- 1230 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DOĞA KORUMACILIKTA AİLE VE OKULUN ÖNEMİ
Doğa Korumacılıkta Aile Ve Okulun Önemi
Ecdadımızın özlü sözleri ve güzel veciz ifadeleri bize hayatımızın her anında ışık tutmalı ve yol göstermelidir.
Ecdad “ağaç yaşken eğilir” sözünü büyük bir hakikati ifade etme babında söylemiştir. O da şudur: Bir çocuk daha ilk yaşlarında, tüm hayatına yöne verecek iyi, güzel ve doğru hasletlere kavuşturulmalıdır. Bir çocuğun ilk yaşları dediğimizde, kastımız on yaşına kadar olan dönemdir. Zaten, konunun uzmanları bunu şöyle ifade ediyorlar. Bir çocuğunun karakterinin oluşumunda ilk altı yaş önemlidir. Çocuk ne öğrenirse, ne alırsa asıl olarak bu altı yaşına kadar alır diyorlar. Ecdad da bu hususta, “yedisinde ne ise yetmişinde o” sözünü boşa söylememiştir. Bu söz de aynı yukarıda belirttiğimiz veciz söz ile aynı manayı ifade etmektedir.
Bu sözleri niye sarfettim. Bu yazı kapsamında asıl söylemek istediğim doğayı korumak üzerinedir. Doğayı korumak iyi, güzel ve doğru bir davranış da, bunun yöntemi ve en kestirme yolu, yukarıdaki ilk paragraftaki hakikatten geçer. O hakikat de şudur; “doğayı korumanın yolu çocukları iyi yetiştirmekten geçer.”
Çocukları iyi yetiştirmenin yolu nerden geçer; “o da başta aileden ve ardından okuldan geçer.” Bu hususta hemen bir anımı anlatarak söylemek istediklerimi ve bu tezimi desteklemek istiyorum.
Geçen gün beş yaşındaki Oğlum Abdurrahman Taha ile evden yola çıktık, bir alışveriş merkezine doğru yürüyoruz. Yürüme mesafesi yaklaşık 1 km kadar bir uzaklıkta. Arabaya sahip olmamanın iyi taraflarından birisi de bu, insan yürümeye ve sohbete daha fazla zaman buluyor. Oğlum ile konuşmaya başladık. Bu arada, etrafta yeşillikler fazlalaşmış, toprak yeşillendirilmiş, ağaçlara çiçek açtırılmış. Bir ilahi emirle hepsi de uyanışa geçmişler. Böyle bir güzellik içinde yürürken, kendisine çiçekleri, kuşları gösterdim. “Bak ne güzel kuşlar ağaç dalları üzerine konmuşlar” falan filan derken, onun bana karşılığı şu oldu: “Baba doğayı korumalıyız.” Yani ben daha o noktaya gelmeden, kendisi bu sözü söyledi. Hatta yol boyunca sık sık “doğayı korumalıyız” sözünü tekrarladı. Bu sözleri söylerken ağaç, toprak, çiçek ve böcekten bahsetti. Durumu hemen anladım. Ana Sınıfı Öğretmeni doğa korumaya dikkat çekmiş ve bu hususu çocuklara anlatmış dedim. Bu vesile ile Ana Sınıfı Öğretmenine içten teşekkür ettim. Gerçekten de çocuğumun zihninde doğa koruma hususu yer etmişti. Bu okulun bir katkısı idi. Bu katkı yanında aile katkısı daha da önemlidir. Ben de birkaç gün önce, Ana Okulundan eve dönerken, oturduğumuz sitenin bahçesindeki yeni açmış bir sarı çiçeği, Oğluma göstermiş, “bak ne güzel bir çiçek, daha yeni açmış, onun yeri burası, bu çiçeklerin de aynı bizim gibi canları var” dedim. O da benim bu sözüm üzerine çiçeği sevdi. Bu söz de onun zihninde yer etmiş olacak ki, yukarıda bahsettiğim o yürüyüşümüzde Oğlumun tabiattaki değerlere karşı oldukça ilgili olduğunu müşahede ettim.
Evet, doğa korumacılıkta aile ve okul, asli vazifeleri olan iki müessesedir. Bunun yanında doğa koruma kurumları ve sivil toplum kuruluşları da büyük vazifelere sahiptir. Öyleyse, doğa korumacılıkta dört odak mevcuttur. Bu odakların ilk ikisi çocuğun on-onbeşli yaşlara kadar olan dönemde, yani ergenliğe ulaşmadan önceki dönemde müessir olan korumlardır. Bundan sonra doğa koruma kurumları ve sivil toplum kuruluşları devreye girer.
Öyleyse bu yazımızda belirtmek istediğimiz hususları özetlemek gerekirse; “doğa korumacılıkta gerekli şuur aile ve okulda oluşturulduktan, bu şuurun devamlı canlı ve devamlı aktif tutulması için doğa koruma kurumları ile doğayı korumak konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarına (gönüllü çevre vakıf ve dernekleri gibi oluşumlara) büyük vazife düşmektedir.” Bu dört odaktan ilk ikisi (aile ve okul) vazifesini yerine getirmemiş ise diğer ikisinin (doğa koruma kurumları ile ilgili sivil toplum kuruluşlarının) çalışmaları yeterli olmayacaktır. Bu tespit esasında, tüm sosyal konular için de geçerlidir. Mesela, bir çocuk ailede ve okulda gerekli terbiye ve eğitimi almamışsa, bunu ileriki yaşlarda başka bir kurumun eğitmesi ve yetiştirmesi mümkün değildir. Resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının, ailede ve okulda iyi yetişen bir çocuğun, ileriki yaşlarda da bu terbiye ve eğitimi sürdürmesine katkı sağlama noktasında fonksiyonları olabilir. Daha veciz bir şekilde ifade edecek olursak; “temeli atılmamış bir binayı yükseltmek mümkün müdür?” Elbette ki, hayır. “Temeli atılmamış bir binanın duvarı olur mu?” Elbette ki, olmaz. Öyleyse, “önce temel, sonra duvar” diyerek, doğa korumacılıkta aile ve okulun önemine dikkat çekiyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.