- 505 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Etnik Ve Kültürel Özgürlük 9
Kültür maddi manevi oluşturulan düşünsel ve eylemsel etki eşmeler bütünüdür. Dolaşım sal etkime ve etkilenmeli iletişimlerdirler. Bu bağlamda din, dil, gelenek, görenek, ritüeller, büyü teknikleri, sanat, bilgi üretme, düşünce üretme, üretim teknikleri ve üretimlere dek teknolojileriniz, giyim kuşam, oyun ve şarkılarınız, ahlakınız tarihi geçmişiniz gibi birçok etkinlikler akla gelir.
İlk kültür girişme iletişimi işaret dili yani beden dilidir. Bunu için de doğayı yansıtma, doğadaki varlıklar gibi olmanın taklitleri vardır. Bu iletişimdi kültürü oluşturmaya değin seviyelerden, bugünkü seviyeye gelinmiştir.
Kültürün başlangıçtaki en büyük taşıyıcısı, kültürün sosyal gen aktarımlı olması ve anonim olması ilkesidir. Yani yazısız bir kuşaktan kuşağa aktarımdırlar. Bu nedenle bu çevrim içinde değişme ve değiştirilmeler çok çok olası idi. Her kültür günceli yansıtır olacağından, sözlü aktarımlar da güncele uyarlanacaktır. Böylece aktarılan kültür orijinal ilk yaşam tarzlarını yansıtmaktan uzak olacaktır. Her aktarımda değişme ve değiştirilme, sözel olduğundan, sözün uçucu oluşlarından ötürü, bu sözlü aktarım kültürün bir sakıncasıdır. Zaman ile ve yazılı dönemle birlikte, bu sakınca kısmen de olsa büyük oranda ortadan kalkacaktı.
Aynı tekrarı yinelenmeleri ve öğrenişti yansımalı düşünce ve aktivite ortaya koyabilen aynı kültüre dek devinişler; insan iletişimi içinde, insan sosyalleşmesinin (insan-insan ilişkisi ve insan insanlar yaşamı olgu aşmasının) temel bir tutkalıdır.
İlk dönem kültürü, sosyal elleşme mekanizmasını eksenleyip çeviren, daha çok sözlü davranış sal, mana algılı bir kültürdü. Yani bu kültürün manevi öznelliği çok büyüktür. Maddi olan yönü çok basitti ve mutlaka ki vardı. Bu basitlik (ilkellik) o günlerdeki girişmelerin bu güne yürünüşündeki dev adımlardı. İlkteki maddi kültür, sonraki toplumsal yapı, maddi kültürü gibi entegre bir kültür değildi.
İnsan öznelliğinin en temel oluşturucusu bu kültürel öğrenmelerdir. Siz bu temel üzerine yargılarınızı, kıyas ve hükümlerinizi, karar ve sınırlılıktı sorumluluklarınızı oluşturursunuz. Manevi kültür başlangıcın kişiye dek gözlemsel deneylerinin etkisi ile bir gaz ve toz bulutu gibi mana algılı oluşması vardı.
Bu yüzden boşlukta dalgalanan ve ilişkisel düşünmesi kişilerce pek pek yapılmaktan çok bir inanca dek, kabul edilişin yansıması gibi idi. Büyü, fal, gelecekten okuma (ata ruhlarıyla temas) gibi giderek daha da soyut aşan süreçlere kayabiliyordu. İşte bu gaz ve toz bulutuna çekirdek ve eksen olacak devinmeler maddi kültürün yansıyan düşünmesi ile ilişkilenmeye başlayınca, kültür sistemi hızla dönmeye başladı. Bu döneme; etkileme ve etkilenme, değişme ve değiştirmeyi içeren bir çevrimsel devinimdi.
Kişi öznel anlaması farklılıklar yarattığından ve maddi kültürün giderek karmaşık aşan yapılanışını anlamaktan uzak oluşuna göre, eksen çevresindeki gaz ve toz bulutunu eksenle ilişkilenmesi oldukça yavaş hatta çoğu kez de manevi algıları eksenle ilişkilenemez oluyor eksen çevresini tamamen eş zamanlı sürükleyemiyordu.
Bu nedenle, çoğu kez çevresindeki sarıma göre hızlı dönen eksen hareketi, sarımsa olan ve çevresindeki dönen manevi kültürle, eksene dek kurulamayan çoğu bağ ilişkilerinden ötürü, bu ikili ilişki, adeta bir avara kasnak ilişkisine düşüyorlardı. Eksen dönüyor(üretiyor) çevre sarımı bu üretime (dönmeye) ayak uyduramıyordu. Bu da manevi kültürün maddi kültüre göre zamanca geri kalması ve yavaş değişmesi idi. Yani manevi kültürün hızlı dönmesi ancak bilgilenme ile bilimsel düşünme ve öğrenme ile hızlanıyordu.
Manevi kültür bir yandan geri kalıyor bir yandan da olayları eksenle ilişkiler olmak, anlamak istiyordu. Bu yüzden inanç dediğimiz olgu bu kişilere dek olan anlamak isteyişin kişiyi tedirgin eden, kişileri huzursuz kılmasına; çok büyük bir dayanak ve önem oluyordu. Anlamak bilmekten çok hemen inanışla kişiler; tedirginlikten, kararlı olmanın rahatlık veren istikrarı içine geçiyordular.
Bu yüzden bu dönemin eksen ve eksen çevresi bağdı ilişkileri kurmak ve anlamak istemenin araçları da büyü veya sihir dediğimiz, fal gibi teknikler işin araçlarıydı. Ki bilimsel olacak olan deneyselliğin de böylece bilmeden istemeden bir ön envanterini oluşturacaktı. Bilimsel oluşun da ayak sesleri böylelikle olacaktı.
İlk dönem olan sosyal birlikler dönemine dek kültürler, etnik yapılı kültürdürler. ilk dönem kültürleri zorunlu olacakla, etnik yapıları ortaya koymuştur. Bu da tek yönlü olmayan ve çok köklü bağıntı olan gelişmenin dinamiğine çok uygun bir oluşmadır. Yani etnik sosyal elleşmeler, geleceğin gelişmesi içindeki dinamik motor gücü olmayı şimdiden belirlemişti.
Bu yüzdendir ki toplumsal gelişmeler çok yönlü ve çok köklü, farklı etnik kültür temelleri üzerinde devinmesine dek olacak olan, girişmelerini vermiştir. Bu yüzden dir kibir Nil kültürü ile bir Mezopotamyadaki kültürler yine İndüs vadisindeki, Çin steplerindeki vs. diğer uygarlıkların kültürleriyle benzerlikleri ve farklılıkları, taşımayı içermektedirler.
Uygarlıkların (maddi ve manevi kültürü giriştirmelerin) benzerlikleri iki yönden zorunlu oluyordu. Birinci yön olarak, ilk sosyal elleşme ve sosyalizasyon döneminde sosyal yapının topaklaşmasını; beslenme, barınma, güvenlik gibi aynı temel gereksinimlerden kalkışla süreci başlatıyor olmalarıdır. Bu temelden hareketle sosyal elleşen yapı, kişilerine cazibe merkezi oluşun (aitti kılmasının) bir eksen eşilmesidirler.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.