- 1261 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kitap niye yazılır?
Şiir kitabı yazacaksanız az çok bu konuda fikir yürütebilirim.
Kimse para kazanmak için şiir kitabı yazmıyor, çünkü para etmiyor.
Kıyıda köşede karaladığı 3-5 şiiri, kitap yazarak hiç değilse bir anlamda tescilleyip koruma altına alan arkadaşlar var.
Bir kısım arkadaş da, yazdıkları birarada derli toplu dursun diye kitap bastırıyor, çoğunlukla eşe dosta hediye ediyor ya da çeşitli toplantılarda bilabedel toplu olarak dağıtıyor.
En az baskı sayısında en düşük maliyete halledebilecek girişimcilerden bu hizmetler alınabiliyor.Yine de bazılarımız için hala ciddi rakamlar kitap bastırma masrafları.
Peki hayır olsun diye, millet aydınlansın diye, bir nevi halk hizmeti olsun diye kitap bastırıp bedava dağıtan kitap yazarı olur mu?
Kalemiyle hayatını kazanan yazarlar arasında böyle örnekler var mıdır acaba?
Yazdığı kitap örgütsel döküman muamelesi gören ve yargı sürecine dahil edilen Ahmet Şık da acaba kitabını "millete hizmet olsun" diye bedelsiz olarak mı bastırıp dağıtacaktı?
Son olaylara gazetelerde göz gezdirirken bunu düşündüm?
Onca masrafa niye girer ki bir yazar, şayet bedeli mukabili satarak hiç değilse baskı masraflarını çıkarmayı düşünmüyorsa?
Bir sponsor bulduysa kendine, muhtemeldir ki o zaman ticari kaygısı olmaz ve dilediğini yapabilir. Ama bu durumda da sponsorun çıkarları sorgulanır.
Yazar kendi kitabında suç olmadığına inandığı halde, yargı sürecini bekleyip beraat edeceğine inanmaz mı acaba? İnanmaz mı da, kitabının başka yollardan, bedelsiz olarak mümkün olduğunca çok insana ulaşmasına sessiz kalabilir?
Malum kitabı internetten şu kadar sürede yüzelli bine yakın kişi indirmiş. Hoş ne kadarı okudu bilinmez ama, izleyebildiğim kadarıyla yazar bu durumdan hiç şikayetçi değil.
Üstelik avukatının yaptığı açıklamaya göre de bu ""korsan kitap" yayınlaması işinden memnun oldukları izlenimini bile edindim.
Kitabın satması muhtemel rakamlar zaten internetten, üstelik de zaten alması muhtemel potansiyel müşteriler tarafından korsan olarak indirildikten sonra, yazar mahkemede aklandıktan sonra kitabı çıkartmayı hala düşünürse, kime satabilecek acaba?
Yazar, kendi emeğinin çalındığını düşlünmez mi böyle durumda, normal şartlarda?
Kitabınıza güveniyorsunuz, suç unsuru olmadığına, örgüt bağlantısı olmadığına inanıyorsunuz ama aklanarak kendiniz yayınlamayı düşünmüyorsunuz? İnternetten kitabın kapış kapış indirilmesini yadırgamıyorsunuz?
"Durun, benim emeğim var orada, ne yapıyorsunuz?"
Tuhaf değil mi?
Yargı sürecini beklemeyecek kadar "takvimsel" bir zorunlulık mu vardı ki acaba?
Tam da bu dönemde, baskı falan beklemeden, her ne surette olursa olsun mümkün olduğunca çok okuyucuya ve bununla beraber de medyaya yansıması mı gerekiyordu?
Bu acele, bu telaş, bu zamanlama ne için bu kadar önemliydi?
Tuhaflık bu kadarla da sınırlı değil.
Yıllardır medyada, edebiyat dünyasında intihaller konunda yüzlerce vaka okumuşsunuzdur siz de benim gibi. "Şiiirimi çaldılar" diye sızlanan şair mi ararasınız, "Romanımı çalmışlar", "Müzikalimi kopyalamışlar", " Bu beste benimdi aslında",
"Makalemden izinsiz alıntı yapmışlar" diye şikayetçi olan çeşitli alanlardan sanatçılar mı ararsınız, suistimal olayları kulağınıza çalınmıştır.
Eserinin altına kanuni sorumluluk maddeleri yazarak, fikir sanat eserini korumaya çalışan pek çok yazarı görmüyor muyuz küçük ölçekli internet sitelerinde dahi?
Nasıl oluyor da bu bahsi geçen yazarımız, kitabının taslaklarını onlarca değişik kişiye daha basılmadan gönderebiliyor?
Hiç çalınmasından, başına bir iş gelmesinden, birilerinin kendi eserinden "esinlenmesinden" endişe duymaz mı bir yazar?
Hani daha şiir yazmayı yeni denemeye başlamış da, biraz tecrübeli abilere ablalara karalamasını gösteren bizler gibi midirler "ciddi yazarlar da" acaba?
Bir bakar mısın nasıl olmuş?
Sağda solda okuyoruz, diyorlar ki "ee ne var bunda hepimiz tanıdıklarımıza yazdıklarımızı gönderiyoruz, arkadaşımızın taslaklarına notlar yazıp fikrimizi belirtiyoruz" diyenler ne kadar samimi ki acaba?
Öyle yapar mı her yazar hakikaten?
Oysa aksi yönde, yani "aman yazdıklarımı basılana kadar kimse görmesin" diye titizlenen sayısız örnekler bilirdik edebiyat dünyamızda. Kavgalarını hatırlardık..
Hani matbaada , baskıdan önce "dil, imla vb" gibi rutin denetlemeleri yapan teknik kontrol maksadı dışında, aynı işi yapan başka yazar meslektaşlarına çalışmasının kopyalarını kolayca gönderebilir mi insan?
Cemal Süreyyadan, Ahmet Haşime, Orhan Pamuktan Ahmet Muhip Dranasa, Adalet Ağaoğlundan Pınar Küre, edebiyatta çalma hadisesiyle zamanında başı derde girmiş bilinen yazarlar da acaba kitaplarını bastırmadan önce arkadaşlarına gönderiyorlar mıydı?
Ya da, kendilerine eserini bastırmadan bir örneğini gönderen arkadaşları var mıydı?
Bu kitapta da, "Sanki bakanlık talimat vermiş de, bir an önce bütün öğrenciler faydalansın diye piyasaya verelim" benzeri bir telaşı sezinlemem tamamen haksız mı acaba?
Bakanlık değil belki de muhtemelen..
Ama , kim?
Bu soru sizin de beyninizi kurcalamıyor mu?
"İnternetten kitabı bir an önce indirelim de, yazarın yazma hakkını, kitap yayınlama hakkını destekleyiverelim bari" düşüncesindeki okuyucu kitlesinin "psikolojisini" de başka bir yazıda inceleyelim artık..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.