- 2038 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsan Güven Duymak İster
Cahiliye toplumlarında yaşayan insanlar birbirine güvenmezler. Hatta "babana bile güvenmeyeceksin" sözü toplumda slogan haline gelmiştir. İnsanlar genellikle hep yalnızdırlar ve gerçek anlamda hiç dostları olmadığından yakınırlar.
Oysa güven duymak heyecan verici bir şeydir. Bir insana ölümüne güvenmek ve –Allah’ın izniyle- sonsuza kadar yanında olacağına ümit bağlamak. Ve asla vefasızlık, yapmayacağına inanmak. İşte insanların elinden alınan duygu budur ve bu çok büyük bir nimetin kaybıdır. Güven ve doğruluk yok olunca, geriye de zaten fazla bir şey kalmamıştır.
Günümüz evli eşleri de çoğunlukla birbirine güvenmeyen ve dost olamayan kişilerdir. Sık sık yalana başvururlar, kadın her an aldatılma ya da terk edilme korkusu içinde yaşar, erkek de çıkarları nedeniyle karısının kendisini maddi olarak değerlendirdiğini düşünür. Her ikisi de ruhlarına saygı duyulmadığından emindir. İnsanın gerçek anlamda mutlu olabilmesi için güvendiği, sevdiği ve yalan söylemeyen, Allah’tan korkan, samimi insanlara ihtiyacı vardır.
Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve sözü doğru söyleyin. Ki O ( Allah), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın… (Ahzap Suresi, 70-71)
İnsan karşısındaki kişiye güven duymak ister. Ancak yukarıdaki ayette de bildirildiği üzere doğru sözlü ve güven verici olabilmek için, kişide Allah sevgisi, Allah korkusu ve derin iman olması gerekir. Allah’tan korkmayan birine insan nasıl güvenebilir? Allah’ın sonsuz gücünü fark edemeyecek kadar zayıf akılda bir insandan ne derece dostluk beklenebilir?..
Dostluk, Allah korkusu ve sevgisi temeli üzerine kurulur. Birbirine sürekli yalan söyleyen, oyun oynayan, taktik geliştiren kişilerin gerçek dostluğu yaşaması imkansızdır. Bu kimselerin bulundukları ortamlar, bir tiyatro sahnesi gibidir… Bu, nefes almadan yalan söyleme üzerine kurulu bir oyundur.
Günümüzde samimiyetsizlik ve yapmacıklık insanlar arasında çok yaygındır. Samimi insanın tüm davranışları içinden geldiği gibidir ve kişi doğallığı nedeniyle çevresindeki insanları olumlu etkiler. İnsanın mimikleriyle, konuşmalarıyla ve düşünceleriyle tam anlamıyla kendisi olması gerekir. Ancak cahiliye bireyi düşüncelerinde dahi samimiyeti yaşamaz. Tepkilerini ölçmek için kurnazlık yaparak karşısındaki insana tuzak sorular sorar, tuzak üsluplar kullanır. Bu çok yorucu bir şeydir ve dürüst insan, dostuna bu tarz oyunlar oynamaz. Ayrıca kendisine böyle oyun oynadığını fark eden insan, o kişiye sevgi duyamaz. İnanan kadın ya da erkek ise son derece dürüsttür, asla tuzak kurmaz. Allah’ın rızasını amaçlayan bir insan en iyisini, en hayırlısını düşünür, karşısındaki kişinin de ona güveni tamdır.
İnsan dostunda, güvenin yanı sıra akıl, samimiyet ve dürüstlük arar. Bu özellikleri hissetmek insanı çok rahatlatır. Bir insan arkadaşının Allah’tan gücü yettiğince korktuğuna inanıyorsa, Allah’a aşkla bağlı olduğuna ve O’na tam teslim olduğuna inanıyorsa o zaman güvenin konforunu yaşar. Allah’tan derin bir saygıyla korkan kişi akıllıdır ve karşısındaki insanı çok etkiler. Onun her sözü güzel sözdür ve hoşuna gider, içini açar.
İnsan Allah’a yakın olduğu zaman O’nun sıfatları üzerinde tecelli eder. Mümin kardeşinde Allah’ın tecellisi olan aklı ve güzel ahlakı gören, ruhu onunla tatmin bulan insan, her türlü çileye, her türlü zorluğa göğüs gerer, mutluluğu yaşar. İşte bu gerçek dostluktur; Allah aşkının yansımasıdır. Bu dostluğu samimi yaşayan insan, acıyı da, belayı da, her şeyi kabul eder. Rabb’imiz, iman edenlerin bu güçlü sevgi anlayışlarını, bir Kur’an ayetinde şöyle haber verir:
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)
Güvenilir insan için nefsinin bencil tutkuları değil, dostlarının istekleri önceliklidir. Güven vermek isteyen insan nefsini terk etmelidir. Nefsini gözeten, onu örtüp-saran kişi, güvenilir olma özelliği gösteremez. Nefis şeytanın etkisindedir, şeytanın sözcüsüdür. Dolayısıyla nefsinin yanında olan kişi, gerçek anlamda dost olamaz. Çünkü yaşanan bir olayda seçim yapması gerektiğinde, arkadaşını değil, kendisini ve çıkarlarını seçecektir.
İnsanların birbirlerine güvenmiyor olması korkunç bir durumdur. Temeli Allah sevgisine değil, karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanan arkadaşlıklar, insan için zamanla azaba dönüşür. Gerçek dostluklar kurmak ve gerçek dostluğun güzelliğini yaşamak isteyen insan, özellikleri konusunda öncelikle kendisini gözden geçirmelidir. Güvenilir olmak ve güven duymak, insan için çok önemli bir ihtiyaçtır. Bu, imanın getirdiği en önemli özelliktir ve insan için güven, dünyanın en büyük nimetlerinden biridir.
Mü’minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, ’güven duygusu ve huzur’ indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fetih Suresi, 4)
Fuat Türker, Haberin Gündemi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.