Sarmal Ikili Şiirler
şiirlerin kullandığı imgelerin ortak bir yanını bulmak ister bazı analizci okurlar.. bazen şiirleri çözmenin bir yolu da olabilir bu.
şiirlerdeki imgeler; yaşamın ikili / diurnal / müteşabih doğasını vurgular biçimde; dahası birinin diğerinin içine girmişliğinin / giriftliğinin / sarmallığının yapışık ikizliğine dem vurur gibi durur bazen, bir yönü vurgularken, diğerini örseler, onu sorgular..
örneğin, ruh + beden; hangi âdem, böylesi bir yapıyı çözebilmiş ki? birini mekanda, diğerini de zamanda ancak görebildiğimiz karşıt yapılardır; bir araya getirilmiş, biri de diğerinden hiç ayrılamazmış; ayrılırsa da ne olacağını zaten bildiğimiz :(
sevdâyı betimlerken dokunduğumuz canlı yanlarımız; belki de sevme enerjisini taşıyan eklemlerimiz, onu kaplayan etleri ve yemekte dillendiremediğimiz onca budak yataklarımız, hele cezbedici kokusunu aldığımız yârin, amberini duyumsayan kıl köklerimiz... tümü de geçici bir hamalın, süresi belli hücresel döngülerinin elinde oyuncak değil mi?
bilâkis, canlılığın olmadığı, başka bir kokmayan, acımayan bedenin üzerine oturmak mı? hiç yaşlanmayan, pençeleri kabarmayan ve tırmalamayan bir sevgiliye sahip olmak mı? sarhoş olmayan ve ölmeyen bir sevdâ mı? hangisi daha arı, daha pak? sadece enerjiyle sevmek mi yoksa çıkış yolu; ömür bataryasında aradığımız? yahut yek diğerine sinyaller savuran devlerin aşkı mı dileğimiz?
kimbilir nerededir, böylesi bir saflıkta yaşanabilirlik? nasıl bir canlılıktır, nasıl bir varolmaktır, görünmezliktir?
bedensel hazların kaynağına da inmek gerekir miydi öte yandan? bu hâlde, iğrenilen tüm biyolojinin yerini alan başka bir olguya, enerjinin içine dalan, ilginç bir sinyale değinmemiz gerekir bu kez; doğrudan ruhuna yönlenen bir güzelliğin elinde tutsak olur beden; zelzeleyi yaşarken, tam tersine bedenden ırak olur, köklerini kopartır atar birden; beden içinde bedensizdir!
ikili fıtrat mıdır, içinde bizim karmaşık kurgumuz; yaşarken çözemeyeceğimiz bir şifre midir herşey? çözmeye çalıştıkça battığımız bir kumul mudur? akışına bıraktıkça da içinden kolayca çıktığımız burgaç mıdır, hafife aldıkça yüzeyde kaldığımız mıdır boğulmadan? boşverdikçe kotardığımız çetrefil midir tümü bunların?
bilmiyorum; pes ediyorum!
dipnot:
==================================================================
deneme yazım, bir şiire yorum yazarken ortaya çıkan fikirlerden kurgulandı. şiirin teması, her zaman olduğu gibi, sevda, düş kırıklığı, yürek yorgunluğu, aşka özlem vs.. konularında, kullandığı imgelerse günlük yaşamın izlerini taşıyan somutlukları içeriyordu.. imgelerin kullanımı, insanın dayandığı ikili fıtratın esaslarına dem vurmakta iken, hangilerini canlılığımızın, hangilerini de sevdamızın cephesinde işlettiğimizi sorgulamıştım daldırdığı düşünceler içinde. belki de, yaşamın ikili sarmalında dönüp durduğumuzu, uzay-zamanın içinde kısılmışlığın darboğazında, cendereden kaçmanın, prangayı çözmenin telaşıyla oraya buraya koşuşturmaklığı karalamıştım bir nebze. elbette ki bunu, şiirlerimizde sorgulamaktayız elimizden geldiğince; bazen derin cümlelerle denemelerde, bazen de imgelerle şiirlerde.. belki de şiirin asıl amacının, yaşamı çözmek olduğundandır tüm çırpınışlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.