanki göğün göz bebekleri bütün kanlarını açmıştı tabi atla gideceğimiz için imkânsızdı bu havada yolculuk. Kalmama karar verdiler mecburen.
Derken dört beş gün geçmişti yüzümün sıcaklığı iki yaşlı karı kocaya uğur getirmişti.Onların günlük işlerinede kendi çapımda da yardımcı oluyordum. Tek konuştuğum kişi sığır çobanı Rıza idi. oda Kürt’tü. Köy halkını benimle ilgili çok şeyi öğrenmişti. Onun sayesinde.O da askerde öğrenmiş Türkçeyi. Halime teyze namazında niyazında nur yüzlü bir kadındı. Beni evladı gibi kanatlarının altına almıştı. Kimse artık beni götürmekten bahsetmiyor, kimliğimi merak etmiyordu. Çünkü Ramazan dayı ve Halime teyzenin Zeynep kızı olmuştum. Güzel anam yemin ederim senin gibi kokuyordu. Pişirdiği her yemek senin yemeklerin lezzettin de idi. Yaz sıcağı bütün kavuruculuğuyla devam ediyordu.Çeşmelerin gözelerinin suyu çekildi. Köye olduğundan çok yılan peydahlandı. Her yerde varlığını göstermeye başladı. Köy halkı kara kara düşünmeye başladı. Tekke köyünde Şahmeran diye bir hoca varmış. Kezik nene ile Kel Hacı. ona gittiler. Akşam kararmak üzereydi köye döndüler.Bizde gittik harman yerine. Onların ne cevapla döndüğünü anlamak için.Kezik nene hışımla bana döndü”
-Aha, Bu uğursuz köye geldi kuraklık getirdi. Sebebi bu imiş ey Müslümanlar” dedi.
Halime teyze:
“Sen ne diyorsun dul karı o garibin ne suçu var. Günahtır deme öyle “ diye çıkıştı
-Yok, Halime bacı ,hoca dediydi, içinizde yabancı biri var. Karasını çalıp yüzüne helal aşınıza karışmış. Bu kuraklık ondan gelir dedi.Ahada Kel Hacı söylesin bir yol
Kel hacı:
-He eyle dedi. Ama bende pek gönül razılığı göstermedim. Size diyem
Suskunluk içinde dağıldı köy halkı bir yandan da.Dönüp bana bakıyorlardı. Oy! ben ne edem !
Bir var ki anacığım burada yerim daraldı rahatım batar bağrıma. Çaresizlik duman duman serimde tüter oldu.
Ekin zamanı tarlada güneşin önünde halsiz kalmışım Ramazan dayı kızım geç şöyle,bir dulda bul da az dinlen dedi . Benimde işime gelmişti elbete.Hemence uyumuşum.Ne kadar zaman geçmişti ,bilmiyorum.Bir yılan gelip başımın ucunda kıvrılıp kalmış. Ramazan dayı yakınlarda bulanları çağırmış.”gelin sıra bakın hoca doğru der, gibi sanki endişeler içinde donup kalmışlar.
Sarı Bekir:
“Yılan hiç ona dokunmuyor başında nöbet tutar gibi bekliyor.”dualar edelim hele bekleyin yılan ne iş görecek belki kurban seçti Zeynep’i sokar öldürür kimse dokunmasın.”
Yılanın uykusu mu? Derin yoksa benim mi?
Oy benim güzel anam! Hayat bana öyle bir kader çizmiş ki öyle bir yazı yazılmış ki alnıma. Yıkasam çıkmaz,silsem silinmez.
Yoruldum, anacığazım. Biraz da yarın anlatayım
YORUMLAR
Kaybolan hayatlardan güzel hikayeyi aşan bir anlatım hayaline kapılıp yollara düştüğü ve badireli bir işe koyulan aşkına mağlüp olmuş bir gönül kahramanının hikaye romanını yani ikiside birlikte verdiğin emek bir düş ürünüdür şu espiriyide yorumunda yazmak isterim bu ilhami'de sanki bana benziyor söz veriyor gelmiyor anlaşılan
Romanın devamı da çok güzel ve acıklı herkesin demeyim nadir kişilerin başına gelebilen dramlarla dolu hayat yolculuğu işte sen yinede şanslıydın yılan ısırmadı ilhami olsaydı o anda inan afetmezdi bu güzel anlatımlarının devamı umuduyla kalemin yorulmasın Şadiye sen anlatmaya devam et bizde seni okumaya güzel öykülerin devamı umuduyla başarılar seninle olsun inşallah kitaplaşır ve anılarda yerini alır.
Şadiye gürbüz(zaralıcan
zaralıcan
Şadiye gürbüz(zaralıcan
AYSE 09
yazın silinmiş bitanem
sevgimlesin