Bez parçasına esir olan dal
Hey gidi koca Çınar Ağacı, sende mi siyasi güçlerin esareti altına girecektin? Sen ki, koca köklerinle sımsıkı toprağa kenetlenmiş, sen ki, dallarını özgürce rüzgârın esintilerine salıvermiş, sen ki özgürlük kadar güzel…
Koca Çınar Ağacı; şafak vakti, kuşların cıvıltılarıyla, hafif ve tatlı bir rüzgârın esintisiyle dans eden baharın müjdeleyicisi papatyaların ve çiçeklerin endamına selam vermek istedi. Önce hafifçe gözlerini açtı, bahara “merhaba” deyişiyle göz kırpan papatyaların yapraklarına baktı. Hafifçe bir tebessüm etti. Kuşların sesleri kulaklarında hafif bir müzik gibi çınladı. Tekrar gözlerini yumdu, derin bir nefes aldı, doğanın kokusunu ciğerlerini patlatırcasına derince çekti ve esnemeye başladı. Tüm dallarını geriye doğru rüzgârın yardımıyla germek istedi. Germek istedikçe bir dalı gerilmiyor, gerildikçe dalı kopacakmış gibi oldu. Anlam veremedi!
Gözlerini açtı, açtı, açtı, büyük bir şaşkınlıkla, hayretler içerisinde, dalının kör düğüm oluşunu gördü. Gözlerini daha da açtı. Dalı ne zaman esir olmuştu ki?
Hangi ara, hangi dere dalı kördüğüm olmuştu, anlayamadı. Caddenin karşı yakasında bulunan ağaçlara baktı, hepsinin dallarında iplerle düğümlenmiş bez parçaları vardı. Allı dallı, renk renk, hepsinin üzerinde ayrı ayrı resimler, yazılar vardı.
Her siyasi partinin simgelerini taşıyan görüntüler, tüm ağaç dallarını, elektrik direklerini, apartmanların duvarlarını, yolları, caddeleri, sokak, köy, kasaba, şehir, TÜM ÜLKEYİ süslemişti. Karnaval alanı gibi olmuştu. Her yer bez parçalarıyla süslenmişti. ( siyasi çalışanlarının adım basmadığı yerler dahi, bez parçalar reklamları, süslemişti her yeri..bir gece vakti) siyasi çalışanlar seçimleri kazanmak için harıl harıl çalışıyordu
Döndü, şaşkınlık içerisinde kör düğüme, seslenecekken, dalına sımsıkı düğümlenen ip ve üzerindeki bez parçasının da, kendisinden kurtulmak ister gibi, çırpındığını gördü.
Çınar Ağacı;
“Neden benim dalımı esir aldın. Ne istersin dalımdan, azat et dalımı?
“Of Çınar kardeş, gece vakti bir insan eli, ipe çamaşır asar gibi, bez parçalarını dalıma astı, sonra, zifiri karanlıkta, düğümlediler. İnanır mısın geceden itibaren kurtulmak için çok çabaladım. Bir bilsen nasıl bitkin düştüğümü?.”
Çınar ağacı;
“Peki, seni dalıma neden bağladıklarını bilmiyor musun?
“Bildiğim kadarıyla insanoğlu, belirli dönemlerde, iktidarı eline alabilmek için, karınca hızı çalışırlar. Reklamlarını yapabilmek için, doğayı, kâğıt ve kumaşları gözlerini kırpmadan amaçları için kullanmaktan çekinmezler.”
Çınar ağacı;
“yaradan en büyük özelliği şu yeryüzünde insanoğluna vermiş, akıl ve konuşma, neden konuşarak işlerini halletmezler ki? Neden doğayı kullanırlar ki amaçları için? Yani insanlar bez parçalarının üzerindeki reklamlara göre mi oylarını kullanacaklar? Hayret edilecek bir durum. Şaşkınım doğrusu. Oy kullanacak insanların düşünecek akılları yok mu ki bu kadar reklama izin verirler? Siyasi parti çalışanları madem ülkeyi yönetecek akıl ve gücü kendilerinde görüyorlar, insanları bez parçalarıyla, afişlerle vb. neden gözlerini boyama ihtiyacı duyuyor.
Afiş;
“Asıldığımdan itibaren bir yandan kendimi kurtarmaya çalışıyor, diğer yandan düşünmeden edemiyorum. Acaba diyorum, bu reklamlara harcanan parayla, kaç öğrenci okur, kaç çocuk sokaklardan kurtulur…. Ülke için maden iktidara gelip hizmetse amacın, neden iktidara gelmeden ülkeyi bu kadar zarara sokma lüksüne giriyorsun… Çınar kardeş, doğayı kullandıklarını bir tarafa bırakalım, vatandaşı bile kullanıyorlar.”
Kumaş parçası, bir taraftan iple ağacın dalına kör düğümle atılmış, düğümden kendini kurtarmak ister gibi, rüzgârın yardımıyla, bir o yana bir bu yana sallanmaya çalışıyor, nafile kendini kurtaramadı.
Çınar ağacı;
“Seçimleri kazanmak için bizi esir aldıklarını, kör düğümle bağladıklarını anlıyorum,. Ancak nasıl bu kadar afiş, bez parçalarına, gelecek nesilleri, çocukları ve torunlarının paralarını yatırırlar ki? Bunu anlamış değilim!
Derken yoldan geçen, otobüsten gelen, kulak zarını patlatacak müzik ve anons sesleri…
Artık Çınar Ağacı ve kumaş parçası ne konuştuklarını bile anlayamaz hale geldi.
Afiş;
“Çınar kardeş, es deli deli, tüm görkeminle, uçur beni, kopar dalında. İkimizde azat olalım. Kullanmasın, insanoğlu kendi amaçları için, ne bez parçalarını nede ağaç dallarını”…
Dedi ve devam etti;
“Özür dilerim Çınar Ağacı, dalını esir almak zorunda bırakıldım için, özür dilerim, uğruna şiirler, şarkılar, yazılan, aşk falları yakılan papatya, benim gibi bir bez parçasının rüzgârıyla dans ettiğin için, oysaki ağaç yaprakların rüzgârıyla dans etmeliydiniz. Özür dilerim doğa ana…
Çınar ağacı;
“Şu gördüğün cadde daha yoktu, ben filizlendiğimde, bu köklerim, dallarım nelere şahit oldu bir bilsen afiş kardeş. Şu bas bas bağıran aracı görüyor musun? İnan bana bir araba bulamayan, çocuğunu kucağından taşıyarak, canını dişine takan, ebeveynleri bile gördüm. Kucağında hastaneye yetiştirmek için bu caddelerde koşturan anne-babaları gördüm.Ne aç insanlara şahit oldum, bir dilim ekmek yiyebilmek için.. Oysaki bak bez parçalarına kim bilir ne kadarda para yatırmışlardır. Yazık!
Afiş;
“Doğanın renklerine, görkemine gölge düşürecek bir amaç için kullanılacaksam, es deli rüzgâr, parça parça yap beni… Uçur bir parçamı dağa, bir parçamı toprağın altına, bir parçamı denizlere… Siyasi güçlerin emelleri için doğaya gölge düşüreceksem parça parça olmaya razıyım… Bezliğimden utanırım. Kefen olarak kullanılmak bile canımı acıtmadı bu kadar…. Ağaçların dallarında bez parçaları değil, yeşil yapraklar açmalı, kırdaki papatyaların ahengini gölge düşürmek istemiyorum
Koca çınar, tüm görkemiyle doğadan derin bir nefes aldı, çekti ciğerlerine, saldı doğaya tekrar. Büyük bir hırıltıyla koptu ipten bağlar, ve reklam yazılan bez parçaları, parça parça oldu rüzgarın etkisiyle, her bir yana bir parçası uçtu..
Ulviye Ay
2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.