- 3051 Okunma
- 37 Yorum
- 0 Beğeni
...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Hala konuşmayacak mısın benimle?”
“Bu kez sınırı aştın.”
“Neden anlamak istemiyorsun? Zavallının feryatlarına dayanamadım.”
“Ve gidip onca insanın arasında akıl almaz şeyler söyledin.”
“Ama…”
“Ne bekliyordun Nermin? Onlar kedi. Yani dünya kurulduğundan beri aynı şekilde randevulaşıyorlar. Ama senin gibi bir…bir…Tanrım! Sana söyleyecek kelime bulamıyorum.”
Kadın elindeki kahve fincanını masaya bırakıp adamın karşısına oturdu. Sonra mahcup bir sesle konuştu.
“Tamam, kabul ediyorum. Biraz fazla tepki gösterdim.”
Adam alaycı bir gülümsemeyle kadına baktı.
“Biraz mı? Neredeyse erkek kediyi ahlak masasına şikayet edecektin. Zavallının ne şerefi kaldı ne namusu. Kadın haklarından girdin, sapık terminolojisinden çıktın. Komşuların sana nasıl baktığını görmeliydin. Dişi kedi bile acıyarak baktı sana.”
“Haklıydım. Kedinin sesindeki gizli yakarışı yüreğimin ta içinde hissettim. O an bütün ezilmiş kadınlar adımı çağırdı sanki…Kedi sesi değil de, top yekün bütün kadınlığın sesiydi duyduğum. Tarla başındakilerin, eve hapislerin, çalıştırılıp parası elinden alınanların, tecavüze uğrayanların, kandırılmışların…Sanki ben o erkek kediyi tartaklayınca Amazon nesli efsane olmaktan çıkıp bütün dünyaya hakim olacaktı. Bunu anlamanı beklemiyorum Rüstem. Sen kadın değilsin.”
Adam asabi bir kahkaha attı.
“Kedinin gizli feryadını mı duydun? Peki erkek kedinin sesindeki yürek parçalayıcı yakarışı neden duymazdan geldin? Ah, nasıl unuttum; sen kadınsın. Yapma Nermin, ben senle aynı dili konuşuyorum ama yirmi yıldır sana sesimi duyuramadım.”
Kadın arkasına yaslandı. Derin bir nefes aldı. O, koyu bir tartışmaya niyetlendiği vakit hep böyle yapardı.
“Yok, sen de ruh yok Rüstem. Rahmetli annen seni avluda doğurduğunu söylerdi hep. Betona doğduğun her halinden belli.”
Adam bozulmuş bir yüz ifadesiyle kadına baktı. Düşünmeliydi, bu sözün altında kalırsa karısı açık ara tartışmanın galibi olabilirdi. Zaman kazanmak için masadaki fincanı aldı, bir yudum içtikten sonra yüzünü buruşturdu.
“Bunun ruhla ne alakası var? Dünya gerçeklerin üzerine kuruludur Nermin. Hayaller ve ütopyalar sadece kitaplarda güzeldir. Biraz daha makul olamaz mısın? Tanrım, yerde gördüğün kesik bir topa bile dakikalarca ağladın sen.”
“Ona nasıl sadece kesik bir top gözüyle bakarsın?”
“Ya ne yapacaktım. Alıp hastaneye mi götürseydim. Beni çıldırtıyorsun!”
“ Duygu Rüstem, duygu…İnsanı insan yapan şey…Burası fakir bir semt değil mi?”
“Evet.”
“ Muhtemelen o topu fakir bir baba aldı ve küçük bir çocuk sevindi.”
“Merak ediyorum, konuyu nereye vardıracaksın.”
“Muhtemelen o top ihtiyar bir adamın bahçesine kaçtı. Ve adam topu kesti.”
Adam, başını iki elinin arasına aldı.
“Tanrım!”
“Evet, ne korkunç değil mi? O çocuğun yüzündeki umutsuzluğu hayal edebiliyor musun? Zavallıcık babasından yiyeceği azara mı yansın, topunun gözlerinin önünde telef edilişine mi? Ya ihtiyarın elinde bıçağı gördüğü anki dehşetine ne demeli?Adam çakısını topa saplayana kadar o küçücük çocuğun aklından neler geçmiştir kim bilir? Gözlerini kapat ve anı hayal et. Çocuğun yerine kendini koy.”
Adam gayri ihtiyari gözlerini kapattı. Kadın sakin bir sesle konuşmaya devam etti.
“Küçücük bir çocuksun…Evinizin taşlı avlusunda oturmuş dizindeki yara kabuğuna bakıyorsun. Kendini yalnız, yaralı ve mutsuz hissediyorsun. Burnuna, kulaklarına sinekler konuyor. Ama hissetmiyorsun. Birden bahçe kapısı açılıyor ve baban, bir elinde gazete kağıdına sarılmış bir ekmek, ötekinde mavi bir top olduğu halde içeri giriyor. Adımları ağır çekim…Yavaş…Gülümsüyorsun. Evden çıkan annen, babanın elinde sipariş ettiği ıspanak demetini göremeyince yüzünü buruşturuyor. Sinirle eve giriyor ve kapıyı sertçe çarpıyor. O sırada bahçe çitinin üzerinde tünemekte olan horozunuz, ihtişamlı kanatlarını açarak kulakları yırtan bir sesle, karşı bahçenin çitine atlıyor. Horozun karşı çite atlayışı da ağır çekim…Yavaş…Baban tam önünde duruyor. Ne diyor sana?”
Adam gözlerini açmadan cevap veriyor:
“Al sana yeni bir top. Bunu da patlatırsan, Allah belamı versin, topu ancak beden derslerinde görürsün!”
“ Duygu Rüstem, duyguyu geçtin yine. Baban sana topu uzatırken elleri titriyor.”
“Titrer tabi, kim bilir kaç para verdi.”
“Hayır, senin gözlerindeki parıltıyı görüyor ve seviniyor. Kendisiyle gurur duyuyor. Ailesindeki bir olmazı daha oldurduğu için mutlu. Bilirsin; erkekler işe yaradıklarını bilmek isterler.”
“Ben o an onu bilemeyecek kadar küçüğüm Nermin. Hem diyelim ki öyle, ıspanağı neden unutmuş.”
“Unutmamış, ıspanakla top arasında bir tercih yapmak zorunda kalmış. Çünkü hain ustabaşı o gün parasını eksik vermiş.”
“Allah’ın belası kapitalistler!”
“ Topu alıyorsun. Kalbin çarpıyor. Baban büyük bir kahraman senin gözünde. Hoplaya zıplaya bahçeden çıkıp, iki sokak aşağıdaki okulunuzun önünde top oynayan çocukların yanına gidiyorsun. Çocuklar oyunu durdurup şaşkınca sana bakıyorlar. Seni kıskanıyorlar.”
“Niye? Zaten top oynuyorlar.”
“Onların topu patlak. Seninki ışıl ışıl parlıyor. Toptaki yeni kokusu, en uzaktaki çocuğun dahi genzini yakıyor.”
“Allah Allah!”
“Çocuklara eski topu atmalarını söylüyorsun. Bir süre sana anlamsız gözlerle bakıyorlar. Top senin kolunun altında. Dolayısıyla sen güçlüsün ve egemensin. Bu gücün desteğiyle, bir süredir gizlemeye çalıştığın çürük dişinin görünmesi pahasına kocaman gülümsüyorsun. ”
“Tevekkeli dememişler, mal kimde ise iktidar ondadır.”
“Çocuklar eski topu atıp yanına yaklaşıyorlar. Çok mutlusun, seni aralarına almayanlardan gizli bir intikam alıyorsun. Onları iyiliğinle eziyorsun.”
“Vay anasını!”
“Oyuna başlıyorsunuz. Bir gol karşı takımdan, bir gol sizin takımdan…Oyunun en hararetli yerinde hiç hesapta olmayan bir fenalık oluyor.”
“Camı kırıyoruz ve hademe bizi görüyor.”
“Hayır! Top okulun bahçe duvarını aşıp, Ayşe Teyze’nin pekmezlik dut ağacına çarpıyor. Dutların iri birer dolu tanesi gibi gürültüyle toprağa döküldükleri anı gözlerinde canlandırabiliyor musun Rüstem. Ne hazin değil mi?”
“Yanlışın var! Bizim okulun etrafında dut ağacı yoktu. Ayşe Teyze diye birisi de.”
“Rüstem istersen sen sus. Sadece söylediklerimi gözünde canlandır yeter. Ayşe Teyze dutlarının telef olduğunu görünce, sinirden aklı gidiyor. Topu alıyor ve odunluğun önündeki kütüğe saplı duran orağını kaptığı gibi yanınıza geliyor. Bütün çocuklar kaçışıyor. Okul bahçesinde sadece sen varsın. Gözlerini irice açmış, hızla sana yaklaşan kadına bakıyorsun. Kadın orağı havaya kaldırınca, sen refleks olarak yüzünü sol omzuna bastırıyorsun. İçinde büyük bir korku var. Havadaki orağın kafana ineceğinden o kadar eminsin ki, Hafız Amcanın öğrettiği bütün duaları okumaya başlıyorsun. Sonra ince bir ses…Fıss…Gözlerini açtığında, önce Ayşe Teyzenin elinde iki parça duran topa bakıyorsun, sonra kadının yüzündeki dehşet verici gülümsemeye. Yaşadıklarına anlam veremiyorsun. Çenen titriyor ama ağlayamıyorsun. İki göğsünün arasına koca bir yumru çörekleniyor. Kadın topun parçalarını yere atarken dizlerinin üzerine çöküp ona bakıyorsun. ”
Adam kadına sezdirmeden bir gözünü açıp ona baktı. Kadın hırkasının bir ucunu toplayıp yüzüne yapıştırdı ve gözleri kapalı bir halde konuşmaya devam etti..
“Topu alıp boynun bükük bir şekilde eve dönüyorsun… Kalbin kırık. Babana ne diyeceğini düşünüyorsun yol boyu. Top için gece herkes yatağına çekildiği vakit ağlayacaksın. Şimdi anladın mı beni Rüstem?”
“Anladım.”
Kadın gözlerini açtı ve gülümseyerek adama baktı. Sonra hırkasını düzeltti. Kocasını bir konuda daha ikna etmenin rahatlığıyla arkasına yaslandı.
“Anladım Nermin. Allah belamı versin sen hastasın!”
...ENGİNDENİZ...
YORUMLAR
Aynur kardeşim güne gelen bu güzel yazına tebrikler, yoğunum bu günlerde.
Kaçıp koşarken çok az girebiliyorum.Şimdi gördüm beni okurken gülümseten bu güzel yazıyı.
Paşa'lı hemşehrim Ağyarın yorumu da ikinci esprili yazı olmuş.
İkinizi de kutluyorum, selam ve sevgilerimle.
Çok güzel çok beğendim. Nitelikli yazılarınızdan bir tane daha... ve hakettiği yerde.
Ama izin verirseniz nacizane bir fikrimi söylemek istiyorum:
Diyalog anlatımlarının dışındaki anlatımlarda, kahramanları "adam", "kadın" yerine, "Rüstem" ve "Nermin" diye yazsaydınız
daha güzel olmaz mıydı? Sanki biraz daha vurucu, sıcak ve estetik olurdu kanımca. Nacizane fikrimdi.
Teşekkür ederim paylaşımınız için...
Saygılarımla...
her zamanki gibi ustalıkla kalemini konuşturan canım arkadaşım enfesti her zaman ki gibi... sevgilerimle...
işin kolayına kaçıp hastasın hatta başka imalarla köşelerine kaçan erkekler ne yazıkki azıcık anlamaya çalışsalar bayanların gözüyle bakabilseler daha kolay iletim olacak kalpler boşu buşuna kırılıp yara almayacak ama doğalarında var öyle doğuyorlar yedinden yetmişine kadar...sabır diyoruz:) gülümsettin tşkler canım
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim sevgili Afet Hanım.
Yazı çok çok güzeldi.
İsmet'in yorumu da yerinde olmuş.
Harbi iki ayrı öykü okudum sanki.
İkinize de teşekkür eder sevgi ve selamlar gönderiirim.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum. İsmet Abi abartmış, o kadar da değil yani:))
Saygılar.
Engin Tatlıtürk
Eğitimle ilgili bir birime idarecilik yapıyorum. Çok ama çok yoğunum.
Bazen siteye hiç giremiyorum. Bazen de çok seri şekilde dolaşmak zorunda kalıyor ve yorum yapamıyorum.
Yazın rahatlarım inşallah.
Allaha emanet olunuz.
— Bu gün günlerden ne hayatım
— Çarşamba...
—Yok, o manada sormadım, bir şey günü ya, işte...
—Elektrik faturasının son günü mü yoksa?
—Tövbe, tövbe... değiiiiil!
— Su faturası mı, doğalgaz mı? Telefon, internet olamaz, onlara otomatik ödeme talimatı vermiştim zaten.
—Öff... hatırlamadın mı?
—Neyi Cavidancığım neyi, deli etme beni.
—Demek hatırlamadın ha!
—Haaa, tamam şimdi hatırladım, hay aklınla bin yaşa hayatım, az daha unutuyordum.
—Sevgiliiiim.
—Canıım... Vallahi sende olmasan rezil olmuştum arkadaşlara, bu akşam “nevizade” de buluşacaktık arkadaşlarla nasıl da unutmuştum
— Aptal!
—Vallahi ne desen haklısın hayatım.
—Hayvan... Yahu sen de hiç utanma yok mu Allah’ını seversen.
—O kadar da değil Cavidancığım, ayıp oluyor ama.
—Sus, sus daha fazla konuşma Ferit, konuştukça batıyorsun.
—Hoppalaaa!
—Hala hatırlamadın değil mi?
—Eee sıktın ama. Hatırlamadın, hatırlamadın iki saattir. Neymiş hatırlamadığım?
—Bu gün...
—Eee...
—Bu gün annemle babamın sözlenme yıldönümleri ve sen hatırlamadın. Ühü, ühü, ühü!
—Anladım Cavidan anladım, tamam ben öküzüm ama “Allah belamı versin sen de hastasın!”
...........Merhabalar ben Ferit. Ferit de kim mi? Kim olacak zavallı Rüstem’in bacanağıyım. Sizin anlayacağınız Nermin de baldızım olur. Nermin ve Cavidan; bu iki kız kardeş kime çekmiş se artık... Kime olacak garanti kaynanamadır.
Şaka, şaka... aman ha, sakın ola üzerin(iz)e al(ın)mayın. Biliyorsunuz bir persfektifte nesneye bakış açısı çok önemlidir. Buradan bakınca böyle gözüküyor, vallahi, nah yalanım varsa noliyim :-)
Tebrikler, selamlar
Aynur Engindeniz
Yine emek vermişsin İsmet Abi. Yorumun başlı başına öykü olmuş. Teşekkür ediyorum.
Saygılar.
N. B. Ç.
Yalnız bu persfektifin ayarı kaymış gibi.
Çok hoştu. Acımadım değil hani şu Ferit'e :))
çöl gezgini ali tanyıldız
Hülya Avşar ve Cihan Ünal'ın oynadığı "Kadın İsterse" adlı diziden miydi?
Öyle gibi geliyor bana. Yanılıyor da olabilirim...
Ağyar
Artık cahilliğime mi verirsiniz, yoksa tv izleme engelli, yerli dizi seyretme özürlü olmama mı sayarsınız bilemem; çünkü bahsettiğiniz diziyi bir türlü hatırlayamadım.
Hımm ! Genel kültürüm sizin kadar iyi değil demek ki.
'Dedi, dedim'ler olmadan, kimin ne dediği gayet belli olan diyaloglar. Daha yarısına gelmeden beni gönderdikleri üçüncü anıdan kendimi kurtarıp öyküye dönmem biraz zamanımı aldı, itiraf etmeliyim. Finale kadar bütün hareketlerin 'Adam'a ait olması hoş bir kıvranma hissi vermiş. Akıp giten, okuyana her iki tarafa da sempati duyurtan bir öykü (Bir tek finalde yerimizden kalkıp Nermin'in yanına oturuyoruz). 'Rüstem, istersen sen sus' cümlesi nedense tanıdık geldi.
Aynur Engindeniz
Hayran olduğum bir yazarı sayfamda görmek gurur verici.
Telekkür ediyorum.
Saygılar.
Yazınızın sonuna nasıl geldim anlayamadım bile. Perspektifi on üzerinden on oturtmuşsunuz. Kadın ve arkek arasındaki duygusal yaklaşım işte aynen bu kadar farklı ve sizde bunu harik anlattınız..
Çooook sevdim :))
Aynur Engindeniz
Güzel sözleriniz için teşekkür ediyorum.
Sevgiler.
İşin psikolojik yanına parmak basılmış yine can ve kan ile....
Perspektifi de güne mandalını uzatıvermiş yıldızı eksik gecelerde....
Aynur Engindeniz
Saygılar.
Tam puanımla ayrılayım.Yorum için hazırlıklı değilim(pazardan yeni geldim de...)
Selamlar.
ayhansarıkaya tarafından 4/27/2011 5:00:01 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Kadınlar ve erkekler..
Bakış açıları çok farklı...
Konuyu çok iyi yakalamış ve anlatmışsınız , keyifle okudum, tebrik ediyorum
Sevgilerimle..
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum. Sevgiler.
Sanırım yeryüzünde kadın ve erkeğe dokunan en zengin cümlelerin ve öykülerin sahibi sensin..
Seninle gurur duyuyorum KADIN!...
Aynur Engindeniz
Teşekkürler şiirim...
Kadınlar erkekler....Bakış açıları ve herkesin doğrusunun farklılıklar göstermesi ...
Güzel bir konuyu ustaca işlemişsin sevgili Aynur.
Detaylar çok hoş, hele final cümlesi harikaydı:)
Tebrikler.
Aynur Engindeniz
Final de beddua var, hiç kullanmadığım ve korktuğum bir cümle. "Vay anasını" ve o bedduayı çekinerek yazdım.
Beğenmene sevindim.
Malzeme güzel ve detay dolu biliyorsun.
Sevgiler.
Burada herşey bahane kedi sesi , topun yuvarlağı,söyleşiler d,yaloglar,hepsinin altında yatan başka gerçekler var,o da bana göre şudur,evlilikler zamanla bozuluyor ,aynı evin içinde yaşayan farklı ruhlar birbirlerini kabul edemiyorlar,veya başka mutsuzlukları oluyor ,kadın adama ruhsuz derken altında başka şeyler arıyor belki cinsel tatminsizlikler,ruhunun ve bedeninin doymayışı yani bu yüzden kedinin sesi ona itici gelebilir ,:) sonuçta bayan kedi de mutludur doğanın diyalektiği devam eder ,yani bir gönüllülük ve doyum vardır.Evlerin içi bazen evliliklerde cadı kazanı gibi oluyor,amaneyy bir de aşk alışkanlığa dönüşüyorsa bütün sesler ve toplar size batabilir.
Bir keresinde bir boşanma davasında kadın dedi ki bana ,kocam sürekli sarmısak yiyip yatağa giriyor ,bende kaçıyorum gidip başka odada yatıyorum ,nefret ettim bu adamın sarmısak kokusundan,dedim ki eşinizden başka şikayetleriniz var mı ,hayır dedi çok iyi bir adam ,ama sarmısak yiyor,ben de dedimki sen de ye sarmısak git atla adamın üstüne ,yuva yıkmaya değmez :)) yani neler var ,otun çöpü baltanın sapı gibi ,böyleydi galiba...)
sevgiler
Aynur Engindeniz
Bazen "seni seviyorum" kelimesi "Naber lan" gibi bir şey gibi gelmeye başlar.
İşe uğurlarken verilen öpücükler, kafa başka yerde kılınan namazlara döner.
Zamanla yatağın iki köşesi çukurlaşır. Ortaya koca bir tümsek girer.
Bunlar yaş ilerledikçe normal sayılabilecek şeyler. İnsan ömür boyu deli gibi aşık yaşasa ömrü 30 yılı geçer miydi acaba? Aşk yerini sevgiye bırakır, sakin sakin ona buna sataşmadan yaşar gidersin işte...
Ufkumu açıyorsun, gerçekten...Bana göre daha cesur olsan da...
Aynur Engindeniz
İstisnalar var canım. Ama arayıp bulman lazım.
Her insanın yapısı bir olmuyor işte. Ama kabul etmek gerekir ki kadın erkeklere göre daha derin ve daha estetik düşünebiliyor.Kadın ve Erkeğin Anlaşma yüzdeleri 50 yi geçtiği an bana göre sorun yoktur meseleler çözümlenebilir .Önemli olan anlama kanallarını tamamen kapatmamaktır.
Aynur Engindeniz
Tebrikler...aslında bakış açısının kadını erkeği farklıdır ama...hangisi doğrudur tartışılır...Bu durum temelinde çeşitlilik meydana getirir.Burda devreye paylaşma girer,eğer insanlar benim dediğim,benim yaptığım doğrudurdan ziyade senin bakış açında güzel,sende farklı sakmışsın diyebilseler sorun kökünden çözülecek...
Hani bi fıkra var...
Zengin bir iş adamı hayattan bütün zevkleri almış,işleride biraz sıkıntıya girince bunalıma girmiş...
Kendisine ait holding binasının 10.katına çıkmış intihar edecek...aa bi bakmış yukarıdan aşağıya...sahil kenarında iki kolu omuzdan kesik bir adam zıplaya zıplaya, mutlu -mesut koşturuyor...
Kendi kendine;
-Bak be adam her şeyin var..sağlığın yerinde..en ufak rüzgarda intihara kalkışıyorsun...şu gördüğün manzaradan utan...
koşarak aşağı inmiş ve kolları yok adamın yanına bi solukta varmış
-Selamun aleyküm dostum demiş...
kolları yok adam;
-Aleykümselam
-Ya ben şu gördüğün devasa binanın ve filanca holdingin sahibi falanca demiş...
-Eeee
-O gördüğün binanın son katına çıkmış intihar edecektim.Birden sizi gördüm,mutlu mesut bi şekilde zıplaya zıplaya gidiyordunuz.İntiharımı engelediğiniz gibi,iki kolunuz yok çok mutlusunuz bunu neye borçlusunuz demiş...
-Kolsuz adam;
-Yine yerinde duramaz bir halde...zıp zıp zıplayarak...cevap vermiş
-Bre zengin züppesi ... sırtım kaşınıyor kaşıyamıyorum..o yüzden zıp zıplıyorum demiş....
İşte bakış açısı ve gerçekler
İbrahim ERZURUMLU tarafından 4/26/2011 3:35:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Saygılar.
Yine muhteşem.
Derin bir perspektif, yine en ince detaylar göz önüne serilmiş.
Sizin yazılarınız herkese ulaşsa inanın Türkiyenin okuma oranı müthiş artar.
Daha öncekiler gibi büyük bir keyifle okudum.
Bir sonrakini sabırsızlıkla bekliyorum.
Yürekten kutlarım düşünen, üreten ve paylaşan yazarı.
Selam ve Sevgimle.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim güzel sözleriniz için. Saygılar.
Sonunda gülümsedim fakat olaylara va hayata bakış açısının ne kadar farklı algılamalara sebep olduğunu da gördük.
Kadınların ince düşünceleri erkeklerde de olsaydı, aslında hayat daha zor bir hal alırdı.Bence, böyle biraz kalın kalmalarında fayda var.
Tebrikler ve sevgiler
Aynur Engindeniz
Ama yine de biraz daha kadınca düşünmelerinde fayda görüyorum. Madem kadının erkekçe düşünmesine geçit yok...
Teşekkür ederim.
Sevgiler.
Kadının fendi erkeği yendi :)
Ne yapar ne eder o adama o topun geçmişiyle ve geleceğiyle ilgili öyle hikayeler anlatır ve inandırırız ki pes demmek zorunda kalırlar isterlerse demesinler..
Bu arada canım dut çekti.Büyüselerde ağacından toplasak:)
Sevgimle gülüm.Beni rakamlarla uğraştırma sen anladın onu;)
Aynur Engindeniz
Ha tabi burada kadının fendi erkeği yendi de git kendi sayfamda mükemmel bir şekilde ilanı aşk et:)) Yeryüzünün en değerli kelimelerini bir adam için sarf et:)) Aşk kadını ne olacak...
Şaka bir yana senin "adamın" şanslıymış vesselam:)) Güzel şey..
Ülviye Yaldızlıı
duta bayılırım vede incire kayısıyada.:))çok getir bi kaç tır olabilü mesela.:))
seviyorum bal gözlüm:)
Aynur Engindeniz
Ülviye Yaldızlıı
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Ah, yanlış anlaşılacağım diye kelimeleri itinayla seçiyorum:))
teşekkür ederim gül anlamlı...
Aynur Engindeniz
Yine de insana moral veriyor duymak..
reyya
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Geneli:))
Ama bence kayınvalideye sorma fikrini bir daha düşünün:))
Çok teşekkür ederim varlığınız için sevgili betül...
Asiri duygusallik benimde hic kaldiramayacagim bir seydir.
Güzeldi
Yüregine saglik sevgili Aynur
Sevgilerimle
Aynur Engindeniz
Evet haklısınız bazen çekilmiyor aşırı hassaslar. İnsanı canından bıktırabiliyorlar.
Teşekkür ederim
Sevgiler.
hicbitmez
öyle hissediyorum
bizim en kücük kizkardesimiz asiri duygusaldir
bazen gercekten nasil davranacagimizi sasiririz diger kizkardesimle birbirimize bakip öylece kaliriz böyle bir durum karsisinda.
Aynur Engindeniz
Tekrar teşekkür ediyorum.
kadın erkek farketmez....gözünde at gözlüğü varsa....çünkü hep doğru bildiği yanlışlarla yaşar....dururlar tebrikler engindeniz....yine derya gibi bir yazı.....saygılar
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum Tacettin Bey. Saygılar size asıl...
Her yazını ayrı bir heyecanla okuyorum. Biliyorum ki yine güzel bir tat bırakacak ruhuma. Nitekim sonuç aynı. Mükemmel. Tebrik ederim. Sevgilerimle.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Rabbim gülmelerden ayırmasın seni Nunile...Seni ve cümlemizi...
Sevgiler.
Bu satırları okurken ilçemizin hastanesinin beton kaplı zemininde yaptığımız maçlar aklıma geldi. İki iddalı takım kurup maç yapardık.Hastanenin "pansumancısı" Mehmet amca elinde kısa beyaz bir çakıyla gelir topu yakalar ve hemen infaz ederdi.
O zaman üç buçuk liraya satılan naylon toplar vardı. Biraz sert vurunca dengesi kaybolur ve sağa sola uçarak giderdi ya...
Yeni toplardaki o kokuyu da biliyorsunuz demek ki...
Taze naylon kokardı...
Top sahibi oyunun dışına bırakılmaz hatta istediği kişilerden müteşekkil takım da kurabilirdi.
Ne kadar yeteneksiz olursa olsun top sahibi oyunun baş futbolcusuydu.
İstediği yerde oynardı.
İlerde oynamak istiyorsa ilerde ,orta sahada isterse orta sahada..
Hatta üç gol yiyenin kaleden çıkıp ilerde oynadığı maçlarda bile top sahibi asla kaleye geçirilmezdi.
Muhakkak ki kadın bakış açısı ve erkek bakış açısı denilen farklı anlayış ve algı var.
Çok güzel örneklemişsiniz.
Erkekler biraz kalın oluyor galiba...
Selam ve saygılarımla...
Tebriklerimi sunarım.
Aynur Engindeniz
Top kokusunu bilmez miyim. Demek ki her çocuğun bir kesik top hikayesi vardır.
Teşkkür ediyorum...
Saygılar size...
erolabi
Kalın derken "kalın kafa" manasında değil...
İncelikten yoksun manasında...demek istedim.
"Daha mantıksal" da "mantıksal " olmuş tebrik edereim.::)))
Saygı ile
Biz kadınlar, erkeklere göre daha duygusal bakıyoruz olaylara. Tıpkı öykündeki Nermin hanım gibi.
Erkekler o kadar duygu yüklü olmayınca, kadınların bu haline "hastalık" deyip geçebiliyorlar.
Kalemine sağlık Aynur'cuğum.
Sevgilerimle
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum güzel yüreğine .
Sevgiler.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum güzel kardeşim benim.
Sevgiler...