- 1047 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yılları Peşinden Koşturan Gözler 1
Ahmet oturduğu yerden kalktı, dalgın dalgın yürümeye başladı. Arada bir önüne gelen taşlara ayağıyla topa vurur gibi vuruyor, bir şeylerden hıncını alıyordu.
Hayaller kurarken bile yüzünü buruşturuyor, belli ki kurduğu hayaller de ona mutluluk vermiyordu. Bu koskoca hayatta kendini yalnız hissediyor, bir tek arkadaşı Ali vardı zâten...
Yalnız onunla paylaşıyordu her şeyini yalnızlıklarını, öksüzlüğünü, yetimliğini.
"Keşke Ali’de burada olsaydı" diye geçidi içinden.
Ali’nin yokluğu Ahmet’e daha çok dokunuyordu. Ali gurbete gideli üç ay olmuştu
Bu düşüncelerle yürüyordu, ne zaman ki omzuna bir el dokundu, köy kahvesinin önüne geldiğini anlamıştı. Ufak bir şaşkınlığın ardından kendini toparladı.
"-Buyur Mevlit amca dedi."
"-Len oğlum nerelerdesin sen, bu gün Ali seni kaç kez aradı, biliyor musun konuşmak istiyormuş, birazdan yeniden arayacak?” dedi.
Ahmet öyle sevindi ki bu duruma Ali’yi çok özlemişti. Beklemeye başladı. Köy kahvesinde çalan her telefonla ayağa fırlıyor, kahveci Mevlit amcanın Hasan tel sana, Mehmet tel sana, sesiyle usulca yerine oturup bir umut bekliyordu.
Köyde bir tek telefon bu kahvehanede bulunduğundan herkes burayı arıyor, azda olsa hasret gideriyorlardı.
Nihayet beklediği tel gelmişti.
"-Alo, neredesin kardeşim şükür kavuşturana.” dedi. Ali
Ahmet, Ali’nin sesini duyunca ağlayacak gibi oldu kekeledi. Boğazına bir şeyler dizildi çok duygusaldı. Ahmet küçük bir suskunluğun ardından;
“-Evet, şükür kavuşturana kardeşim.” dedi seni çok özledim. “Ne zaman izine geleceksin” diye sorunca Ahmet;
“-Oğlum ne gelmesi, senin buraya gelmen gerek. Hem de yarın. Sana bir iş buldum. Benim çalıştığım iş yerinde. Sabaha yola çıkıyorsun ona göre. Ben seni terminalden alırım görüşürüz.” dedi ve kapattı telefonu…
Bu güne kadar askerliğin dışında köyden çıkmamış, hep onun bunun yanında inşaatlarda çalışarak geçimini sağlamıştı. Ahmet,
sabah yola çıkacağı için, az çok kendisine emeği geçen dayısı, amcası ve yengeleriyle vedalaşmak istedi. Bazen onların yanlarında karnını doyurur, bu vesile ile azda olsa yalnızlıklarından kurtulurdu. Şans ona hiç gülmemiş daha on üç yaşında babası gitmişti. Trafik kazasıyla annesi de bu hasrete dayanamamış, yakalandığı vereme yenilmişti.
Akrabalarıyla tek tek vedalaştı, onlarda bu habere sevinmişlerdi. Nede olsa kardeşlerinin yadigârıydı Ahmet’in mutlu olmasını istiyorlardı.
Ahmet, sabah erkenden yola çıktı. Önce Artvin’e giden arabaya, sonrada İstanbul arabasına bindi. İstanbul terminaline geldiğinde çoktan hazır bekliyordu kardeşim dediği Ali, oğlu can ile birlikte. Kucaklaştılar koskoca üç ayın hasretini giderircesine…
Oğlum, bu akşam bizde kal. Yarında sana ayarladığım eve bakarız beraber dedi.
O akşam Ali’lerde kaldı ama gece uyku tutmamıştı. Yeni doğmuş bir bebek gibi bir hayata gözlerini açmıştı.
Ali’nin tuttuğu iki odalı evi de ertesi gün çekip çevirdiler. Ali’ye yetecek kadar bir şeyler aldılar ve o evi yaşanacak hale getirdiler. Ahmet, Ali’nin çalıştığı otelde garsonluk yapacaktı.
İstanbul’a geleli iki ay olmuştu ama, işini seviyor çok çalışıyordu. Her şeyi sanki yıllardır bu işte çalışıyormuş gibi bir ustalıkla yapıyordu. Beş numaralı masaya doğru yaklaşmıştı. Kibarca; “Buyurun eeefendim!” diyecekti ama kekeledi. Çünkü o anda güzel mi güzel, sarışın dalgalı saçlı, kirpikleri ok gibi, deniz mavisi gözlerle karşılaştı. O bakışlar Ali’nin sarsılmasına neden oldu. Düşecekmiş gibi ellerini masaya tutundu. Şaşırdı bu bakışlarla, Kalbinde bir şeyler süzüldü. Neydi böyle içinde ılık ılık eriyen şey, hiç bu duyguyu tatmamıştı daha önce. Kız da etkilenmiş olmalı ki onunda yanakları al al olmuştu. Bir anda Ahmet’in can alıcı bakışları ardından… Ahmet yirmi beşinde çok yakışıklı bir delikanlıydı.
Bir müddet sözle değil, gözlerle konuştular. Başka masandan gelen istek üzerine Ahmet, oradan ayrılmak durumunda kaldı, kıza hiç bir şey soramadan. Kimdi bu peri kızı geri döndüğünde yerinde yoktu. Ama nereye baksa sanki o gözlerle bakıyor, olduğu yerde hayallere dalıyordu.
Oldukça sakin olan Ahmet, biraz daha iç âlemine dalmıştı. Bu durum şef garson olan Ali’nin de dikkatini çektiği için, “sordu kardeşim neyin var hiç konuşmuyorsun” dedi.
Hayatta tek dert ortağı Ali’ye anlattı durumu. Ali, ben o günden bu yana ondan başka bir şey düşünmez oldum.
“Yapma Ahmet kimdir nedir evlimi, bekâr mı, hırlı mı, hırsız mı onu bile bilmiyorsun sen?”
“Bizim Hatice’ye söylerim sana uygun birini bulur baş göz ederiz” dedi. Dedi ama Ali’nin içinde bir volkan kaynıyordu.
Ali işinde o kadar başarılıydı ki kısa sürede şef garson oldu. İşverenlerin öyle güvenini sağlamıştı ki, çok geçmeden aynı iş yerine ait başka otelde, otel müdürlüğü yapmaya başlamıştı. Her şey ondan soruluyordu artık. Ama bir günden bu güne o gözleri, o güzel peri kızını aklından çıkaramıyor hayaller kuruyordu durmadan.
Keşke nerede oturduğunu öğrenseydim. Ah benim akılsız kafamm ahh diye hayıflanıyordu zaman zaman!
Bir gün, otelde o peri kızına benzeyen sarı saçlı birini arkadan gördü de, heyecandan bayılacakmış gibi oldu. Oysa!peri kızıyla ilk karşılaştığı zaman, boyunu posunu dahi görmemişti. Yinede saçlarını peri kızının saçlarına benzettiği için,heyecanla yanından geçer gibi yaptı, bir umut yüzüne baktı ki! o değil hayal kırklığına uğradı.
Alın teri ile çalışıp biriktirdikleri ile birazda borçlanarak bir araba almış, yeni tuttuğu sahil manzaralı evi de yavaş yavaş dayayıp döşemişti.
Her gün eve gelirken yolda üç beş delikanlıyı çöplerden kâğıt toplarken azimle çalıştıklarını görüyor, onların gayretle çalışmalarından hem mutlu oluyor, hem de bu çalışkan delikanlılar buralarda ziyan olmamalı diye geçiriyordu içinden. Buna bir çözüm bulmalıyım dedi Ahmet. Köyde geçirdiği zamanlarını düşünüyor, bir şeyler yapmalıyım böyle olmaz diye planlar çiziyordu.
Ali, arada bir “Ahmet yengen sana kız bulmuş bir bak istersen.” diyor. Ama Ali asla peri kızını unutamadığı için kızları görmeye bile gitmiyordu.
Günler akıp giderken evde olduğu bir gün, bilemediği bir duygu çöktü içine. Dışarı çıksam iyi olur diye, düşünerek kalktı arabasına bindi. Yüreğinin götürdüğü yere kadar gitmek istedi.
Devam Edecek...
YORUMLAR
çok değerli yazar arkadaşım öykünü beğeniyle okudum,gerçekten çok güzel olmuş çok beğendim,devamını da sabırsızlakla bekliyorum.ancak kendimce eksik gördüğüm ve düzeltirsen öykünün çok daha iyi olacağına inindığım bir iki noktayı
, affına sığınarak söylemeden geçemeyeceğim;çünkü ben sadece 'tebrikler ,güzel olmuş' yorumlarının yol göstermekten uzak olduğunu ve her ne kadar yazarı teşvik etse de onu geliştirecek bir yorum olmadığı kanısındayım. şimdi izninle naçizane fikrimi söyleyeyim:''Ahmet öyle sevindi ki bu duruma Ali’yi çok özlemişti çünkü'' burası biraz sorunlu bence...''Bir gün, otelde o peri kızına benzeyen sarı saçlı birini arkadan gördü de, heyecandan bayılacakmış gibi oldu. Oysa kızın boyunu posunu dahi görmemişti. Yinede kızın yanından geçer gibi yaptı. Yüzüne baktı ki o değil hayal kırklığına uğradı'' burada biraz daha pisikolojik şeyler işlenebilir... tekrar söylüyorum amacım kesinlikle ukalalık degil sadece kendi fikrimi siz değerli yazar arkadaşımla paylaşmaktır meramım.saygılar...