GÜLERKEN AĞLAMAK (1)
Kerim dört çocuklu bir memur ailesinin en küçüğüydü. Kendisinden beş yaş büyük bir ağabeyi, iki de ablası vardı. Anneleri Mukaddes hanım melek gibi bir kadındı. Ancak babaları Mehmet bey sinirli bir yapıya sahipti.
İşi gereği dışarıda sinirlenir ve hemen her gün annelerini dövmek için bir bahane bulurdu.
Dört kardeş babaları eve geldiğinde saklanacak yer arardı adeta, gözlerinde korkuyla o akşam olacakları beklerlerdi.
Küçüklüklerinden beri yıllar boyu bu böyle sürüp gitti. Çocukluk bu ya, birbirlerinden habersiz annelerinin bu zulümden kurtulması için babamız ölsün diye dua ederlerdi.
Kerim henüz sekiz yaşındaydı. Bir gün sudan bir bahaneyle yine anneleri dayak yiyordu. Ablaları ve ağabeyi artık bu zulme tahammül edemeyecek durumdaydılar. Birden Mehmet beyin karşısına dikildiler ve yeter artık! Yeter! Diye bağırarak ellerine sarıldılar.
Baba çok öfkelenmişti, bana karşı mı geliyorsunuz? Diyerek beylik silahını çekti, emniyetini açarak annelerine doğrultu. Kadıncağız sadece yapma diye bağırarak kaderine razı bir şekilde yere çöktü.
Kerim çığlıkla masanın altına girerken ağabeyi Ferhat babasına doğru bir hamle yaparak silahı elinden almaya çalıştı. Birden duraksayan baba silahı indirdi, küfürler ederek evi terk etti.
Kerim bu dehşet anı uzun süre unutmayacak, babasını kaybettikten sonra, yıllarca her gece rüyasında birisini öldürdüğünü görüp, kan ter içinde uykudan kalkacaktı. Yaşadıkları ile ilgili hiç terapi görmeyen Kerim, yıllar sonra bunu ağabeyine anlattığında, ağabeyinin ona "sen her gece rüyanda babamızı öldürüyorsun" demesi üzerine bir daha o rüyayı görmeyecekti.”
Babaları yaklaşık bir ay sonra, yakınlarının araya girmesiyle eve geri döndü.
Ancak Mehmet bey eve döndükten sonra fazla bir şey değişmedi, bu olay kadar olmasa da, zaman zaman yine dehşet sahneleri yaşandı. Ama artık çocuklar büyümeye ve tepki göstermeye başladığı için eskisi kadar cesur değildi.
Yıllardır çocuklarıyla araya koyduğu mesafe gerginliğe dönüşerek daha da büyüdü. Kerim’de bu aile tablosu içinde yavaş yavaş delikanlılık çağına gelmeye başlamıştı.
Birkaç yıl sonra ağabeyi Üniversite sınavını kazanarak başka bir şehre gitti. Büyük ablası Ayşe öğretmen okulunu bitirerek aynı şehirde öğretmenliğe, küçük ablası Zehra ise Liseyi bitirip bir fabrikada sekreter olarak çalışmaya başladılar.
O günlerde içine kapanan babaları ilk rahatsızlığını geçirdi, muhtemelen içinde bulunduğu psikoloji ve bir günde tükettiği yaklaşık iki paket sigaranın etkisiyle çağın hastalığı kansere yakalanmıştı.
Her şeye rağmen babalarıydı, yıllarca içinde bulundukları psikoloji ile isyan ederek ölsün diye dua ettikleri adamın, çaresiz hallere düşmesi hepsini sarstı ve evlilik hayatı boyunca zulüm gören anneleri ona merhametle yaklaşık bir yıl baktı.
1981 yılının temmuz ayında, iyice ağırlaşan Mehmet bey henüz 53 yaşındayken hayata veda etti.
Cenaze hastaneden eve getirildiğinde, Kerim elinde olmadan bir gülme krizine girdi. Herkesin şaşkın bakışları rahatsız etse de, bir türlü kendine hakim olamıyordu.
Ağabeyi ise göz yaşlarını tutamıyordu, buna rağmen defalarca Kerim’i uyardı.
Ne yapıyorsun sen?
Neden gülüyorsun?
Rezil etme kendini…
İkazlarına rağmen, Kerim gülmeye devam ediyordu.
Cenaze camiye getirilip, cemaat öğle namazı için içeri girdiğinde iki erkek kardeş musalla taşında babalarını beklemeye başladılar.
Ağabeyi ağlarken, Kerim gülmeye devam ediyordu. Bir ara Ferhat Kerim’e doğru dönüp baktığında, o ana kadar gülen kardeşinin hıçkırarak ağladığını gördü. Aslında belki de Kerim ilk gülmeye başladığı andan beri ağlıyordu, ağlamakla gülmek arasında o kadar ince bir çizgi vardı ki…
Babalarını defnederek döndükten sonra da Kerim saatlerce ağlamaya devam etti.
Gülerken ağlamak, ağlarken gülmek.. Kahkahaların ardından gözyaşlarına boğulmak..Evet bunu sık sık yaşamıyoruz. Ama eminim hepimiz bir kez olsun bunu yaşamışızdır.
Bazen sevinçten ağlarız ya, neden üzüntüden gülünmesin ki?
YORUMLAR
İkisi de aynı kaslarla gerçekleşiyor, üstelik gülerken de ağlarken de gözümüzden yaş geliyor, demek ki beyinde benzer merkezler tetikleniyor.
Kaldı ki yazınızda anlatılan ve ölmesi için dua edilen bir babanın ölümünden sonra Kerim'in bilinç altındaki duyguları da su yüzüne çıkmış olabilir.
Kaleminizi kutlarım.
Saygılarımla.
UNALAN
ilginize sonsuz teşekkürler, selamlar saygılar
UNALAN
ilginize sonsuz teşekkürler, selamlar saygılar
Okurken o anları yaşamış gibi oldum,anlatımınız harika,kaleminiz hiç bitmesin .Saygılar
UNALAN
ilginize sonsuz teşekkürler, selamlar saygılar
Hüznümün Hüznü
Öykü oldukça acı başlamış, maalesef bir çok ailede yaşanan şiddet, yalın bir dille anlatılmış.
Gülmek ve ağlamak... insan bazen Kerim gibi gülerken aslında, ağlamasını yanlış ifade ediyordur, içi kan ağlarken, yaşadıklarına bir tepki olarak gülebilir.
Devamı değişik gelişecek bir öykü sanırım, tebrikler, saygılarımla.
UNALAN
Gülmek te ağlamak ta,tepki değil midir?O halde,çok da doğaldır.Korkunç olansa tepkisiz kalmaktır...
Yaşamdan,günümüz yaşamından verilen bu iç burkan örnek hikaye,şu an ülkemin hemen hemen her bölgesinde yaşanan türden...Keşke yaşamlar bu kadar acımasız olaylara sahne olmasa...Tebrikler anlatımınız ve hikayeniz için...
Onca karmasada büyüyerek yettismis olanlar icin gülerken agllamayi ya da aglarken gülmeyi cok görmenek lazim böyle bir anda.
Yüreginize saglik degerli dost
Saygilarimla
UNALAN
Ülkemizde sık sık yaşanan durumları, yazarak kitlelere sunarak ve dikkat çekerek, toplumsal sorumluluklara el vermek, bir şair ve yazar için en değerli bir görev.
Yaşanan bütün acılara rağmen, bir eşin ve babanın kucaklanması, bizim toplumumuza has bir erdem. Bu olguyu yazıda paşlamak, duygu vericiydi.
Aşırı kararsız, yüksek yoğunluklu dugu hallerinde, ağlamakla gülmenin karmaşasına dikkat çekiş de, yaşananların ne denli acı olduğunun pisikolojik kanıtını okura sunuyor.
Değerli paylaşıma teşekkürlerim ve saygılarımla.
UNALAN
Bu hikaye beni kendimle buluşturdu.Ben gülerken mi ağlıyorum yoksa ağlarken mi gülüyorum diye sordum kendime
Yüzüm hep gülüyor; dışarıdan sevimli güleç bir yüz. Çoğu zaman hakiki olsa da... Bir de ağlayan kalbimden yansımayan
gülen bir yüzüm de var. Hayatım boyunca dışarıya vuramadığım bu ağlamaları kalbim kan ağlarken kahkahamın
ardına saklandığım çok çok olmuştur. akıcı sıkmaya nefis bir başlangıç la serinizin devamını dilerim sevgiler selamlar
UNALAN
Gülerken ağlamak, ağlarken gülmek.. Kahkahaların ardından gözyaşlarına boğulmak..Evet bunu sık sık yaşamıyoruz. Ama eminim hepimiz bir kez olsun bunu yaşamışızdır.
O öyle bir dıuygu ki tarifi mümkün değil,yüreği kan ağlarken gülmek gibi,kimbilir neden acımızı gülmenin ardına saklamya çalışırız? çok duygulu yürek burkan bir öykü tebrik ediyorum değerli dost yüreğinize kaleminize sağlık başarılarınız daim olsun.selam saygımla.
UNALAN
abim..ne yazssa yakışıyor....akıcıydı güzeldi yine kutladım..saygımlaaa
UNALAN
ŞİİRLERİNİZ KADAR YAZIALRINIZ DA ÇOK BAŞARILI..
BU YAZIYI KEYIFLE OKUDUM VE SONRA DEVAMINI....
TEBRİKLER..SEVGİLER..
UNALAN
UNALAN
UNALAN
çok güzel anlatımdı insan her türlü hale geliyor
ben mesela çok sulu gözlüyüm olmayacak şeye ağlarım
ama bir cenazeye gittim
hiç gözümden yaş akmaz bu hale üzülürüm ama olmuyor işte sanırım sinirler geriliyor suskun kalıyor etrafa aval aval bakıyorum
saygılarımla her daim
UNALAN
UNALAN
Üzünküden gülünmezmi hiç?
Ağladğını belli etmemek için /kimseye kötü veya yolunda giden bir şeyler olmadığını hissettirmemek için daima gülen yüz maskeleri takarız
Tebrikler ,doğrusu böyle şiddet dolu bir evde yaşamak insanı ne kadar yıpratsada o kadar çabuk olgunlaştırıyor..Kerim ve diğerleri için kötü bir kader...Ama kader..öyle veya böyle bir şekilde yaşam devam ediyor etmek zorunda
UNALAN
dediğiniz gibi....gülerken ağlamak.....ağlarken gülmek......çok ince bir çizgi....istemesekte kendiliğinden boşanıp gidiyor.....kaleminiz daim yazsın dost saygılar
UNALAN
merhabalar hocam hani insan bir olay olurda kalakalır ya bende bu güzel öykünüzü okuduktan sonra kalakaldım. beni nerlere götürdü bilemezsiniz. size bir sır veriyimmi ben hala o gülen maskemi takıyorum her gün. kaleminize saglık diliyorum. tüm kalbimle sevgiler saygılar...
UNALAN
Yıl 1996 21 Mayıs Kurban Bayramı. Kayınpederimde (babaamlarda) bayram yapıyoruz. Kurban için büyük baş hayvan aldık ve hep birlikte ortak olduk hayvana. Sabah kasap bekliyoruz. Kasap geldi, kurban kesildi. Bizler içeriye kurban namazı kılmaya tam girmiştik ki, bahçeden bağırışmalar yükseldi;" Atıl öldü, Atıl öldü" diye. Koşarak çıktık. Babam gerçekten de kurbandan önce canını teslim etmişti. Cenaze kaldırıldı, evde kur_an okunuyor geceleri. Görümcem ve ben mutfağa namaz kılmaya girdik, ama kılmamız ne mümkün. Gülmekten namaz kılamıyoruz. Kayınvalidem gelip gidip bize kızıyor;" Bu ne gülmesi, gülmenin sırası mı?" diye
Sonra başladık ağlamaya. Tıpkı yazdığın gibi arkadaşım. O gülmek, sevinçten mutluluktan olmuyor, sinirler geriliyor heralde. Ne kadar babaya kin duysu da, baba babadır o yaşta çocuk üzülmez mi hiç!
Çok güzel bir öyküye başlamışsın arkadaşım. İçeriği ne kadar hüzünlü de olsa...Devamını merak etmeye başladım bile.
Kalemine sağlık. Sevgi ve saygıyla