- 967 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
ÇAKIR ÇAKIR BURADA MI ANKARA?
Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesinin Ortaköy’ünden yaşlı Hasan Emmi ile Çakır Emmi; sıkı fıkı iyi dostturlar. Hasan Emmi; orta boylu, saç ve sakalları kırarmış, mavi gözlü, alnında çile kirtişletinin oluştuğu orta boylu biriydi. Çakır Emmi ise adından anlaşılacağı gibi çakır gözlü, güleç, güldüğünde yüzünde gamzeler oluşan, tabanına sürat ince uzun boylu biriydi. Hasan Emmi, askerliği dışında köyden dışarı pek çıkmamıştır. Askerliğini de nüfus bakımından az olan bir vilayette yapmıştır. Köyde tarla, mal melal derken, Hasan Emmi’nin yaşı hayli ilerler…
Hasan Emmi, arkadaşı Çakır Emmi ile günün birinde Ankara yolculuğuna çıkar. Çakır Emmi, daha önceleri Ankara’ya birkaç defa gittiği için Ankara’yı bir nebzecik tanımaktadır. Hasan Emmi ise; Ankara’ya hiç gitmemiştir. Bırakın Ankara’ya gitmeyi büyük şehirlerin hiç birine dahi gitmemiştir…
Akşama doğru bu iki yol arkadaşı Orta Köyden ilçeye gelirler. Yazıhaneden kendilerine iki kişilik Ankara otobüs bileti kestirirler. Vakit erken olduğu için ilçenin çeşitli yerlerinde gezerek otobüsün kalkma saatinin gelmesini beklerler.
Otobüsün kalkma saati gelir. Çakır Emmi ile Hasan Emmi, Ankara yolculuğuna koyulurlar. Ankara’ya gece yolculuğu yaparlar. Yolculukları boyunca, ikisi de horul horul uyurlar. Sanki ömürlerinde hiç uyku uyumamış gibi Ankara Otogarı’na kadar deliksiz uyurlar. Uyandıklarında kendilerini Ankara terminalinde bulurlar. Otobüs bunları Ankara Otogarı’na bırakır.
İki yol arkadaşı, Ankara Terminali’nden gidecekleri yerin güzergâhındaki bir dolmuşa binerler. Dolmuşla yolculukları bir türlü bitmez. Git, git yol bitmez. Işıklar çoğaldıkça çoğalır ve evlerin ardı arkası kesilme nedir bilmez…
Hasan Emmi:
-Çakıııır Çakır! Bura Ankara mı? Der.
Çakır Emmi:
-He bura da Ankara.
Bir müddet gittikten sonra, Hasan Emmi bakar ki; ne evler bitiyor, ne de ışıklar. Hasan Emmi yerinde duramaz, yine Çakır Emmi’ye:
-Çakıııır Çakır! Burada mı Ankara? Der.
Çakır Emmi:
-He ya! Bura da Ankara.
Nihayetinde o dolmuştan inip başka bir dolmuşa binerler. Yolculuk sürdükçe sürer. Tepeleri, bayırları bir bir aşarlar. Dağ, taş her yer parıl parıl parlıyor.
Hasan Emmi yine heyecanını gizleyemez Çakır Emmi’ye:
-Çakııır çakır! Burada mı Ankara?
Çakır Emmi:
-Evet, Hasan! Evet, burada Ankara.
O dolmuşla da yolculuk biter ve başka bir dolmuşa daha binerler. Yine yolculukları sürdükçe sürer. Dolmuşlar, taksiler ve diğer araçlar geçtikçe geçer. Işıklar parıl parıl parlamaktadır. Ev ışıkları, iş yeri ışıkları, sokak lambaları vb. yerlerin ışıkları ıpıl ıpıldır. Hasan Emmi, bir şehrin bu kadar büyük olduğunu bir türlü kabul edemez. Ara sıra yine Çakır Emmi’ye sorular sorar durur…
Hasan Emmi dağın, taşın ve bayırların hep parıl parıl parladığını görür. O, bütün bu gördükleri karşısında hayretini bir türlü gizleyemez yine Çakır Emmi’ye:
Çakıııır Çakır! Bütüüün görünen yerlerde mi Ankara?
Hasan Emmi:
-He Hasan! He Hasan! O gördüklerin yerlerin hepsi de Ankara.
Nihayetinde son durağa gelirler. Dolmuştan inerler. Hasan Emmi yine etrafa bakakalır. Her taraf evlerle dolu. Gözünün ildiği yer şehir. Bütün gözle görülen yerlerse ışıl ışıl…
Hasan Emmi yine içten içten:
-Çakıııır Çakır! Buraların hepsi Ankara mı? Der.
Çakır Emmi, bu laflardan usanmışçasına boynunu bir o tarafa, bir bu tarafa büker:
-He he! Heep buralar Ankara! Gözünle ne kadar yer görüyorsan onların hepsi de Ankara. Der.
Varacakları eve doğru yürümeye başlarlar. Eve çok az kalmışlardır. Çakır Emmi; bir taraftan eve ulaşmanın heyecanını yaşarken, diğer taraftan Hasan Emmi’nin sözleri kulaklarında yankılanır durur…
-Çakıııır Çakır! Burada mı Ankara? Çakıııır Çakır! Burada mı Ankara? Çakıııır Çakır! Burada mı Ankara? Çakıııır Çakır! Burada mı Ankara?
08. 04. 2011
Çekerek
YORUMLAR
İDRİS ÇETİN
Selam ve Saygılar...
İDRİS ÇETİN
Selam ve Saygılar...
İDRİS ÇETİN
Selam ve Saygılar...
İDRİS ÇETİN
Selam ve Saygılar...