- 763 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
GURBET SÖKER YAKAMI-3-
"Kişi çöllere düşüp koparsa vaveylayı
Eğer nasibi varsa, arar bulur leylayı"
İçinde bulunduğumuz ve sık sık ısınmak için geldiğim gar hiç bu kadar dar gelmemişti bana... kalbim yerinden çıkmak için göğsümün duvarlarına bir top gibi vurup vurup duruyordu. Sanki bir kuş gibi pır pır yapıp uçacaktı.Elinin sıcaklığı eksi otuzlarda buza dönmüş yüreğimi eritti yok etti bir anda...
-Bende Kadir
Kadir’in beni iterek elini Sevda öğretmene uzatması sonrası ,sarf ettiği tanışma cümlesiyle uyandım hayal aleminden.Aman Allah’ım,ben niye böyle titriyorum ki;çenelerim birbirine vuruyor ve ben onlara hükmedemiyorum...kendi halinde bir senfoni tutturmuş bana inat kendi müziğini çalıyor...
-Hayırdır Samet, ne oldu sana? alnında terler bulgur bulgur... Hasta mısın yoksa?
-Yok baba,dışarı soğuk içeri sıcak ondandır.
Kadir, kulağıma eğilerek; yeter oğlum kızın gözlerinin içine düşeceksin...o anda Sevda öğretmenle göz göze geldik...Gülümseyerek baktı...
-Kızım annen, baban nasıllar...kardeşin askerden döndü mü? Zeytinleri satabildi mi baban?...
-Çok şükür iyiler Cemil amca, kardeşimin daha bir ay’ı var...zeytinler ise idare eder...
-Sen nasılsın?
-İyiyim Cemil amca..
-Heyecan sarmıştır şimdi seni , ne de olsa ilk görev yerin...
-Evet amca iki gündür uyku uyumadım desem yalan olmaz...
Hele de ilk görev yerimin Erzurum olması ayrı bir sevinç...
Babam daha çok sevindi.Çünkü bir kız çocuğunun tek başına dışarıda kalması zor ona göre...
-Öyle deme kızım bütün babalar için kızları çok değerlidir...
Cemil amca, Öğretmen okulunu okurken de dışarıdaydım ama...
-O ayrı bu ayrı orda bir çok arkadaşın var...ekmek elden su gölden...şimdi öğle değil tek başınasın ve hayatın acımasız kollarında mücadelen tek başına olacak.
O yüzden öyle düşünmüş baban...Şimdi sorun yok...burada baban ben, annen Kamile teyzen…bu zıpırlarda kar...
Baba baba şu gelen Hamdi abi mi?
Babamın cümlesinin nereye gideceğini tahmin ettiğimden lafını kestim...
-Hangisi oğlum?
-Yok yok baba karıştırmışım?
Babam ne olduğunu anlamadan kafasını bir o tarafa bir bu tarafa salladı.
Kadir zıpır gözlerle bana bakıp;
-Oğlum sen zıpırın önde gidenisin…bana bak oğlum bende hoşlandım Sevda öğretmenden...
Gayri ihtiyari elimi Kadir’in boynuna uzatıp boğazından öyle bir çimdik attım ki...
Kadir avazı çıktığı kadar bağırdı...Sevda öğretmen korkusundan havaya hopladı...
-Ahh oğlum ahh bir araya gelip rahat durduğunuzu göremeyecek miyim? ...
Annemin hazırladığı yemeklerin kokusu taa eyvanı sarmıştı...belli ki lahana sarma yapmış off anam off
Valizleri eyvana koyduk…Babam anneme bağırdı;
-Hanım nerelerdesin? biz geldik..
-Geldim geldim bey bağırma...
Annem,misafirliğe gideceği zaman yada misafiri geleceği zaman sandığında bulunan en güzel kıyafetlerini çıkarır,onları bir güzel ütüler,kokular sürer sonra özene bezene giyinirdi.Bu tüm anadolu kadınlarının misafire ve misafirliğe verdiği önemdi.Her zaman beyaz baş örtüsü takardı anam...Yine daha önce görmediğim uçları delik delik,işlemeli beyaz baş örtüsüyle melekler gibi görünüyordu.
-Hoş geldin benim güzel kızım..diyerek Sevda Öğretmene bütün samimiyetiyle sarıldı.Bu sarılma bir kaç defa tekrar etti.Sevda Öğretmen de eğilerek anamın pamuk ellerinden öptü...Bir an için yanında damat elbiseli halimi hayal ettim...
-Şimdi sen yorgunsundur...çok uzak yoldan geldin...hemi de trenle ..
Oğlum Samet sen Sevdayı odasına çıkar…Yıkansın,rahat bir şeyler giysin bende sofrayı hazırlayayım.
-Olur anne
-Buyrun Sev-da ha-nım...
-Teşekkür ederim Samet bey
-Kaçıncı sınıfa gidiyorsun...
-Ben mi?
-Tabi ki sen,başka kimse var mı?
-Şeyy orta son sınıfa
-Derslerin nasıl?
Ya bu klasik lafları bıraksak dedim,gayri ihtiyari..kendimce daha olgun görünmek,ona karşı adam gibi durmak istiyordum.Keşke şu an liseyi bitirmiş olsaydım.
Oooo beyim siz büyümüşte küçülmüşsünüz.
-Ne demek bu şimdi...
Bu arada hem yürüyor hem konuşuyorduk… Amcamların evleri de iki katlıydı.Kendi ellerimle onun için temizlemiştim.Lavaboya lavantalı sabunları,banyoya arap sabunu ve şampuan bırakmıştım.Birde anamın kendi elleriyle ördüğü lifi…
İkinci kata çıktık...evi tarif ederken yalnız kalışımızın tadını çıkarmalıydım.
-Bak şurası yatak odanız, şurası banyo diğer iki odayı da istediğiniz gibi kullanabilirsiniz...
- Teşekkür ederim.
-Önemli değil derken hem gülümsüyor hem de gözlerinin içine baka baka ben ineyim sizzz gelirsiniz deyecektim ki;
Küüt diye kafamı evin ortasında duran ve kolon vazifesi yapan kalın odun direğe çarptım...Bir an için yere yığıldım...Kafamda yıldızlar uçuşuyordu...Yerde yığılıyken bir an için Sevda öğretmenin ellerinin kafamda gezindiğini hissetim...tüm acılarım dinmişti.
-Yok yok bi şeyim yok...
-Ama alnın kanıyor...dur çantamda yara bandı var yapıştıralım...
-Yok yok gerek yok,fazla geç kalmayalım babam kızar…ben iniyorum siz gelirsiniz...fazla geç kalmayın olur mu?
-Tamam geç kalmam… Gülüyordu…
Sevda öğretmen, babam ve ben… Milli Eğitim Müdürlüğü binası ikinci kattayız. Şube Müdürü’nün odasına doğru ilerliyoruz. Geniş koridorları,kalın duvarlarıyla Osmanlı’nın son dönemi yapılarından; kesme taşlı,pencere kenarları taş işlemeli ,koca koca ahşap pencereleriyle Rus mimarisi binaları andırıyordu,iki katlı bu bina.Öncesinde hükümet konağı olarak kullanılmış,yeni yapılan Valilik konağı sonrası, Milli Eğitim Müdürlüğüne tahsis edilmişti.
-Müdür odasının yanında sekreter masası vardı.Lakin kimseler yoktu…babam biraz oturalım gelirler dedi…misafir koltuklarına oturup sekreterin gelmesini bekledik…
Babam’ın çevresi geniş olduğu için üst düzey müdürleri ve yetkilileri hemen hemen tanıyordu.İşi halledeceğinden hiç şüphem yoktu.
Devamı sonra...
YORUMLAR
İlk görev yerinin Erzurum olması da iyi olmuş.
Erzurumda yabancılık çekmez.
Bir de orada koruyuculuk haddinden fazla.
Sokakta bir bayan "imdat yetişin" dedi mi ,millet kazma kürek gelir valla.
Güzel bir dizi.
tebrik eder hayırlı uzun ömürler dilerim.