BİZ AYRILAMAYIZ 5. BÖLÜM
"Haydi, çocuklar! çabuk olun ilaç ve ne lazım olacaksa alın. Orada fazla olmayabilir."
Kısa zamanda hazırlık yapıldı.. Gençler den olan bir gurup yola koyuldu. Çok zordu; karların içinde dağa yürümek... Yol kapanmıştı .
Ama onlar başaracaktı başarmalıydı. Birbirilerine yardım ederek bir saatten fazla yol aldılar.
Köye geldiklerinde çok şaşırdılar. Köyün yarısı karların altında kalmış; bir kısmını da çığ götürmüştü. Etrafta ağlayan, çırpınan insanlar vardı. Herkes şaşkın, herkes üzgündü.
"Yaralı veya ölen var mı?" diye sordular.
" Birkaç kişi kayıp onları arıyoruz. Yaralıların durumu iyi Diğerleri sağlık evinde." yanıtını aldılar.
Ayşe, Lale ve Zeynep sağlık evine yöneldi. Bir kısmı da kayıpları aramaya koyuldu.
Doktor yalnız olunca çok zor duruma düşmüştü. Kendiside yaralı idi ama önce diğerlerine bakmaya çalışıyordu. Hemen işe koyuldular.On kişi kadar yaralı vardı. Yatacak yer yok hepsi bir köşeye büzülmüşler; soğuk ta bir taraftan öyle kötü bir manzaraydı ki....
Gelen gençlerden biri" önce sobayı yakalım." diyerek odunları doldurmaya başladı.
Zeynep Doktora doğru gitti." Yeni mezun genç biri." demişti Kamil Doktor.
Ama çok gayretli görünüyordu. Şakaklarında kan ;ı kolunda sıyrıklar görünüyordu.
"Merhaba." deyince göz göze geldiler." Kolay gelsin. Yardıma geldik."
"Çok iyi sağ olun."
Küçük bir çocuğun başını sarıyordu Zeynep" Ben tamamlayayım ;siz oturun da yaralarınıza bakalım." diye çocuğun bandını sarmaya başladı.
Genç Doktor bir kenara oturdu. Artık tükenmiş; gözünden yaşlar akmaya başladı.
" İyiki geldiniz. Ben çok kötü oldum. Bunca insanın ne evi kaldı nede bir şeyi." diye söyleniyordu.
Zeynep çocuğun sargısını bitirip; biraz temizleme malzemesi alıp doktorun yanına geldi. "Şimdi sana bakalım." Önce şakağındaki kanları temizlemeğe sonra yüzünü iyice temizledi. Şakağında derin bir yara vardı ..." Buna dikiş atmak lazım." dedi. Lale de yanına gelmişti "Nesi var? diye baktı.
Sıyrıkları çok tu .
Zeynep doktora" Dikiş için malzeme var mı?" diye sordu.
Evet, anlamında başı ile dolabı gösterdi Zeynep dolaptan gerekeni aldı. Lale hemşire şaşkın
" Siz mi dikiş atacaksınız? Yapabilir misiniz? deyince
" Hayır yapamam."
" İyi o zaman bak ben kursuna gittim." diye dikmeye başladı Doktor yarı baygın gibiydi. Bu arada başka yaralılar da gelmişti Lale onlara bakarken;Zeynep te rahatça çalışıp dikişleri tamamlayıp yarayı sardı.İşi bitmişti.Doktoru diğer odaya götürüp yatmasını sağladı.
Tekrar dönerek diğer hastalara yardım etti .Hepsi kurtulmuş; şükür ki ölen yoktu. Yarası sarılan, sağlam olanlar evlere götürüldü. Sağlık evi boşaltılmıştı...
Lale ve Ayşe şaşkındılar. Zeynep bu işlerde çok bilgiliydi. Kaç kişiye dikiş atmış; kaç kişinin kırıklarını sarmıştı. Dayanamamış" Sen bu işleri çok iyi yapıyorsun; tıp mı okudun?" demekten kendini alamamıştı.
Zeynep" Yok... sadece çok meraklıyım; her şeyi öğrenmek isterim." diye yanıtlamıştı.
Doktorun yanına girince hey kızlar bu çocuk çok hasta bakın ateşi var diye seslenmişti
Lale" Ne yapacağız?"
" Dur bakalım neler var dolapta?" diye baktı.Bir şişe serum gördü. Diğer ilaçlara baktı.
"Serum takalım; bu ilaçları kullanalım." deyince...
Lale yine hayretle" Nasıl cesaret ediyorsun?"
" Başka şansımız var mı?" deyip müdahaleye geçti.
"Çok kötü bir de tetanos ilacı olsaydı daha iyiydi ama yok; Allah’ım doğru dürüst ilaç yok." diye serumu taktı. Elinde olan ilaçlardan kullandı..
Laleye" Temiz bir bez olsa da soğuk su ile ateşini düşürelim." diye söylendi
Lale biraz şaşkın ama itaatkâr dediğini yaptı. Zeynep deneyimli gibi hareket ediyordu.
Hava kararmaya başlamış artık akşam oluyordu İyice soğumuş kar atıştırıyordu.
" Bu gece burada kalacağız; gidemeyiz. Hem doktoru da bu halde bırakamayız ."
Oldukça yorulmuşlardı. Hiç hasta da kalmamıştı..
"Her hangi bir şey olursa biz buradayız." diye tembihlemişti Zeynep.
Çok sevmişler çok sevinmişlerdi" Hızır gibi yetiştin" diye .
Ayşe "İyiki vardın." dedi." İyi ki vardın."
"Sen Hızır mısın be kardeşim? Sen olmasan biz ne yapardık?"
"Yok canım sizde çok iyi iş gördünüz; çok iyi idiniz."
Lale "Ben acıktım" dedi." Ve de çok üşüdüm, Çay demlesek.... Hem içimiz ısınır ."
Doktorun mutfağına yöneldi" Soba yanıyor; üstünde demleriz. Havada karardı elektriktelerde yok .Ne var acaba? mumu mu; yoksa lambası mı?" diye söylendi ve etrafta aramaya başladılar.
Zeynep’te etrafına bakındı.Küçük bir odaydı.Bir divan üzerinde doktor yatıyordu.
Bir soba, küçük bir masa bir kapı mutfağa diğer kapıda hole açılıyordu. Yan tarafında gene bir oda ve tuvalet banyodan ibaretti.Holün ucundanda sağlık evine açılan kapı vardı. Doktorun fazla eşyası yoktu.Oturmak için iki sandalye; sobanın yanındada minder vardı.
Karanlık çökmüştü bu loş odaya hüzün veriyordu...
Zeynep Doktora yaklaştı elini anlına koydu ateşi düşmüş ;sakin bir şekilde uyuyordu.
Ayşe ve Lale odaya döndüklerinde birinin elinde çaydanlık diğerinin de fener vardı
"Aman çok soğu."k diye içeri girdiler.
Soba güzel yanıyordu. İçerisi sıcacık olmuştu. Çaydanlığı sobanın üzerine koydu "Şimdi kaynasın."
"Yanında da bir şeyler yeriz."
Ayşe "Açlığımı şimdi hissettim. Ya sen Zeynep acık madın mı?"
"Bilmem... aklıma gelmedi. Sen söyleyince bak acıkmışım. Yiyecek bir şeyler var mı?"
"Doktorun dolabına bakarız neler var; çay kaynasın da..."
Lale "Doktor nasıl" diye lafa karıştı ve yanına yaklaştı.
"İyi uyuyor; çok yorgun ; epey kan kaybetmiş ama iyileşecek ne zaman kendine gelir bilmem. Dinlensin bakalım da."
Zeynep yer minderine oturup; ayaklarını sobaya uzattı.Üşümüştü.
Sobanın üzerinde çaydanlığın sesi gelmeye başlamıştı.Ayşe çayı demlerken mis gibi kokusu geliyordu.
Lale tekrar mutfağa yollandı.
Zeynep "Bende geleyim mi?" diye sordu.
"Yok, neleri var ben bir bakayım; sonra seslenirim."
Ayşe
"Ben gidiyorum; sen otur."
" Tamam gerekirse gelirim." dedi arkalarından baktı.
Bu loş oda ona daha da hüzün vermişti. Günü düşündü; olayları sanki tekrar yaşadı
Düşüncelerinde gözlerini kapatmıştı iki damla yaş yanaklarına süzüldü. İki gün önce neredeydi şimdi nerede ne haldeydi. Kızların sesi ile irkildi ellerinde tepsi vardı. "Ah! epey yiyecekleri varmış. Karnımız doyar." diyorlardı.
Zeynep toparlandı ayağa kalkıp masayı boşaltmaya yardım etti.
Kızlar zeytin, peynir ve yumurta ile geldiler."" Ekmeği de varmış." diye söyleniyorlardı.
Masayı hazırladılar çay koymak için bardaklar ta bulmuşlardı. Neşe ile oturdular
Bu loş odada istedi mi mutlu olabiliyordu insan. Üç genç kız ,sıcak çay biraz da yiyecek ...vee tatlı bir sohbet.
Zeynep nereli olduklarını sordu. İki kızda "Bu tarafa yakın köylerimiz."
"O zaman çok sıkıntı çekmemişsinizdir. Nede olsa kendi memleketiniz."
"Evet, çok şanslıyız. Evimize yakın bir yerdeyiz."
"Kaç yıl oldu buradasınız?"
Lale "Benim, ikinci senem."
Ayşe "Benim üç ondan kıdemliyim." diye yanıt verdi. Gülüştüler.
Zeynep’e "Sen neredensin? Nerde okudun*" diye merakla sormaya başladılar. Biraz durakladı; "Okulu bıraktım; geziyorum çok meraklıyım. Her şeyi öğrenmek isteyen biriyim. Kurslara gidiyorum. İşte öyle hayatım...Mustafa Amca ile tanışınca buraları görmek istedim..Bak ne çok işe yaradım."
Lale" Hemde nasıl... sen olmasaydın biz o kadar başaramazdık."
Zeynep "Yok canım sizde iyisiniz. Acaba diğer yaralılar nasıllar? Artık onları sabah göreceğiz. Dışarısı çok karanlık ve kar tipi gibi yağıyor."
Epeyce oturdular konuştular. Yatacak yer yoktu bir battaniye bulup yer minderine oturdular birbirilerine sokulup oturdukları yerde uyumaya çalıştılar.
" Sobayı söndürmeyelim; donarız." diye şakalaştılar." Kim uyanırsa odun atsın." diye. Hem yorgun, hem uykusuzluk ağır basmıştı.
Yavaşça gözleri kapanmaya başladı birbirilerine sarılıp uykuya daldılar. Oturarak uyumak zordu.
Uyanan sobaya odun atıyor; odayı soğutmuyorlardı .
Zeynep uyandığında gün ışımaya başlamış; oda aydınlanıyordu.
İşte yine sabah olmuştu Yavaşça kalktı. Ayşe ve Lale uyuyordu. Sesizce sobaya odun koydu" Oda soğumaya başlamış." dedi. Dışarı çıkıp ellerini, yüzünü yıkadı. Döndüğünde soba yanmış tatlı bir sıcaklık yayılmıştı. Küçük pencereden dışarı baktı her yer bembeyaz; ağaçlar kardan görünmüyorlardı.Derin derin içini çekti.
Divanda yatan gence bakıp elini anlına koydu. Ateşi yoktu.
Elinin temasından genç adam gözlerini açarak etrafına bakındı. Karşısında gülümseyen bir çift göz vardı.
Tatlı bir sesle "Günaydın" dedi.
Genç adam yarı şaşkın" Günaydın" diyebildi. Elini başına götürürken biraz canı yanmış gibi yüzünü buruşturdu.
"Acıyor mu?" diye sordu Zeynep.
Genç adam" Başım ağrıyor."
"Biraz ağrıyacak ama geçer." diye yanına oturdu. Nabzını eline alıp saymaya başladı.
"İyi... bak nabzında çok iyi. Kalkabilir misin? Biraz doğrul kaç saattir yatıyorsun." deyince...
"Sahi neler oldu? Ben sanki ruya gördüm."
" Ruya değil. Büyük bir felaket ama sevinelim ki ölen yok."
Genç adam yavaşça doğruldu
" Her tarafım dayak yemiş gibi uyuşmuş." Zor da olsa doğrulup ayağa kalkmaya çalıştı
AYŞE KARAN
DEVAM EDECEK....
YORUMLAR
aşkın kıvılcımları çaktı galiba....devam ...hemde son hızla...saygılar
AYSE 09
sağ olun
aşkmı bunu bilemem bekleyip görmek lazım
saygılar benden
Ayşe hanım öykünüzün bir bölümü biter bitmez diğer bölümünü bekler olduk. Allah'dan fazla bekletmiyorsunuz, bir de bilgisayar başına oturduğum saatlere denk gelince, her zaman ilk sıralardasınız,
Emeğinize, kaleminize sağlık, yine çok güzeldi, selam ve sevgilerimle.
AYSE 09
sizlerin okuyup yorum yapmanız bana güç veriyor
sağ olun
saygılarımla her daimmmmmmmm
:))..Yeni bir aşk doğuyor.
Çok güzel biranlatım her zaman ki gibi anneciğim..
Senin bu ruhunu ben nasıl yiyeyim bana söylermisin..
Ömün kat be kat artsın en sevdiklerinle huzur mutluluk ve sağlık içinde hayat dilerim...
Sevgimle gül kokulu annem
AYSE 09
rabbim seninde ömrüne ömür katsın hep mutlu ol ve gülümse olurmu annemmmmmmmmmmmmmmm
seni seviyorum
Ayşe bacım, öykün çok güzel gidiyor, inşallah ben bunların tam metnini bir gün okuma zevkine ererim.
Tebrik ederim.....sevgimle
AYSE 09
inşallah benimde tek derdim bunların kitap olması
okuyup yorum yazmanız beni çok mutl ediyor sevgimlesiniz canım