- 772 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
CHP NASIL İKTİDARA GELİR?
Demokrat Eğirdir Gazetesinin 28/08/2007 tarih ve 9159 sayılı nüshasında yayınlanan Abuzettin MESMURSUZ imzalı yazıya(!) mesmurlu bir cevap vermek istiyorum.
Benim şu anda hiçbir siyasi partiye üyeliğim yok, olmayı da, avukatlığını yapmayı da düşünmüyorum. Daha hâlâ tecrübe sahibi olmamış biri olduğunuza üzüldüm. Benim yediğim kazıklar yetti de. Belki siz o kazıklardan yemediğinizden, kaymaklı kısmından yediğinizden haberiniz olmamıştır.
Öncelikle soyadınızı değiştiriniz. Bu millet mesmursuzluk yapanları sevmez ve hiç unutmaz.
Bir defaya mahsus 22/07/2007 seçiminden önce özürlü bir vatandaşımıza (Allah korusun) kime oy vere ceğini sordum. Filan parti dedi. Biraz takıldım, şuna ver diye ama mıh dedi nuh demedi. Yani bütün vatandaşla- rımızın dağdaki çobanlar dahil kimsenin gözünden bir şey kaçmıyor, herkes uyanmış. Siz hâlâ 1938-1950 yılla- rı arası vatandaşlarımızı arıyorsunuz ama köprünün altından çok su geçti. O günleri yaşayanlar yaşadıklarını anlatırken ciğerleri gözüküyordu. Şimdi sayıları oldukça azaldı. Siz o zamanki mutlu azınlıktansanız, yani baba nız o günlerde muhtarlık falan yaptıysa bunu bilemezsiniz. Ya geri kalmışsınız ya da çok ileri gitmişsiniz. Belki ben sizin seviyenize çıkamam ama siz ve sizin gibilerin halkın seviyesine çıkması gerektiğine inanıyorum.
Bizler 1973 yılı şeker kıtlığında Eğirdir’de bir CHP li stokçudan toz şeker alabilmek için 11 lira 25 kuruş elde buz üstünde, kış soğuğunda saatlerce beklediğimizi, 1979 da yazın sıcağında mazot kuyruğunda “bu eller size oy verdi” deyip vatandaşın eline çekiç vurduğunu gördüğümüzü unutmadık. Ne dersiniz? Ama siz bunları hiç yaşamamışsınızdır değil mi?
Millete “illet” gözüyle bakılmaması gerekir. Mahkeme duvarı bir suratla değil gülümseyen bir yüzle halka bakılmalıdır. Halkın ortak değerlerine önem verilmeli, camide, bayramda, okulda, piknikte, şölenlerde onlarla olmalıdır. Büyüklük taslanmamalıdır. Onlara tepeden bakılmamalıdır. Bazen rast gele evine varılıp, hali hatırı sorulmalıdır. Herkes herkesi zaten bilirdir ama yorum yapmazdır. Devamlı eleştirmekle bir yere varılmaz. Eleştiriden çok öneri getirilmelidir.
Meselâ size 2 adet göz nurumla hazırladığım şiir kitabı verdim. Bir kuru teşekkürden başka ne yaptınız? Maddi yardım mı teklif ettiniz? Telefon edip (beğenmemiş olsanız bile) kutlamanız gerekmez miydi? Emeğe saygılı olmak gerekmez miydi? Benim bildiğim sosyal demokratlar kültürlüdür ama ne yazık ki fazlasıyla sizde de kaybolmuş. Siz halktan uzaklaştıkça, halk da sizden uzaklaştı. Halk büyüktür kimin mesmurlu, kimin mesmursuz olduğunu çok iyi bilir. Esas cahil bizler olduk, halk uyandı artık.
Şiir kitaplarımın dağıtımında beş yıldızdı psikopat biri bile sizden bazılarının yaptığını yapmadı.
Şimdi sıraladığınız sebepleri hiç okumayanların okuması için aynen yazarak sırasıyla cevaplarını ve size tavsiyelerimi yazmak istiyorum
1-.Partinizin kapısına bir nazar boncuğu, bir at nalı, bir baş soğan, bir baş sarımsak asınız. Merdivenler- den çıkarken tek tek basınız. Sarımsak uğur sayılır, koklayan parti kapsından giremeden oracıkta bayılır.
Merdivenlerden tek tek çıkılması dışında doğru söz yok. Siz aydın insansınız, bunlar hurafedir, onlardan medet bekleyen kâfir olur. Müslüman olan inanmaz. Merdivenleri hızlı çıkan çıktığı gibi düşer ya da çıkarken ayakları basamaklara takılabilir, düşebilir.
2-Cuma namazlarını kaçırmayınız. Namazın yarısını Hacı Bayram Cami’inde, yarısını Kocatepe Cami’inde kılınız. Mümkünse namaz bitmeden özel uçağınızla İstanbul Sultanahmet Cami’ine yetişiniz.
Müslüman olanın Cuma namazlarını kaçırmaması gerekir. Farzı imamla kıldıktan sonra diğer sünnetleri mecburiyet varsa ikindi namazına kadar istediği yerde kılabilir. Sosyal demokratlar genelde Kur’an-ı Kerim’in mealini ve Diyanet’in İslâm ilmihalini mutlaka okumuştur, acaba siz okumadınız mı? Bana inanmadığınız takdirde bilerek günah işlemeyen bir müftü bulursanız ona da sorabilirsiniz.
3-Partinizin bahçesine sarı gül dikmeyiniz. Dikenleri oranıza buranıza batar.
Hiçbir partide demokrasi olmadığı gibi sizde de demek ki yok. Demokrasiyi önce kurumunuza getiriniz.
4-Eşlerinizin başlarına birer türban takınız. Sonra çaktırmadan çevrenize bakınız.
Türbanın hangi ayetlere göre takılması gerektiğini sizin gibi aydınlar daha iyi bilir. Başa güzel bağlanır- sa türbandır. Çıkınca bez parçasıdır. Takanların çoğu kurala uygun takmadığı gibi ayet ve hadisini de bilmezler. Türbanın beyine zararı yoktur. Önemli olan beyindir. Siz tamamen soyunduğunuzda veya tam giyindiğinizde bir değişiklik oluyor mu? Giyiminizdeki değişiklik beyninizi de değiştiriyor mu? Yani çıplakken çağdaş, resmi giyinince gerici mi oluyorsunuz? Ben denedim, kendimde bir değişiklik olmadığını gördüm. Yaptığım araştırmada açık bayanların çoğu hangi ayete göre örtünülmesi gerektiğini çok iyi biliyorlar.
5-Birer tesbih, takke, ibrik ve birer çift takunya edininiz.
Müslüman olanların bunları yanında taşımasında bir sakınca yoktur. Değilse gerekli değildir.
6-ABD ile iyi geçinmeye bakınız. Bush’u görünce selâmı çakınız.
1986 yılına kadar Amerika düşmanı ve sonra Amerika dostu bir sosyal demokrat başbakanın Bill Clington karşısında nasıl esas duruşta durduğunu millet unutmuş değil. Bölücü başını paketleyip Amerika bize vermedi mi? Bedeli olarak sosyal demokratlar iktidar olmadı mı? Demek ki ülkemizde iktidara gelmenin ilk şartı o olmuş, sizde gidiniz, geç kalmış sayılmazsınız.
7-Tam bağımsızlık lafı falan etmeyiniz. Bush’a “Emriniz olur efem!” deyiniz.
Biz Atatürk’le tam bağımsızlığa kavuşmadık mı? Siz derslerde hep öğle anlatmadınız mı? Yalan mıydı?
8-Partiye girerken önce sağ ayağınızı atınız. Gece istihareye yatınız. Sabah barajları, garajları satınız.
Müslüman olan her yere (WC hariç) sağ ayakla girer. İşi için istihare ve istişare yapar. Neresi ayıp?
9-Şehit cenazelerinde ön safta durunuz. Hedefi tam 12 den vurunuz.
Şehit cenazelerinde propaganda yapanlar hedefi 12 den vuramadı, bence yanlış teşhis.
10-Seçim yenilginizi zafer kazanmış gibi gösteriniz. Özeleştiri yapmayınız. Yenilginizin suçunu başkalarına atınız.
11-Yönetim kurulu üyelerinizi Japon yapıştırıcısı ile birbirine yapıştırınız. Muhaliflerinizi birbiri ile kapıştırınız.
12-Partinize girmek isteyen gençleri sille tokat dışarı atınız. Ortalığı birbirine katınız.
10-11-12 soruların cevabı aynı: Gerçek sosyal demokratlar bunları yapmaz. Demek ki kim veya kimler yaptıysa hepsi kokuşmuş. Tepeden tırnağa bir parmak kalınlığında tuzlayın belki geçer, kana karışmamışsa.
13-Gece aynaya bakmayınız, tırnak kesmeyiniz.
Müslüman olmayanlar için geçerli. Müslüman olan bunları yapabilir, günah değildir.
14-Üzerinizdeki ağırlığa karşı bir kurşun döktürünüz.
Psikolojikmen faydası olur, bir deneyin. Bence koca karı ifrasası. İnanıyorsanız yapınız.
15-Her gün bir ölçü davul tozu ile iki ölçü minare gölgesini havanda dövüp yutunuz. Üzerine bir bardak su içiniz. Siyasi kabızlığa iyi gelir.
Bence iktidarsızlığınızın esas sebebi bu kabızlığınız ve hazımsızlığınız olmalı. Minare tozuyla değil, minareden okunanla ilgilenin lütfen. Günde 5 defa “haydin kurtuluşa” diyor ya. Siz kurtulmak istemeyenlerden misiniz? Bir doktora görünün toplu halde, ishal ilacı kullanın. Ya da birinin şiirini okuyun, yargılanın, meclisten kaçmayın. Nisanda kaçtınız, “yeni meclis seçsin” dediniz, yeni mecliste yine kaçtınız, olur mu? Ben sosyal demokratları kendimden daha dürüst bilirdim.
16-Ek raporu daha sonra sunacağım. Tamam. Onu da okur değerlendiririz.
Benim önerilerime gelince: Bu ülkede Dursun ÖNKUZU’da, Mahir ÇAYAN’da ve binlerce isimsiz gençlerde boşa öldü. İkisi ve çoğu genç de sınıflarında birinci idi. Onları ve bizi o günlerde boğuşturanlar aynı binada komşu idiler. O günde bu günde malı götürüyorlar. Ölenlerin öldüğü yanına kâr kaldı. Arayan soranları mı var?
Sizinle tartışma, kavga etme taraftarı değilim. Bu vatan hepimizin. Sana da bana da yeter. Zaten ömürlerimizin hası gitti, pası kaldı. İkimizin de 5 yılda bir insan sanıp kapısını çalıp, oy istiyorlar. Başka zaman neredesin diyen yok. Bana öyle ya, sizi arayıp soran varsa siz devam edin. Ben dostluktan yanayım. Ülkemin bir Filistin veya Irak olmasını istemiyorum. Kurşun ayrım yapmıyor. Ayırsa mücadeleye varım. Ama gel bizler dost olalım, bizi görenlerde sarılır birbirine.
Bu fıkrayı bilirsinizdir, bir gün yılan adamın çocuğunu sokup öldürmüş. Adamda yılanın kuyruğunu kırmış. Sonra adam dost olmayı teklif ettiğinde yılan “sende evlat, bende kuyruk acısı oldukça dost olamayız” demiş. Bilmem anlata bildim mi?
Siyaset siyasi partilerin ve partililerin işi. Politika iki yüzlülük değil mi? Buda bize yakışmaz üstat.
Size karşı mesmursuzluk ettimse özür dilerim. Okuma zahmetinde bulunduğunuz için teşekkür eder başarılar dilerim.
31/08/2007