- 1149 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Durgun Su, Akan Hayat…
“Hayatının ne denli zorluklarla geçtiğini biliyorum. Bu nedenle yaşarken ne kadar acı çektiğinin bir tek ben farkındaydım. Ama yaşadıkların yüzünden acı çekmedin sen; yaşayamadıkların yüzünden acı çektin.”
Yıllarca yüreğini yakıp durdu gerçekler… Ama sen bu gerçeklerin üstünü kapatmaya çalıştın.
Hayat bir su misali önünden akıp gidiyordu ve sen sadece seyretmekle yetiniyordun. Bir türlü etrafına ördüğün duvarların içinden çıkıp, hayatın ortasına bırak(a)mıyordun kendini…
Romanlarda anlatılan karakterlerden çok farklıydı senin hayatın. Çünkü sen, bambaşka bir dünyada yaşıyordun. Hiç kimse senin aşkına layık değildi. Hep bu yüzden eksik sevdin, belki de yarım. Bir vardın, bir yoktun. Seni sevenlere ise sadece bir parça düş sunup çekildin karanlık hücrelerine…
Onlar ise o bir parça düş için, seni sevebilmek için, her acıyı göze aldılar ama sen sadece bu çırpınışları seyretmekle yetindin. Belki de gülüp geçtin onlara…
Çünkü seni sevmeleri yeterli değildi asla…
Seni sadece sevmeleri yeterli değildi. Sadece senin istediğin gibi sevmeli, öyle konuşmalı ve düşlerindeki gibi biri olmalıydılar. Düşlediğin gibi hatasız ve kusursuz olmalıydılar. Hiç biri yeterince hayallerini süslemiyor ve yeterince gerçekçi değillerdi senin için.
Oysa dışarıda akıp giden hayata karşın, sen durgun bir su gibiydin…
Sen o hayatı, asla içine karışamayacağın eksik, basit soylu ve kirli bir hayat olarak görüyordun. O burun kıvırdığın hayat durmadan akıp tükenirken. Sen, onlara sunduğun küçük bir düş için, hayatlarından vazgeçmelerini istedin. Yarattığın durgunlukta kaybolmalarını izledin.
Düşlerini bir kez olsun hayatın orta yerine koymadın sen. Bunu bir kez olsun sınamadın, sınamaya gücün yoktu. O ütopik hayallerin, o yaşaması imkansız düşlerinin, hayatın akıp giden seyrinde nasıl yerle bir olduğunu görmekten ölesiye korkuyordun.
Sen kendini nasıl yasakladıysan bu aşklara, onları da öyle yasaklamışsın. Hayatın içinde, aşka tutunanları ve aşkını yaşayanları küçümserken üzülüyorum sana. Aşkı bir türlü olduğu gibi yaşayamadığın için üzülüyorum. O içine saklandığın kabuğunu kırıp, bir kez olsun başını uzatıp göremediğin, tadamadığın o masalsı aşklar için üzülüyorum sana.
Bir türlü içine girmeye cesaret edemediğin, yaşayamadığın bütün bu hayatı hakir görürken, mutluluğu basit bulup, mutsuzluğa düş bile kurdurmadığın, o insanlara katlanamadığın için üzülüyorum sana…
Düşlerinde kendine bile yer yok senin, sen düşlerine kimseyi layık görmediğin, kabul etmediğin gibi, kendini de dâhil edemiyordun. Sen düşlerinde insanlara nefes bile aldırmıyorsun. Hiç kimseye yaşama hakkı tanımıyorsun.
Düşlerinde sadece ölüler var senin. Hayaletler… Sen sevmeyi bilmiyorsun, sevmeyi beceremiyorsun.
Hayatınla düşlerin arasındaki fark açıldıkça, bocalayıp duruyorsun. Sanmıştım ki; seni görünce yeni bir hayat canlandı önümde. Bütün düşlerin gerçekleştiği o anda sandım. Ama maalesef yanılmışım…
Şimdi yorgun gözlerle son bir kez daha hüzünlenmek düşüyor bize, yeni bir düş kurana, yeni bir aşk bulana kadar.
Hoşçakal, Aşk’la kal…
Doğan ORMANKIRAN