- 1120 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N - 68
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 68
Gözlerim, yağmurlara gebe bulutlar Tutku. Çok üzgünüm. Psikolojim bozuldu dün ikindiden beri.
Birçok gereksinmem için, süpermarketleri dolaştım. Alışveriş yaptım. Kendi ellerimle, alışveriş yapmak çok mutlandırıcı. Artık caddelerden korkmuyorum. Bir tek kamyonlar – tırlar ve büyük araçlar, biraz ürkütüyor. Onlardan da uzak durmaya çalışıyorum.
Beni bir görsen tutku. Küçücük varlığımla, tüm motorlu araçlara ve bedenen sağlıklı insanlara, meydan okuyorum. Tek elimle, çok iyi kullanıyorum akülü sandalyemi. Bazen yol ağızlarında küçük ya da büyük araçlar çıkıyor karşıma. Yol vermek için duruyorum. Şoförler, zarif bir referansla, benim geçmemi işaret ediyorlar. Tatlı gülümsemelerle, teşekkür ediyor ve hızla geçiyorum. Çok mutlu oluyorum, hayatın kalbinde – akışında ben de olduğum, kendi işimi yapabildiğim için. Küçücük varlığımla, HEEY BEN DE VARIM. İŞTE ARANIZDAYIM. Diyorum. Kabul etmek zorunda kalıyorlar. Hepimiz bir bütünün parçalarıyız. Kavşaklardan, sol tarafa, karşıya geçmem gerektiği zaman. Bazen kızıp, korna çalıyorlar. Ama bu hareketi yapmak zorundayım, kızmayın bana diyorum içimden. Artık, gereksiz çılgınlıklar yapmıyorum. Çok sık dışarıda olduğum için, iyice alıştım caddelere. Araçların ışık dillerine ve yol bulmaya. Bunlar, benim için, harika şeyler. Işık hızıyla öğreniyorum, özgür yaşamı. Tüm dışarı işlerini yapıyorum. Zorunlu kaldığımda, yardım ediyor insanlar. Fatura, banka, belediye, Pazar, market. Herşey, her şey. Oysa ben sokakta, yalnız kalmaya korkardım. Evimizin yolunu bilmezdim. Hep duvarların arkasında tutulunca ve engellenince, böyleydi. Şimdi daha hızlı bir sandalye istiyorum. İmkanlarım elverince, özel yapılacak benim için.
Tutku! Bircan’ım çok hasta. Sinirleri iyice yıpranmış. Doktorlar, bitmişsin sen diyorlarmış. Son günlerde, tümüyle kötüleşmişti. Günde birkaç kez düşüp bayılıyordu. Bilincini yitiriyordu. Ayakta duramaz, değil bana, kendine bakamaz hale gelmişti. Kızı Sevim bakıyordu hepimize. Bircan’ımın durumuna, öyle üzülüyordum ki…Hastaneye yatınca, benimle ilgilenmesi için, iyi tanıdıkları bir bayan bulmuştu Bircan.
Ve Bircan’ım memleketi Konya ya gitti. Hem tedavi olmak, hem de kendini toplamak, başını dinlemek için. Geçici de olsa, ondan ayrılmak, acı gelmişti bana. Sevim hepimize yetişemiyordu. Küçük ve engelli bir bebeği de vardı. Bana birinin gelmesi, mecburi oldu. Ben de, Bircan’n daha önce önerdiği Dileği istedim.
Üç gündür, Dilek bakıyor bana. Memnunuz birbirimizden. O da bu apartmanda oturmuş. Komşularla birbirlerini tanıyorlar. Bu arada, Bircan’ımın hep gözetim altında tutulması gerektiğini öğrendim, ani bayılmaları yüzünden. Bir kez, ikimiz yalnızken bayıldı ve benim aklım başımdan gitti. Bu durumda, onun bana bakmasını nasıl isteyebilirdim ki? Dileğin, kalıcı olacağını öğrenince. Bana çok kızdı. Haketmediğim öyle acı ve kötü sözler söyledi ki. Ben, tam anlamıyla, perişan oldum. İnsanı, hep çok sevdiği kişiler yıkar. Bircan’ım, bu dünyada en çok sevdiğim iki kişiden biri. Buradaki tek dostum.
Duyduklarıma inanamıyordum, paramparçaydım. Savunma ve açıklama yapmaya çalıştım. ( Bu durumlara düşmeyi ve düşürülmeyi, asla sevmiyorum. ) Anlayamıyordu beni. Telefonu kapatınca, nasıl ağladım nasıl? Telefon konuşmasından önce, öyle acıkmıştım ki… Yemek yeme isteğim kalmadı. Sadece ağlıyordum. Ben yalnızca, ona kıyamamıştım. Bakmasını istememiştim. Hayatımdan çıkartmamıştım. Sevgim azalmamıştı ve asla kötü bir niyetim yoktu. Nasıl olabilir ki zaten? Bircan’ım ve ailesi, benim birer parçam. Gerekirse? Bircan’ıma, kendi evimde bile bakarım.
Sevim geldi, beni yoklamaya. Beni öyle perişan görünce, “ NE OLDU SANA BÖYLE? “ Dedi. Tüm olanları anlattım. Üzülme, ağlama sen. O hasta biliyorsun, dedi. Evet, ben de öyle düşünüyorum, yanıtını verdim.
İşte böyle Tutku. Yorgun, üşümüş, aç – susuz ama mutlu, içimden şarkılar söyleyerek, evime geldim. Bircan’ımın dil yarası öldürdü sanki beni. Huzur ve mutluluk bulduğum evime mi? Yoksa cehenneme mi geldim? Anlayamadım. YİĞİDİ KILIÇ KESMEZ. BİR ACI SÖZ ÖLDÜRÜR. Böyle bir türkü vardı. Sevdiğinden geliyor, en büyük darbe. Zor topladım kendimi. Yüreğim; yere atılıp paramparça olmuş bir kristal vazo gibi. Yapıştırıcı izleri ve eksikler, hep belli olacak. Diğer sevgilerimde olduğu gibi. Bağışlıyorum ama ince ince kanamayı, önleyemiyorum. Kanarken, sızı – sızı bulutlar oluşuyor ve dereler çağlıyor yanaklarımda. Kendi omzuma koyuyorum başımı. Parmakuçlarımla topluyorum o dereleri.
Nilgün Acar 20. 03. 2011 ALANYA EVİM