- 1360 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SILA ÖZLEMİ...
Bizden önceki nesiller ataerkil bir yapıya sahiptiler . Anne baba , çocuklar hep bir arada yaşadıkları için, ancak askere giden bir delikanlının sıla özlemi olurdu. Fakat daha sonraları ataerkil aileler bölünüp, çekirdek aileyi oluşturduklarında gurbete gitmelerle, bu özlem su yüzüne çıkmıştır.
İstanbul’da askerliğini yapan babam, oradaki yaşam şartlarının kolaylığını gördüğü için, kasabada yaşamak istemiştir. Büyüklerinin her türlü karşı gelmelerine rağmen, kasabaya göç etmiştir. Ama yaşam şartlarının burada daha da zor olacağını hiç hesaba katmamış, yıllarca köy hasretiyle yanıp tutuşacağını düşünememiştir.
Babam gençlik yıllarında, hayat şartlarının zorluğu ve kentte çocuklarının büyütmenin heyecanıyla annemle birlikte kasabaya göç eder. Kasabaya geldiğinde bir sürü işte çalıştıktan sonra, ticarete atılır. Bu arada abimin bir sürü hastalık geçirmesi ve ardından benim dünyaya gelişim, hayatlarını daha da zorlaştırmıştır . Ama annem ve babam bunlardan hiç yakınmamışlar tam tersi gururla söz etmektedirler.Annemin de desteği ile yıllarca mücadele eder ve evini kurar ama bir yandan da, sıla hasreti , sıla özlemi içinden asla çıkmaz.
Anne ve babası da kasabaya gelince, arkasından köyüne gidecek sebebi de kalmamıştır. Ne zaman bizler büyüyüp, elimiz ekmek tutmaya, biraz feraha kavuşunca her zaman derdiki, “beni bir köyüme götürseniz…” O zamanlar, bizler de evimizden, işimizden belirli bir süre babamızın bu isteğini karşılayamadık ama o gün gelmişti. Babamızı köyüne götürmeye kardeşlerimle karar verdik. Hazırlandık ve gittiik. İşte asıl hikaye burda başlıyor.
Benim babam ciddi, sevgisini , duygularını bizlere ifade edemeyen ,etmek istese de yapısı veya yetiştirilme tarzı nedeniyle bize gösteremeyen yapıya sahipti. Ama o gün bütün tabular yıkıldı, babamın o andaki heyecanı nı, gözlerindeki ışıltıyı görmeliydiniz. Tıpkı önce beş yaşında bir çocuk, sonra her saniye kırlarda, tarlalarda gezdikçe büyüdü, büyüdü anıları, yaşadıkları, oynadğı oyunlar, hepsi öylesine canlandı ki, o güne kadar babamı hiç öyle görmemeiştik
Bizlerde onun bu heyecanına ortak olduk
Kırları, evini, bahçesini, beslediği kuzularını, yetiştirdiği atını öyle anlatti ki, sanki mutluluktan havalara uçuyordu. Onun bu halini görmek, çocukları olarak bizleri de çok mutlu etti.
Hele köyün dar, taşlı patika yollarında, oyndığı kovalanbaçlar, dokuz kiremitler, söğüt ağaçlarından yaptığı düdükleri anlatmakla bitmedi. O gün, hayatımdaki en güzel yemeği yedim. Farkli bişey mi yedik? Hayır! Ama babamın gözlerindeki mutluluk pırıltıları eşliğinde yediğimiz her lokma, dünyanın en leziz yemeklerine bedeldi.
Babamı daha önceden “niye götürmedik?” diye kendimizi sorgulasak da, köyden çok mutlu ayrıldık..
NURAY MERAM
YORUMLAR
Hoş geldin arkadaşım, yukarıdaki sıcacık yorumdan sonra ben ne yazsam ki, çok güzel bir yazıyla gelmişsin sitemize, kaybettiklerimizin mekanları cennet olsun, daha nice güzel paylaşımlar olsun diyorum, selam ve sevgilerimle tekrar görüşmek dileği ile ayrılıyorum sayfandan.
UNALAN tarafından 4/15/2011 9:31:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
Nuray Meram
Canım arkadaşım, öncelikle sitemize hoş geldin. Buradaki dostlukları, paylaşımları gördükçe, "arkadaşım, iyi ki bana tavsiye etmişsin de, siteye üye olmuşum" diyeceğine eminim.
İlk yazın hayırlı olsun. Çok kitap okuduğnu biliyorum. Okudukça ve daha sık yazdıkça ne kadar ilerlediğini fark edeceksin.
Sitemizde çok güçlü yazan kalemler var. Burası bir okul, hergün güçlü kalemler sayesinde, yeni bilgiler öğrenecek ve kendini geliştireceksin.
Eee bu kadar sözden sonra gelelim yazı konuna.
Rahmetli Süleyman Amcayı çocukluğumdan beri tanıdığım için yazın biraz içimi burktu. Senin baban ve benim babam... Mekanları cennet olsun.
Hıı bu arada şuan seninle karşılıklı oturuyoruz :))) Dünden beri bana gösterdiğin harika ev sahibeliğin için teşekkür ediyorum can arkadaşım. Kız ben seni çokkk seviyorum :)))
Her daim sevgimlesin