- 870 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Pişmanlık...(5)
-dünya dönüyor ya, ondan dolayı umurumda her şey senin kadar hala-
Her şey düşlemekle başlardı ya, hayatlarımızda öyleydi. Yaşanan tüm sıkıntılar bizim arınmamız ve de oraya giderken daha güzel insanlar olabilmemiz için hep birer fırsattı, ama düşünmeyi unutuyorduk, düşünsek bile gerçekten farkına varamıyorduk ki farkına varsak da ömrümüz 60’lı yaşların son demlerine çoktan varmış oluyordu.
Damlam içinde aynı şeyleri düşünüyordum ve haklıydım esasında. 25. yaşına daha geçen ay basmıştı. Biricik sevgilim ve evlenmek istediğim insan, güzel bir selvi ağacının dalları gibi kollarını bana her uzatıp sımsıcak sarıldığında, onun ne kadar kıymetli olduğunu anlıyordum. Ama bu kıymeti artık hangi izah ile aklıma açıklayabilirdim. Zor durumdaydım ve damlam Müşahade odasında dinlenirken, adımlarım beni hastanenin çıkış kapısına kadar götürmüştü. Kapıdan dışarı çıkmadan evvel, tozlu kalorifer peteğine ellerimi yaslayıp derin bir oh çektim. Gözlerimi ovuşturmak için temiz bir elim yoktu, ama yine de o toza banmış parmaklarım ile gözlerimi ovuşturmaya başlamıştım. Yüzüm rahatsız olduğu an, girmekten imtina ettiğim tuvalete, kokusuna aldırmaksızın sol ayağımın yarım adımıyla yavaşça girdim. Tuvaletin sabunluklarında bir gram sıvı sabun kalmamıştı. Hastane çıkışında olduğu için bu tuvalet galiba fazla bakmıyorlardı. Aklıma hemen ilk bu açıklama gelmişti. İki elimi de sabunsuz soğuk su ile yıkayıp, avuçlarımda biriken suları yüzüme çarpmaya başladım. Bahar gelmiş olmasına gelmişti, ama havalar soğuktu. Bu yüzden sinüzitim yeniden azabilirdi. Ama aldırış etmiyordum ve defalarca bu işlemi tekrarlamaya başladım. Ta ki üzerimde ki penyenin ön tarafının fazlasıyla ıslandığının farkına varana dek.
Tuvaletten koridora adımımı attığım an karşımda Damla’nın anne ve babasını gördüm. Böyle rast gelmek gerçekten de hoş değildi. Suratımdan yaşlar boşalırken hırçınca üzerime, kollarım ile bir o kadar daha hırçın olup siliverdim yüzümü. Bu beni üçüncü görüşleriydi, daha öncede fazla muhabbetimiz olmamıştı.
‘Merhaba’ diyebilmişti annesi Sebahat Hanım. Fazla sevimli bir yüz ifadesi de yoktu yüzünde. Babası Mehmet beyde başıyla selam verdikten sonra karısının ardı sıra kızlarının bulunduğu odaya yönelmişlerdi.
Damlamın anne ve babası hiç umurumda değildi. Saygım vardı elbette, ama bu sonsuz saygımı azaltacak çok engel koyuyorlardı aramıza. Anlayamıyordum, neden bana bu kadar sinirli davranıyorlardı. Kızları da hasta olduktan sonra, hareketlerinde daha fazla engelleyici tavır oluşacağı kesindi. Aldırış etmiyordum, etmeyecektim de.
Hastanenin acil kapısından dışarı çıktığımda, yaşamanın ne kadar güzel olduğunu anlamak için her zaman yaptığım gibi yine derin bir nefes aldım. Umurumda değildi olacaklar. Nasıl olsa Rabbim en güzel bir kader ile bizi göndermişti bu dünyaya. Her ne kadar iyi bir kul olamasam da, Rabbim ile aramda münasebet hep derin ve hisli olmuştu. Görmeden şüphe etmeyip tek sevdiğim rabbimdi. Hastanenin sağ tarafında kalan boş arazinin ön tarafında büfe görmüştüm. Cebimde paket de kalmamıştı. Büfeye kadar gidip bir paket sigara almak istiyordum ve o sırada aklımda damla varken bir anda o kadın, eski sevgilim tekrar damarlarıma kan boşaltır gibi oluyordu. Hızlı sevmiştik ve hızlı bitirmiştik sevgimizi. Öyle bir bahane bulmuştuk kendimize. Öyle bir bahane yıllar sonra karşılaştığımız anda dahi içimi yakmaya yetmişti. Damlamın sevgisi ayrıydı, ama bu kadınla yaşadığımız ve hayalini kurduğumuz yaşam çok ama çok farklıydı.
Paketteki ilk sigara her zaman farklı olmuştu benim için. Şimdide böyleydi. Hani damlam hasta olmasa gidip bir yerde kahve de içmek istiyordu canım. Ama canım çok acıyordu artık canımı. Onun keyfinde iş yapmak istemiyordum fazla. Sigaraları her zamanki gibi baca gibi tüttürürken yarım saatte paketin yarısından çoğu bitmişti. Kalan birkaç dalı da bitirme fikri vardı içimde. Yok ama, olmamalıydı. Beynim sigortalarını yakmak üzereyken cebimdeki telefonun titreşimi ile kendime geldim.
-Abi, Neredesin abi ben de seni arıyorum?
-Dışarıdayım canım, ne oldu damlayı odaya aldılar mı?
-Bende onun için aradım abi. Sen gel bir içeriye de, damlayı sevk edecekler Kadın Doğuma.
-Tamam canım geleceğim.
Sigaralar yeniden bir ateş ile alevlenebilirdi. Yeniden küsebilirdim ciğerime, birkaç dakika önce olduğu gibi.Ancak damlamın yanına gitmeliydim. O kadın hala başımın etini yerken, adımlarım geri geri itiyordu hastaneden beni.
Gökyüzü Nisan yeşilinden nem kapmış bir sevgili gibi aruz aruz yağarken yeryüzüne, dolmuş şoförlerinin sesleri tıkayıveriyordu aşk trafiğini. Kornalar havada festival verirken, süslü bir gerdanın beyaz altınlarla donatılmış çeyiz sandığı gibi garip bir evliliğin ilk gecesinde üşüyen ve de sıkıntıdan ara ara terleyen genç kız gibi yüreğim veryansın ediyordu. Dolaştığım bu şehrin her köşesi dikenliydi artık biliyorum.
Üzerimde ağır bir sigara kokusu ve ıslak bir yürek çamaşırı asılı gözlerim. Dönüşü olmayan yollara girer gibiydim. Yeniden mutlu olacak mıydım bilemiyorum, ama pişman olacağım kesindi.
…
YORUMLAR
HakkınSesi
Tebrik edeyim dedim...Güzel bir kalemi okudum dün gerçekten, defalarca..
hım ...Bundan sonra ki gelişmeler daha farklı boyutlarda olacak.Sinyal alıyorum:)
Tebrikler...
HakkınSesi
teşekkürler