- 790 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
UZAKTAKİ YAKINLIK
.
Yılların bitimsiz gösterişinde. Zaman, bütünü ile yaşanmış gibi saf duruyordu.
Tabi uzaktan bakılınca. Biz minicik bir mercek altına alırsak her bir santim karesini. Dolu, dizgin tozunu atmıştır dene bilir görünmez ömür törpüsü şu hayat.
Olayın başlangıç noktasını bulup. İşte kangren burada el birliği ile kesmeli deme gücüne sahip olmalıyız ne dersiniz! Her ne kadar diyorsam da. Bu cesareti hiç kimsede bulamıyacağımdan da adım gibi eminim.
Kapalı bir havada gül goncasını açılmasını dilerken. Mevzu’u fazla dallanıp budaklanmaması gerek. Asıl konumuza gelelim. Her romanın tek bir kahramanı vardır. Belki şu anda hepinizin akılına gelenin kim olduğunu biliyorum. O kahraman kimdir diye? Fikirler beyin hücrelerinize doluşması gayet normal. Evet, binlerce kelimeyi tane tane alıp dizmek neşe ve kaygının dozunu ayarlayan şahsiyet. Romanın yazandır tek kahraman. Birde gizli kahramanlar vardır. Heyecan sardı sizleri elbet ki! Sözün kısası ak sayfadaki siyah yazıyı türlü renklere boyayan okuyucudur. Yani sizler! evet. Sizler! Romanın neresin de kendine ait bir cümle, olay buldun ise orası senin kaleminde yazılmış demektir. Duygun kapkaççısı, Olmadan. Yazan kadar kahraman sensin. Bir yanda ise emeğe tat veren tuzun ve şekerin katığı değeri ölçülmez, yazan için.
Samimi bir bakışın sıcak gülüşünde. Elimi uzatım hepinize. İşte! Elim, gelin, saat ve dakikaların varlığı, bir kenara atıp hani kalbin durma noktasına gelelim biz. Soluk alırken, burundan alıp ağzımızdan, yavaşça bırakalım.ooooooh! ooooooh! Diyeceğim o ki. Sessizlik hüküm sürsün. Virgülden noktaya kadar. Kesinlikle sessizlik uğrumuzda körelmeli. Çünkü her çığlığı kesikleri önce kanar sonra iyileşmesi imkânsız bir yara oluşturur. İzlerini kulak zarı taktiim edemez ama her sorulduğunda cevap doğrular kadar yanlışı birikir. Yürekteki en ufak taşkınlık varsayımlar içinde incir çekirdeği misalidir.
Biz yaşamın gösterişinde kayıp olurken. Bir kenarda kader bütün hilelerini geride tanık bırakmadan tamamını süzmüştür türlü eleklerden. Yaşamın topaklanmış çile telvesi dillere laf ebeliği yapmadan da duramaz hiç. Kahkahaların paydaşlığında çığlık bile semeliğini gizleyemez. Bu arbede içinde.
Hayal sınırlarını kuşatan, gece kimliksiz nara atan bir kabadayı gibi. Günün ışımasına daha çok zaman var. Bir sabahçı kahvesinde sanki biz bizleyiz. İsteksiz bir hareketle Kapmadan bir tahta sandalyeyi. Omzumuzdaki yükleri indirelim. Düşüncelerimizin eli yüzünde yıkayalım. şöyle gözleri açılsın demi. Gelsin şekersiz bitki çaylarımız sağlık için.
-Oh! Be
Haydi! Biz devam edelim konumuza. Gökkuşağının hakiki sahipleri olarak. Genel bakalım olayın rengi soluk tablosuna. Ressamı elbet biz değiliz. Kainatın aynası insanın. bu kadar renk cümbüşünde iken yürek hovardası. Türlü renk seçiminde özgür olmamızda imkânsız. Sıcak renk öpüşlü çiçekleri hatırlayıp İnsani duygularımızı doğruca hafızlara da kazmayı başarıyorsak bizden iyisi “Şam da kayısı”
Mutluluk, kimi anlarda ise görünmez olur doğruları ile insana. Kısaca renk körü hislerin içinde duygu yoğunluğu olduğunda at gözlüğü yapışır. Gözlerimizin ışıltısına kapkara ruh perdesi düşer. Bildiğimiz güzellikleri baş göz ederiz hatalarla. Bu seferlik izin vermiyoruz. Vicdansızlığın kaskatı kabuğundan sıyrılıp, İnce duyguları karıştırsak. Çok kirli sırları da beraberinde gün yüzüne çıkartacağımızda kesin. Bu gizlikli bir yüreği kömür eder. Etmiştir de. Bu bir hırsızlıktır. Ama suçu ıspatlanmadığı için gönül sevdi ama kavuşamadı. Diye de hep duyarız. Ne dumanı gören olmuş nede küllerinin zerresini.
Keza, Rüzgârın nefesine kapılıp bilenmezin kolunda kurgulama bir halayda bulur kendini sevgi cümlesi. İki ileri bir geri. Ezgi çoğu zaman ağıttır. Nihayetinde ağır aksak giden sefil bir yaşam bu. Cami avlusuna günahsız bir yavrunun bırakılışı gibi. Burası Allahın evi mutlaka hayırsever bulunur gerçeğini artık bir kenara bırakmalıyız biz. Koskoca kentte Türk filimi siyah beyaz TV başında gişe rekoru kırmıyor artık. İyi niyet elçisi Hulusi kent men Adile Naşit’te yok artık.
Kimi baba kimi mafya kimi asıp kesen cani. Birde rahmetli Erol taş bu gün yaşasaydı “Yaw ben bunlardan daha iyi adamım” demez miyidi? Oynadığı rollere ise çok ama çok iyiydi bu güne nazaran.
Arkadaşlar İnsanın tabiatı bozulmadı. Nedeni! Sadece teknoloji hilesi çarpık düşünceleri kimliksiz bir savaşa sokulmasıdır. O kadar çok yaralı var ki. Aşk adına
Mecnun ve Leyla ailemizde hata oturduğumuz semte yaşıyor. Aynı fırında ekmek alıyoruz aynı mavna da domates seçiyoruz. İlk etapta gülünç geliyor insana. Fakat doğru, tarih boyunca da devam etmiştir bu yakınlık. Biz olayı resmiyete dökme, fikrine ışık yakamamışız. Zaten efsaneleşen birileri var. Onların kalıplaşmış beceriksiz aşklarına rakip olmaya da kimsenin gücü yetmemiş ki. Bu güne kadarda.
“Ulan benim yaşadıklarım ve sizlerin yaşadıkları aşk değil mi?
Söyleyin bana!
Seslerinizin ateşi düştü. İyi bir sonuç değil bu. İnsanın kendisini ifade etmesibir noktada hiçe sayıp cüceleştirmesi . Bedeni ise korkunç bir deve dönüştür.Nizamsız vaziyet insanı çiviliyor çürük bir duvara.
Söyle bir delilde suna biliriz. Fikirlerimize. “Ben yaşadıklarımın yükünden donuklaştım. Ayrıca beni havasız bir odaya kapattılar. Sadece bir içimlik sigaramla.
Vedalaşmam gereken birilerini ararken. Oysa ben varlığımla hiç aranmıyorum. Sevildiğimi unutmuşum. Sevmeyi de ister asın ister kesin.” Bu en kolay yoldur. İnsanın kendinden kaçmasının. Peşinde hayal gücünün ufak bir salıntısı var.
ahah! Benimde hoşuma gitti biran bu düşünce. Gülmekte güzeldir hataları yerden yere çalarken. Her neyse ne……….
Durum anlaşıldı arkadaşlar. Hastaya tanı koydum ben. Açılısın artık herkesin çoğu noksanı. Fazlası olan az olana versin.”Allah versin”
“ Allah versin” Sözünüzde yemezler. Ben adıma konuşurken sizi de duyuyor gibiyim bu arada.. Ve aramızda küçük bir sır kulaktan kulağa fısıldana dursun. Biz öyle bir yürek gücüne sahibiz ki kendimizi kahramanlık tahtına laik göremiyoruz. Kısacası eksik yanımız bu. Doğruya doğru.
Ama öyle aşklar var ki. Kaleme alırken. Bir baş soğan ve bıçağı yanımda taşmadım sahiden ağladım. Kurgu ötesi bir şeydi. Yaşayarak acının tam kuyusuna düşerek. Bende hikâyenin parçası oldum. İstem dışı. Kapıldım gidiyorum………………….
ŞADİYE GÜRBÜZ(ZARALICAN)
.
YORUMLAR
Hepimizin kendisinden bir şeyler bulacığı bir yazı, özde etrafımıza ördüğümüz duvarları yıkınca yeni bir sevdaya yelken açmak gibi, kutlarıım canım hep mutlu ol gittiğin yolda tökezlemden umut ve mutlulukla yürü Ali yar yardımcın olsun sevgimdesin gül yürekli bacım...
UMUT ve DOSTCA