- 5909 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİ
Birkaç sene önce bir vesile ile gittiğim Trakya’da Çanakkale şehitlerimizi de ziyaret etme şerefine erişmiştim. Çanakkale savaş anılarını ve mucizevi olayları bir çok defalar okumama rağmen ilk defa olarak savaşın yaşandığı yerleri görüyordum.
Birinci Dünya Savaşı sürerken Müttefik kuvvetleri 1915 yılının başlarında çok büyük kuvvetlerle Gelibolu’ya çıkartma yapmışlar, çok kanlı savaşlardan sonra 1915 yılı sonlarında ülkelerine çekip gitmişlerdir. Bu savaşların sonunda şehitlerimizin sayısı 253 000 (ikiyüzelliüçbin)’dir.
Burada beni en çok etkileyen olaylardan biri Sargı Yeri Şehitliği’nde olanlardır. Sargı yeri savaş hastanesine dönüştürülmüş çok büyük bir yerdir. Sadece hafif yaralıların sargısının yapıldığı bir yer değil kolu- bacağı kopmuş, gözü patlamış velhasıl akla gelebilecek en ağır yaralıların tedavi ve bakımının yapıldığı yerdir. Sadece bizim yaralılarımıza değil işgal ordusundan da yaralı olanların tedavileri yapılırmış.
Fakat 28 haziran 1915 tarihinde gece yarısından sonra müttefiklere ait savaş gemileri toplarla sargı yerini dövmeye başlamış. Her tarafın ateşler içinde kaldığı bu unutulmaz gecenin sabahında gelenler binlerce yanmış insan cesedi ile karşılaşmışlar. Bir gecede 18 000 (onsekizbin) Türk şehit olmuş, Bu olayda 2000 (ikibin)’den fazla müttefik ordusu askeri de yanmıştır.
Yine Akbaş Limanından yaralı taşıyan Halep adlı gemimizin tam limandan ayrılacakken bombalanmasıyla şehid olan 200 (ikiyüz) civarında askerimiz Akbaş şehitliğinde yatmaktadır.
Peygamber efendimizin bu savaşta bulunmuş olması, Seyit Onbaşının koskoca top mermisini yüklenmesi, Anzak’lı Ömer’in hikayesi, koskoca bir alayın sisler içinde kaybolması...
Yaralı Mehmetçiğin yaralı düşman askerini kucağında taşıması, cephedeki askerlerin bazen siperlerdeki düşman askeriyle azık ve sıgara paylaşmaları,
Yarım ekmeğin yanında bazen bir tas çorbayı ya da hoşafı bile bulamadığı yarı aç yarı tok savaşan Mehmetçiklerimiz…
Kanın gövdeyi götürdüğü, topraktan çıkan çeşmelerden akan suların bile kan-kızıla boyandığı yerler…
Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar. K.Atatürk
Savaşa katılan diğer devletlerin insanları geçmişle bağlarını hep canlı tutmuşlar gelecek kuşaklara da en güzel şekilde aktarmasını bilmişlerdir. Savaşa taraf olan Fransızlar, İngilizler, Anzaklar gibi diğer devletler her yıl düzenledikleri gezilerle buradaki mezarlıklarını ziyaret ederler, hem de kilometrelerce uzaklardan. Hatta yirmi yıl ödemeli turlar düzenleyerek .
“Sizin gençlerinizde milli şuur yok” diyen Japonlar tarih şuurunu oluşturma adına bakınız neler yapıyor;
Öncelikle çocuklar daha okula başlamadan onlara şok testler uygularlar. Uçak gibi hızlı giden trenlere bindirirler, çok katlı yollardan geçen tren onları şöyle bir sarsarmış. Daha sonra robotlarla çalışan çok büyük fabrikalara götürürler, teknolojinin baş döndürücü etkisi ile yine şok olur ve hayranlık duyarlarmış. Bu şoktan sonra onları atom bombasıyla tahrip olan ve aynen korudukları Hiroşima ve Nagazaki’ye götürürler, bilgiler verirler. Hiçbir canlının ve bitkinin hayat bulmasına imkan vermeyen atom bombasının etkilerini hayretle seyrederler ve bütün bunlar derin ve etkili izler bırakırmış.
Bütün bunların ardından da çocuklara ; “Eğer sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz, vatanınızı, işte böyle düşmanlar yakar, yıkar ve hiçbir canlının yaşayamayacağı hale getirir; sonra da çeker gider. Çalışırsanız bindiğiniz hızlı trenleri bile geçecek yeni araçlar yaparsınız. Daha da gelişmiş fabrikalar kurarsınız.Üstelik hiçbir zaman, düşman size saldırmaya cesaret edemez. Ülkeniz milletiniz yücelir, yükselir, daima bütün insanların saygı duyduğu ve özendiği bir konum alır. Şimdi artık çalışkan olup olmama kararını kendiniz veriniz. Çalışmak ve ülkenizi sevmek zorunda değil misiniz? Artık bunu siz düşünün ve kararınızı verin! “ Derler.
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. K.ATATÜRK
Çanakkale’de Gelibolu yarımadası ibret alınması gereken bir “açık hava harp müzesi”dir. Yurdumuzun her köşesinden, Bulgaristan, Trablusgarp’tan bile gelenler sahip oldukları biricik vatanlarını savunmak için buraya koşup gelmişler, evlatları-torunları huzur içinde yaşasınlar diye kendilerini feda etmişlerdir, şehitlerimizin hepsi aynı amaç uğrunda, bu vatan uğrunda şehit düşmüşler. Hepsi de yan yana omuz omuza kabirlerinde yatıyor, hepsinin adları da MEHMET. Allah Rahmet Eylesin, Ruhları Şad Olsun.
Şehitliği ziyaret ederken her tarafın kabir olduğu hissiyle insan yere basmaktan korkup titriyor. Zira aradan onlarca yıl geçmiş olmasına rağmen tarlalardan hâlâ kemikler çıkarmış.
Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz. K. Atatürk
Zaman çatışma –çekişme zamanı değildir. Zaman birlik beraberlik zamanıdır, çalışma, üretme zamanıdır, Yükselme- güçlenme zamanıdır. Bu da eğitimle, cehaleti yenmekle, herkesin üzerine düşen vazifeyi elinden geleninden daha fazlasını yapmasıyla mümkün olur, Hem yurdumuzda hem dünyada, uzun vadede barışın hüküm sürmesi için çocuklarımızı ve gençlerimizi bilinçlendirmeli, onların her yönden kendilerini geliştirmelerini sağlamaya çalışmalıyız. Ancak bu yolla hem güç hem de barışı sağlayabiliriz.
Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız. K.Atatürk.
Hepimiz, herkes ömründe hiç olmazsa bir kere Çanakkale’yi ziyaret etmelidir. Okullarımızda öğrencilere ve öğretmenlere, belediyelerde vatandaşlara turlar düzenlenmelidir. Ne şartlarda bu günlere ulaşabildiğimizin, Atalarımızın bu vatan uğruna ne bedeller ödediğinin o zaman daha çok bilincine varabileceğiz.
Saygılar...
Birsen Erkan
YORUMLAR
Fikrinize tüm kalbimle katılıyorum.Hem de tam zamanıyken....o havayı soluklamak ve yerde yatanları gördüğünde yere basmaya kıyamamak duygusunu yaşamak gerek.Ben gezinirken suyum bitti ..şehitliğin altında akan pınardan su bile içemedim.Günlerce etkisinde kaldım.Yüreğine kalemeine saglık kardeşim.Kutlarım.