- 1521 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
FORSA
İnsanlık tarihi boyunca, idamdan sonra verilen en ağır ceza kürek mahkümiyetidir. Forsa olarak adlandırılan bu ceza, gemiciliğin gelişimiyle yirminci yüzyılın ilk yarısında ortadan kalkar. Gemilerde kürek kuvvetine gereksinim duyulmaması idam cezasının bile yanında kurtuluş olarak kabul edildiği forsalığı tarihin sayfalarına gömer. İlk teknelerde kürek çekme işini belli bir ücret karşılığından bu işe kimse yanaşmıyor, canını tehlikeye atmak istemiyordu. Bu yüzden savaş gemilerinin kürekleri esirlere ve ceza olarak da azılı canilere, katillere çektirilmekteydi.
Ayağındaki zincirle oturduğu yere bağlı olan forsa, küreğinin üstünde uyumak zorundaydı.Savaş sırasında kürek çekerken geminin yara alarak yada yanarak batması durumunda hiçbir yere kımıldanamayacağını da çok iyi biliyordu. Çünkü o zincirle ayağından bulunduğu yere bağlıydı. Muhafızlar yorulan forsanın ağzına şaraba batırılmış bir parça ekmek atarlardı. Kaptanın yukarıdan daha hızlı, daha hızlı diye bağırmasıyla kırbaç sesleri duyulurdu forsanın sırtında.Bu zulme dayanamayıp bayılanlar olursa numara yapıp yapmadığının anlaşılması için daha çok kırbaçlanılırdı.Küreğinin üstüne yığılan zavallı forsada bir hareket görülmezse çözülür ve denize atılırdı.Kürek mahkumunun sırtındaki kırbaç yaralarından sızan kan , köpek balıkları için ziyafete bir ağrı olurdu.Forsaların yani kürek mahkumlarının çektikleri eziyet ne kadar anlatılırsa anlatılsın yinede yetersiz kalır şimdide bu konuda ünlü tarihçi Morgan‘a kulak verelim. Morgan forsaları şöyle anlatır ;
"Bilhassa bir düşmanı takip veya ondan kaçarken bir kadırganın içinde bulunup ta bu manzarayı görmeyenler bu durumun en hassas kalplerde bile üzüntü getirebileceğini kesinlikle düşünemezler, bu durumu görmeyene kelimelerle anlatmak çok yetersizdir.. Artık vücutları yaralardan sim siyah olmuştur. Altı ay kadar kütüğe bağlı kaldıktan sonra çözülen bu talihsizler en güçlü insanların bile tahammül edemeyecekleri en zor cezaları çekmiş olurlar bütün bu meşakkatli işler devam eden tehditler, kırbaçlar , küfürlerle gece gündüz zorla sevk edişlerini görmek gerçekten elemli ve korkunç bir manzaraydı."
Elli altı yaşında şehit düşen Turgut Reis 1543 yılında Cenova’yı kuşatan Barbaros Hayrettin Paşa tarafından 3000 altın fidye koşuluyla kurtulana kadar hıristiyan gemilerinde forsalık yapmıştır. Akdeniz ‘de üç yıl kürek mahkumu olarak gezinen ünlü Turgut Reis küreğe zincirli olarak değil seksen yaşında savaş alanında ölür. Oruç Reis ve Salih Reis’ inde uzun yıllar savaş esiri olarak forsalık yaptığını biliriz. Türklerin eline esir düşen İspanyol yazar Cervantes De ünlü eseri Don Kişot’ ta forsalara yer verir.
Yolda kürek cezasına çarptırılan mahkumlarla karşılaşan Don Kişot, suçlarının ne olduğunu sorar askerlere. Mahkumların arasında bir kadın forsanın olduğunu öğrendiğinde şunları söyler: "Bu pezevengi geminin kaptanı yapın’’
Cervantes neden kürek mahkumlarına karşı duyarlıdır. Çünkü Cervantes Türklerin eline esir esir düşmüş, beş yıl esir kalmış, forsalık yapmıştır. İstanbul’da yayınlanan Aydınlık adlı derginin yazarları 12 Ağustos 1925 tarihinde düşüncelerinden dolayı ağır cezalara çarptırılırlar. Mahkemenin on beşer yıl küreğe konulma cezası verdiği insanlar arasında bir de şair vardır. Cumhuriyetin ilk yıllarıdır ve ceza yasaları henüz hazırlanmadığı için hala Osmanlı’dan kalma ceza yöntemleri uygulanmaktadır. Ve 12 Ağustos 1925 tarihinde Aydınlık Gazetesi yazarları yargılanır. Aralarında biri on beş yıl küreğe konulma, yani forsalık cezasına çarptırılır. Emeğin yüceliğine inandığı için yaşamının büyük bir bölümü dört duvar arasında geçecek olan ve o gün ilk cezasını alan bu şairin adı Nazım Hikmet’tir