- 1237 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DIŞA ELVEDA İÇE MERHABA !!!
Emin olabileceğimiz tek eylem, içsel güdülenmenin yarattığı eylemdir. içsel güdülenmeden yoksun, dış uyarıcıların etkisiyle harekete geçen mutlaka bir gün yok olabilir. İnsan yönlendirilmeye ve uyarılmaya çok muhtaçtır, ancak tüm hayatını yönlendirmelerle sınırlandırırsa yıkıma uğrar.
İnsaniyet mektebinin sıralarını aşındırmak öncelikli hedef olmalıdır. Bu mektep insanlığın yaşam potansiyelini açığa çıkarır ve nasıl kullanılması gerektiğini öğretir. Bu potansiyelden mahrum yaşamak, birçok yalancı potansiyeli hayatlara taşıyacaktır. İçsel güdülenme, kendi yakıtını çalıştıkça kendi içinden üreten bir araç gibi dışardan herhangi bir yakıta ihtiyaç duymamaktadır. Bu oluşum insan hayatında başlatılabilirse, yıkılan onarıma muhtaç olan, algılamadan yoksun göstermelik eylemleri sahi diye yutturan, ortama göre eğilen bükülen, topukları yalamayı marifet bilen insanların saltanatı sona erecektir. Evet, bu saltanat yıkıldığı an güven ortamı doğacaktır. Bu güven ortamında her birey sahip olduğu statünün rollerini en iyi oynama gereği duyacaktır. Rollerinde bir aksama olduğunda vicdanen kendisini yargılayacak ve rahatsız olacaktır. Bu rahatsızlıkları duyan insan içsel güdülenmeyle yaşamlarını sürdürmektedir.
Köstebek ruhlu varlıklar, bir eylemi yaparken inandığı için yapmaz. Onlar bir iş ortamında çalışıyorlarsa, patronlarının gölgesinin daima kendilerini takipte olduğuna inanarak, sırf ona yaranabilmek amacıyla bir şeyler yapmaya çalışır. Çünkü bunlar insaniyet mektebinin kurallarından habersiz yaşadıkları için, konumları ve statüleri her zaman yer değiştirebilir. Bazen patronun gözlüğü, bazen ayağına giydiği ayakkabı, bazen patronun aracının vites kolu, bazen tırmandığı merdivenin basamakları, bazen malik hanenin kapı kilidi, bazen kaptı kaçtı rolünü oynayan götürücü, bezende ayak paspası oldukları için güven temelinden yoksunlar…
Cambazların motivasyonu nasıl ki seyircilerinin ve alkışlayanlarının çokluğuyla doğru orantılı ise, bunların motivasyonu da görsel dünyadaki etkileyicilerle orantılıdır. Oysa dış kaynaklı güdeleyiciler adı üstünde yapay uyarıcılardır. Bu uyarıcılara göre yaşayıp, doğruluklarını ve başarılı olduklarını iddia edenler sadece kendilerini aldatırlar. Bu aldatıcı yalancı oyalanma kültürünü yok etmek gerekir. Yoksa aralıksız revizyon süreci kaçınılmaz olur. Bu kaçınılmazlıklar ne zamana kadar devam edebilir ki, İnsan sayısı kadar değişimleri yapabilecek hiçbir yapılanma modeli olmayacaktır O halde yapılması gereken, insanların iç dünyalarından kaynaklanan enerjiyi yaratmaktır. Bunun yolu, sahici biz duygusunu canlandırmak ve katılımcılığı arttırmaktır. Bir insan bir işte ne kadar kendini ifade edebilirse, o işi o oranda sahiplenir. Eğer bir birey, ben falan adamın yanında ya da A şirketinde çalışıyorum demeye devam ediyorsa, orada sahiplenme duygusu yok demektir. Bir insan çalıştığı yeri sahipleniyor ve şurası bizim der gibi ifadeler kullanıyorsa orada iç kaynaklı güdülenme var demektir. Bu iç kaynaklı güdülenmeler yerleştikçe, yalancı sahici olmayan kültürler birer birer kaybolacaktır.
Kendine güvenle başlar her şey, eğer birey kendine güveniyorsa, içsel güdülenme tam demektir. Kendine güvenmeyen insanlarda içsel güdülenme sorunu var demektir. Bunlar daima dış kaynaklı güdülere göre yaşarlar. Bu güdüler azalır ya da biterse onlarda yok olur.
Yıl:03.04.2004
Saat:08.35—09.10
Kadıköy/İst.
EROL KEKEÇ
YORUMLAR
...İçinde yaşadığımız toplumun en iç yarası olan sorunu ne güzel yakaladınız ve bir o kadar da güzel
anlattınız. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
...Kendine özgüveni olmayan bireylerden oluşan toplumsal sorunların en çok yaşandığı ülkelerin önde
gidenlerindeniz. Hep bir yölendirici veya güdücü bekliyoruz.
....Yazan yüreğiniz ve kaleminiz dert görmesin. Sağlık ve esenlikle kalın.