Baharın kınasını gözlerine sürme çektim
Baharın kınasını gözlerine sürme çektim. Nasıl silinir bilmem, alnıma çalınmışken karası aşkın. Tuzlu gözyaşımızla büyütmüşken yüreğimizde çiçeğimizi haremine matem düştü Yuda’nın.
Düşünce gün gecenin kuytusuna, özlem kabir ateşleri olup yakardı içimizi. Umutsuz vedalarla ıslak bir buse kondurup alnına doyumsuz hülyaların, eskimiş bir yelkenli gibi ayrılırdık sevdanın limanlarından
Üzerimize geçirdiğimiz sevda gömleğinin dikişleri söküldükçe yeni sevdalar peşinde koşan üveyikler gibi kanat açarak göğün mavisine etrafa mutluluk tohumları saçar, her baharda hayata yeniden merhaba diyen rüşeymlerimizle sabah yağmurlarının altında ıslanırdık.
Bütün ayrılıkları kor olmuş yüreklerden alıp Nemrut’un eteklerine serptim sen yokken. Ve sonra Fırat’ı bir kemer yapıp doladım başkaldırmış bütün arzularımın boynuna. Murat’ın suyunda zülüflerini yıkadım sevdanın, Munzur’un kenarında türkülerini söyledim…
Tutkulu sözcüklerin efsunuyla büyürdü ruhumda kor yangınlarım. Senden sonra açmayı beceremeyen çiçeklerim vardı başucumda seni sayıklayan. Aşk dilimde tek heceydi söylemeye kıyamadığım. Kör bir bıçak sırtıydı âna sığdırdıklarımız. Gözlerin retinasındaydı rengi kaçmış ıslaklık, kirpikler kan kusarcasına bilenmişti şimdiden.
Nurlu gönül sarayının içine buyur ettiğinden beri yüreğimi; bir kuş kanadı kadar titrek, şen şad ve hürremim. Dilimde şükrü daim bir duanın tılsımı, avuçlarımda gözyaşıyla sulanmış bir gonca gül var. Sonu sana çıkacak bir yolun çiçekli yamaçlarında ayaklarıma karasular inene kadar durmadan yürüyorum. Yürüyorum, pâyına yüz sürmek için…
Yontulmamış sözcükler yuvarlanırdı engebeli yamaçlarımızdan aşağı geçtiği yerleri tarumar ederek. Ruhumuzun gelgitleri duyulurdu gözyaşlarımızı biriktiren aşk işlemeli yastıklarda.
Dağlardan süzülüp aşağılara akan bütün ırmaklar gözlerine dökülür, billur bir okyanus oluştururdu yüreğinde. Şimdi o okyanusun kenarında ışıltılı gülüşlerinle serinlemek vardı. Ah!..
Hazan kovduğunda baharı diyarından sen yeni baharlara gebe Anadolu bozkırlarında kulağını toprağın bağrına verecek, sevdanın ayak seslerini dinleyeceksin.
Her suskunluğun mendiline gözyaşı damlarmış. Sakın susma!..
Sen sevda türküleri söylerken yüzün gülücükler dağıtarak etrafa, mutluluğun polenlerini aşılayacak gül-i zarımda.
Melekler bütün gülüşleri aşka kutsayarak yüreğini Munzur suyunda yıkayacaklar ve sonra bütün güzellikleri künyene işleyerek sevdayla dolduracaklar kalbini.
Öpüşünce su ile toprak, boy verecek baharda erguvanları sevdanın. Alnına vişne çürüğü bir buse kondurdum. Sakın silme!.. Bilmesinler, bırak! Mecnun’un aşkını en yüce sansınlar. Bu büyük destanı semâya melekler yazsınlar…
Yürekte yangın beklemez gülüm!.. Er geç bedenleri saracaktır. Çek yüreğinin küreklerini sahillerime, aç yüreğinin yelkenlerini rüzgârlarıma… Yazdan kalma bir bahar yaşıyorum inan.
Buyur sahillerime…
Korgan / 28 Mart 2011
Baharın kınasını gözlerine sürme çektim Yazısına Yorum Yap
"Baharın kınasını gözlerine sürme çektim" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Ru
29 Mart 2011 Salı 00:12:54
Özenle işlenmiş bu güzel dizeleri bizlere okuma zevkini yaşattığınız için teşekkürler..
Yüreğinize sağlık , devamını bekliyoruz :)
esref
@esref
Çok değerli, güzel yorumunuz için teşekkür ederim Rukiye Hanım. Sevgiler sizlerin olsun.. Bir güzellik varsa sizin güzelliğinizdendir. Güzel bakan güzel görürmüş..