Kuşçu Ali
Benden birkaç yaş büyük olan Ali’yi çocukluğumda tanımıştım. Kuşlara olan merakı yüzünden Kuşçu Ali derlerdi ona. Evlerinin bahçesinde kapanlar kurar, saka, serçe gibi kuşlar yakalayıp beslerdi. Kuşçu Ali tavukları da severdi. Tavuklara olan garip bir merakı vardı. Bu nerden gelirdi hiçbir zaman bilemedim. Kuşçu, eline aldığı uzunca bir dal parçasıyla evlerinin hemen yanında bulunan kümese gider, tavukları didiklerdi. Küçücük kümeste kaçacak delik arayan tavukların gıdaklamaları arasında kuşçu garip bir haz duyardı. Çokça zaman devam ettiği bu eğlencesine bir gün beni de davet etmişti. Bir kenarda durup öylece izlemiştim. Kuşçunun bu eğlencesi ailesinin ikazlarına rağmen çokça zaman devam etse de, babasının tavukları alıp pazarda satması ve kümesi de kırıp dağıtmasıyla son bulacaktı.
Okul hayatını erken bırakmıştı kuşçu. İlkokulu bitirebilmişti. Ailesi bir mesleği olsun istiyordu. Mahalleden Hasan Usta’dan onu yanına çırak almasını rica etmişlerdi. Bir yardımcıya ihtiyaç duyan Hasan Usta bu teklifi kabul etmişti. Kuşçu şimdilerde bir mobilya atölyesinde çalışıyordu. Alın teriyle para kazanıyordu. Boş zamanlarında (tavuklarla olmasa da) yine kuşlarla uğraşıyordu. Bir zaman sonra kuşçu kapan kurmayı da bırakmıştı. Ailesi bunu oğullarının çalışıp yorulmasına bağlıyordu. Halbuki gerçek hiç de öyle değildi. Kuşçu her akşamüstü atölyeden çıkıp deniz kenarına iner orada dolaşırdı. Bu o kadar rutine dönüşmüştü ki, tatillerde okuldan döndüğüm zamanlarda, babamın dükkanının önünde otururken her gün aynı saatte geçtiğini görürdüm. ‘’Nereye?’’ diye sorduğumda ‘’biraz dolaşacağım,’’ derdi.
Her insan bir kalp taşıyorsa eğer, eninde sonunda kullanılacaktı. Yani aşık olunacaktı. Kuşçu Ali’de aşık olmuştu. Fakat onun ki kimsenin bilmediği, yalnızca kendi içinde sakladığı bir sevgiydi. Aşık olduğu kızın fakültede öğrenci olduğunu yıllar sonra öğrenecektim. Bugün sevdiği kız okulunu bitirmiş, öğretmen çıkıp ailesinin yanına dönmüştü. Kuşçuyu hiç tanımamıştı bile. Birkaç defa dikkat kesilmeden görmüşlüğü olabilirdi. Bize düşen bu masum ve temiz duygulara saygı duymaktı.
Bir sabah bizim evin önünde ayakkabılarımı bağlarken, kuşçuyu kapan kurarken buluyorum. ‘’Günaydın kuşçu’’ diye sesleniyorum. Hafifçe gülümseyerek ‘’günaydın,’’ diyor.
Nisan 2011
Mehmet Koçal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.