- 1201 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
****İbretlİk****
Sevgili arkadaşlar;
Bu mektubum size aslin da, hayatta o kadar çok ibret alınacak şeyler yaşıyoruz ki. Ama bir çoğumuz sadece bakıp geçiyoruz bunla yetinmekle hoşnutmu oluyoruz bilmiyorum belki de biz yeni bu hayatin içine giriyoruz ondan etkileniyor olabiliriz…
Hastanedeydim her zaman olduğu gibi genelde acil de oluyorum.. Yukarida yatan hastalari bilmezdim biz ilk mudahaleyi yapar sonra da gerekli bölüme yollarız bilmeyiz ne durumdadır, nasildir... Ameliyathane’ye cikmam gerekti ciktiğim da sanki hastane inliyor gibiydi.. Öylesine bir ses vardiki insanin merak etmemesi mümkün degildi.. Sonra bi hasta bakiciyi cevirdim neler olduğunu merakla sordum.. Önce hastayi görmek istedim sakince bakip uzaklaştım.. Hemşire odasina girip bakici ya yönlendim..Neler olduğunu neden bu hastanin bu kadar canin yandığını halde , neden hala mudahalle edilmediğini merakla sorulari ard arda sordum..Bakici adam benim üsttüm de dok. Örnüğünü görse de beni tanimiyordu tanıması da mümkün değildi.. kendimi tanidiktan sonra gene ayni sorulari yönlendirmeye başladim...Bakici buyur etti lafimiz uzun gibiydi.. Benim de acelem olduğundan cikmak zorundaydim sorularıma cevap almadan hızla ayrilmak zorun da kaldım ve ait olduğum yere indim... Bi süre gectikten sonra bakıcıyla karsilaştim zamanımız vardı ben gene sorma gereksimi duydum..bu sefer oturduk anlatmaya başladı;
"Hasta o odada yatıyordu... Sekiz sene bu odada yattı. Sekiz sene onun sesini buradan dinledik." Hastabakıcı sözüne şöyle devam etti: "Hastanedeki ilk günlerini daha dün gibi hatırlıyorum.Hiç kimseyle konuşmuyordu. Çok sessizdi. Durmadan somurtup duruyor, yemeğini yemek istemiyordu. Ağır bir depresyon geçiriyordu. Akciğerleri sigara içmekten harap olmuştu. Sigara yüzünden sol ayağının damarları tıkanmış ve kangrene çevirmişti. Doktorlar sol dizinin altından ayağını kesmek zorunda kalmışlardı. Akciğer kanseri olmuş bu adam tıpkı bir bebek gibi özel ilgi ve sevgi
istiyordu. Ona özel ilgi gösterip konuşturmaya ve rahatlatmaya başladım." Hastabakıcı Hasan sustu. Önündeki sehpada duran ince belli çay bardağından bir yudum çay aldı, kuruyan boğazını ıslattı.
‘’Sezai Bey buraya geldiği zamanlarda daha yeni işe girmiştim. daha yeni hastabakıcı olmuştum. Onu her gün tekerlekli iskemlesinde bahçede bir saat kadar gezdirmek bana zor gelmezdi. Hastalığı sebebiyle zayıf ve cılızdı. Kuş gibi hafifti. O bana başından geçenleri anlatır, ben de dinlerdim. Bey bana hatıralarını anlatırken neşelenirdi; ara sıra da duygulanırdı."
Hastabakıcı Hasan`a şöyle sordum: " Sezai Beyin anılarından aklında kalanlar var mı? Kızıyla ilgili olanları bizimle paylaşır mısın?" Hasan hafızasındakileri yoklamak için gözlerini yumdu. Kısa bir süre sonra gözlerini açıp bardağındaki soğuk çayın hepsini içti. Bir an duraksadı ve sanki soruyu duymamış ya da anlamamış gibiydi.
"Bana ara sıra ilk aşkını anlatırdı. Bundan büyük keyif duyardı. Bazen torunlarından bahsederdi. Onların küçük yaramazlıklarını anlatırdı. Bazen de oğlundan onun küçükken yaptıklarından söz ederdi. Bir keresinde ise Aslı isminde bir kızı olduğunu söylemiş; ertesi güne kadar ağzını açmamıştı. O gün gözleri dolu doluydu; dokunsan ağlayacak gibiydi. Yemeğini zorla kaşık kaşık yedirmiştim. Çok üzüldüğünü gördüğüm için Sezai Beyime hiç bir şey sormadım kızı hakkında. Besbelli kızıyla aralarında önemli bir hadise geçmişti. Bu olaydan sonra çok üzülmüş her şeyi içine atmıştı herhalde."
Hastabakıcı Hasan saatine baktı."Benim öğle paydosumun zamanı doldu. İşbaşı yapmam gerek. Hastalar beni bekler. Şimdilik hoş çakalın."
Hasan gitti. Biz de arkasından yaşlı gözlerle baka kaldık.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.