- 1267 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk,yaşanmamış yılların küllerinden doğar.
Yorgun bir günün gecesinde kendini yatağın üzerine atıp, gecenin sır dolu siyahında parmak uçlarınla yıldızlara dokunmaya çalıştığında; ne kadar uzakta olduklarını fark eder gözlerini kapatırsın umutsuzca. Pencereye yüzünü ve ellerini dayar dışarıyı seyredersin. Nefesinden buğulanan cama bir şeyler çizmek ya da yazmak gelir içinden, karar veremez ama istersin. Bir kalp resmi, içinden geçen bir ok, yarısında senin diğer yarısında onun baş harfleri. Tuhaf bir tebessüm oturur dudak kıvrımlarına, elinin tersi ile silersin camı. Gece çarpar yüzüne, az önce aklından geçenler çoktan ‘geçmişte’ kalmıştır…
Yapamadıkları vardır insanların, yapmayı istedikleri. “Bir gün mutlaka!” diyerek bekledikleri/beklentileri vardır. Hayatın içinden koşarak geçerken; odaklanamadan, göz teması kadar kısa iliştikleri duygular vardır. Hızına yetişmek için zamanın, çoğu kereler saat dursun ister, iş çıkışlarından nefret edersin. Gün bitmiş fakat yapılması gerekenler halâ bitmemiştir… Yetişmen gerekmektedir günden artık kalan beklentilere, koşarsın… Ardına bakmadan ve önünü görmeden… Saatin kaç olduğuna baktığında, şaşkınlığın öfkeyle karışır. Ne zaman saat gece yarısını gösterdi anlayamazsın… Bir gün daha bitmiş, yarının aydınlık yüzü yerine, karanlığına merhaba demişsindir. Gün boyu koşturmaların, sen daha gecesine veda etmeden ‘dün’ oluvermiştir…
Yetişemeyeceğini bilebile koşarken, kaçırdığın çok şey vardır. Farkına vardığında telaşlanır, aynaya kaçamak bir şekilde bakarsın. O kahrolası umuttur seni hep erteleyen aslında. “Mutlaka bir gün” diye kendini avuturken, o bir günün hiç gelmeyebileceğini(!) unutturur sana…Tutunuşlar, hayatla bağını güçlendirirken, yüreğini ıssızlaştırıyordur aslında…
Sevdiklerine zaman ayıramadığın için üzülürken, sevdiklerinin sana zaman ayırmadığını düşünmezsin. Yıllardır piknik yapamamış olmanın özlemini duyumsadığında, gitmek istediğin yerlerde gökdelenler yükselmiştir. Baş başa yemek yemeyi arzu ettiğin salaş lokantanın yerinde lüks bir sohbet mekânı boyalı yüzü ile göz kırpmaktadır sana. Ruhun örselenir.
Sevdiğin, hoşlandığın hiçbir şeyi yapmak için zamanın yoktur. “İstersen yaratırsın” diyenlere suskun gülümsersin. Devlerin kapladığı hacim o denli geniştir ki cücelere yer yoktur çünkü…
Hayatın neresindeyim? sorusunu sorarsın bir gün kendine. Ne tam içinde ne de dışındasındır. Hayatın kendisi sensindir. Fakat nefes alıp vermek dışında sana ait olan hiçbir şey yoktur. Bedenin bile…
İnsanların sahip olma güdüsünün baskınlığı, duygularını bile, sana ait olmamaya şartlamıştır. Çoğunluğun düşünceleri, eğilimleri, zevkleri, ihtiyaçları arasında kaybolmuşsundur farkında olmadan… Hatırladığında da hep o cümleyi tekrarlarsın “Bir gün mutlaka…”
Yıllar belli bir zaman diliminden sonra ışık hızında geçmeye başlar. Endişelenirsin! O ‘bir gün’ hiç gelmeyecekmiş duygusu kaplar yüreğini. Yapmak isteyip de yapamadıkların çığ gibi büyümüştür. “Hiçbir şey için geç kalmış sayılmam.” derken, yaşamadıklarının telafisinin olmadığını biliyorsundur… Şimdi, körebe oyunundaki ebe görevini yüklemiştir sana hayat. Gözlerin bağlı, el yordamıyla kaçanları yakalamaya çalışacaksındır…
Delicesine, tutkulu bir aşk yaşadım mı? diye sorarsın kendine. Gecenin ilerlemiş saatlerinde acı bir kahkaha ile çınlar yalnızlığın. “Bir gün mutlaka!” diyerek geçiştirdiğini hatırlarsın…
Taze uyanışların hakim olduğu mevsimlerini anımsar, bahar yağmurlarıyla sırılsıklam ıslanmak varken şemsiye açışlarının anlamsızlığını sorgularsın… Ertelediklerinle ağırlaşan yüreğinin, ritimsiz atışlarına kulak verirsin…
O ‘bir gün ‘ gelip çatmış, ‘mutlaka’ yerini ‘geç kalmış sayılmama’ terk etmiştir…Yaşamın son ayazında bir köprü oluştursan da hayallerinle, tutunman gereken mucizelere ihtiyacın olduğunu bilirsin.
Her gece karanlıkta başladığın yeni gün için not düşersin ajandana.
“Aşk yaşanmamış yılların küllerinden doğar.”
Nurcan Çelik Yalun
5.Nisan.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.