- 797 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
GÜNLÜĞÜMDEN…
Zamanla yarış halindeyim;beş saatlik uyku yeter bana… Uyumamak için direniyorum,kahve üstüne kahve...İçimde bir his var, alıp götürüyor beni uzaklara…Zamanım mı daraldı ne? Bir tedirginlik var üzerimde;kotarmayı henüz tamamlayamadığım,devamlı yarınlara ertelediğim bir sürü planlarım,hala aynı şekilde duruyorlar… Yarım yamalak kalacak olmalarının korkusu çöreklendi üzerime…Sanki bir karabasan…
Son zamanlarda halüsinasyonlar gördüğümü sanıyorum. Olur olmaz şeyler, beynimin içerisine gelip yerleşiyorlar. Aslı astarı olmayan düşlerim,hoplatıyor beni tedirgin yattığım yatağımdan…Psikiyatri uzmanın verdiği ilaçlar da işe yaramaz oldular.Gözlerim,uykuda…Bıraksalar deliksiz saatlerce uyuyacağım,hiç kaldırmayacağım kafamı yastıktan.Uyumamalıyım… Dingin kalmak ve beynimin devinim halinde bir şeyler üretmesi için çırpınıyorum. Doktorun verdiği ilaçları da kaldırıp attım bir kenara…Son gittiğimde;benimle telepati kur ve beni yönlerdir,tavsiyelerinle.İlaçların gücüne sığınıp da beni dışlama, diyorum. Manyak mıdır nedir diye bön bön bakıyor gözlerime.
Benim derdim; okuyup, yazmakmış!..İçimdeki bir ses,öyle haykırıyor bana…5.Ankara Tüyap fuarından,yazarların isimlerine bakmadan altmış taneye yakın roman aldım.Benim için hiç de önemli değil,kimin yazdığı,eserin sahibi.Neden mi?Adamcağız ya da kadıncağız,gece dememiş gündüz dememiş,bir sürü sıkıntının içerisinde romanını yazıp ortaya çıkarmış mı,işte bu yeter.Okuyucu olarak bana da onu alıp okumak düşer…Yazar olmak hevesim de kırıldı zaten,fuarda gördüğüm manzara karşısında…İki üç,popüler yazar haricindekiler,kurbanlık koyun gibi oturmuşlar, kitaplarının satılması için umutsuzca bakışıp duruyorlar,ziyaretçilerin gözlerine…
Kafamdaki öykü taslağı,günlerdir,içimi kemiriyor.Gerçek mi,kurgu mu;hiç önemli değil.Önemli olan benim için yazıp ortaya çıkarmak.Bazen yazdıklarıma gelen eleştirileri okuduğumda hayrete düşüyorum;
“İnşallah kurgudur!”
Değil kardeşim! Vallahi de billahi de kurgu değil. Sokak fahişlerini yazarken hep onlarla içli dışlı oldum;dünyalarına girdim(Ah keşke girmez olsaydım!İnsanlığımdan utandım…)
Kurgu mu, gerçek mi? Benim için hiçbir anlamı yokdedim ya...Önemli olan çok basit bir yaşam öyküsünü farklı bir şekilde nasıl yazmalıyım? Ah bir yazıp bitirsem şu öyküyü… Yine fahişeler,yine genelev kadınları…Sanki oralarda toplumun gizemli yüzünü alenen görüyorum… Yazarken sanki cımbızla tenimden kıl koparıyorlar. Ben,benlikten çıkıyorum.Nasıl bir tutku ben de anlamış değilim.Aile fertlerinden yediğin fırçalar da cabası…En iyisi mi gecelerin zifiri karanlığında herkesler,uykunun kollarında kendinden geçmişken, klavye ile didişip durmak…Köpüklü kahvelerin itici gücüyle sabahları etmek…Horozlar, ötmüyorlar bu koca metropolde.Halbuki köyümde öyle miydi!...
Sokaklara atıyorum kendimi. Büfecinin standındaki gazetelerin başlıklarına gözlerim takılıyor. Depolitize edilmiş siyasetçilerin öfkelerini anlamakta zorluk çekiyorum doğrusu. Sanki dört yüz dörtle yapışmışlar koltuklarına.Tek düşünceleri koltukları…Siyasetten nefret ediyorum.Üç dönemdir,oyumu boşa atıyorum.Halkı aydınlatmaya gelmiyor.Delikanlılığımda böyle miydim?Kitleleri ikna ettiğimi sanardım.Yanılmışım.Sonunda ben de çıra gibi yanmışım! Neme gerek!Kendi dünyamda daha mutluyum.Çocuklarımın bile düşüncelerinin gerisinde kalmışım ki;bu halimle mi toplumumu değiştireceğim. Şimdi akıllandım.Gölgemden bile korkar hale geldim. Herkese; “ sen de haklısın!” diyorum…
Az ilerde apolitik gençliğe gözlerim takılıyor. Kunkfu tarzı saçlarıyla ellerindeki zincirleri sağa sola sallıyorlar, hiçbir şey umurlarında değil…Onlar da haklı. Kendi dünyalarında mutlular çünkü…
Kaldırımdan karşı yola geçmeye çalışıyorum.Yolda bekleyen travestinin birini,almak için arabalar yarış halinde sanki… Kaldırıma ani refleksle çıkmamış olsam çoktan mevta olmuştum.
Bir kenarda soğuktan büzüşmüş olan köpek, belli belirsiz bana bakıyor. “ Hişt,yavrummm!” diye seslensem hiç düşünmeden peşimden eve kadar gelecek.Bunu yapmadığım için de kızıyorum kendime.Marketin önüne geldiğimde biraz önceki vurdumduymazlığıma inat;orta yaşlı bir kadın,marketten aldığı hayvan mamasını etrafına sarmış köpeklere üleştirmeye çalışıyor…
Gecenin geç saatlerinde tekrar öyküme dönüyorum. Sokak kadınları;fahişeler…Gerçek de olsa, kurgu da olsa bitirmeye çalışıyorum…
Bir röportajda yazarın birinin dediği gibi; “yazmak, uçurumdan yuvarlanmaya ramak kalmış bir insanın tutunduğu daldan diğer eliyle hemen yanındaki ağacın dalındaki kirazı koparmaya çalışması ya da onda gözü kalması gibi bir şey” dediğine benziyor olmalı…
YORUMLAR
Med ve Cezir hallerimiz... Sıkça içine düştüğümüz, ruh durumu. Aşmak, bazen kolay olamayabiliyor. Çetin bir yolculuk içinde olduğunuz o kadar belli ki... Yolun sonundaki ışığı, yazarak göreceğinize inanıyorum.
Siz paylaşmak istediğinizde, bizler burada olacağız. Sizi ve yazılarınızı özlüyoruz ama beklememiz gerekiyorsa; bekleriz...
Saygılar, selamlar.
Siyasetten nefret ediyorum.Üç dönemdir,oyumu boşa atıyorum.Halkı aydınlatmaya gelmiyor.
Ayhan Bey, Yazınızı okudum; beni diğer bölümler ilgilendirmiyor. Kurgu mu gerçek mi elbette siz bilirsiniz ama oyunuzu boşa atmanıza takıldım. Hepimiz oyumuzu boşa atarsak memlekette neler olur hiç düşündünüz mü?
Ben diyorum ki; en kötü çözüm, çözümsüzlükten iyidir. siz yine de düşünün, taşının doğru bir karara varın ve vatandaşlık görevinizi yapın diyorum ben.
saygı ve selamlar.