- 1373 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
NE DİNLİ, NE DİNSİZ !
Bir ülke istiyorum ; insanları özgür olsun. İnananlar, inanmayanlar diye ayırım yapılmasın. Devlet, tek bir dinin, tek bir mezhebinin temsilcisi olmasın. Kimseye inancından, mezhebinden dolayı baskı yapılmasın. Kimsenin ne başını açtığı, ne de kapadığı yadırganmasın. Devlet tüm inananlara eşit mesafede olsun. Herkes inancını özgürce yaşasın. Kimse, başka dinden, mezhepten olanlara düşmanlık duymasın, baskı uygulamaya kalkışmasın.
Hiç bir dinin üyeleri, özellikle siyasiler tarafından suistimale uğramasın. İnsanlar bilinçli olsunlar. İnançlarının özelliklerini serbestçe ve en iyi şekilde, en ehil kişilerden öğrensinler. Hiç kimse hiç bir dini, kendi kafasına göre yorumlamasın. Hurafelere, çağ dışılıklara, bağnazlık ve yobazlıklara rağbet edilmesin.
Doğduğunda adı konur gibi kimliğine yazılmasın kimsenin dini. İnsanlar yetişkin olduklarında özgür iradeleriyle, bilerek ve inanarak seçsinler dinlerini. Örfmüş, adetmiş, gelenekmiş gibi, babadan oğula aynı din ve mezhepten olmak zorunlu olmasın. Din değiştirmek yadırganmasın.
Devlet işleri ve devlet yönetiminin dinle mezheple ilgisi olmasın. İnsanlar din adına kullanılmasın, sömürülmesin.
Ben bir müslüman ve sünniyim. Dinime güveniyorum. Devletimin sadece benim din ve mezhebimi temsil etmesini, diğerlerine ayrımcılık yapmasını doğru bulmuyorum. Devletimin , din devleti gibi olmasını asla istemiyorum.
Dinin halka karşı uyuşturucu gibi kullanılmasını asla onaylamıyorum. Din kisvesi altında yapılan yolsuzlukların ,yine dinî söylemler kullanılarak bastırılmasını utanç verici buluyorum.
Yolsuzluklardan, hırsızlıklardan bozulan ekonominin sebebi olarak kaderin gösterilmesini halkı körü körüne kaderci yapmaya çalışmayı, ahlâksızlık olarak görüyorum. Her türlü tartışmanın ve suçun dinî söylemler ile bastırılmaya çalışılmasını acizlik olarak görüyorum.
Kimse benim dinimden ya da mezhebimden olmak zorunda değildir. Ben, ’Senin dinin sana, benmki bana ’ diyen bir Peygamberin ümmetiyim. Benden olmayanlara düşmanlık duymaya, onlara ’kâfir’ demeye asla hakkım olamaz. İnananlara da , inanmayanlara da saygı duymak zorunda olduğumun bilincindeyim. Başkalarından da bu anlayışı beklemek en doğal hakkımdır.
Özellikle devletler ne dinli ne de dinsiz olmalıdırlar. Devletin bir dini asla olmamalı,fakat tüm dinlere anlayış gösterecek, inanç ve ibadet fırsatı verecek kadar saygılı olmalı, yani din düşmanı ve dinsiz de olmamalıdır.
Öyle bir ülke istiyorum işte. Herkesin kendi inancını serbestçe yaşayabileceği, kendinden olmayanlara saygı duyacağı, inananın, inanmayanın da birlikte barış içinde yaşayacağı bir ülke. Hakkımız değil mi ?
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Sonuna kadar öyle bir ülkeye hatta bırakın ülkeyi öyle bir dünyaya hakkımız var; ama birde herkesin müslüman olduğu bir ülke düsünülse daha rahat daha huzurlu olurdu.Çünkü tüm müslüman olanlar hakksızlıktan, hırsızlıktan, yalancılıktan, kötülükten vs. hçbirinden yana değiller...
Böyle bir ülkeyi düsünmek bile insana huzur veriyor...
Fikret TEZEL
ECRİN CİHAD
Fikret Bey, aslında bu yazıya yorum yazmayacaktım ama söylemeden edemeyeceğim. Bakıyorum da sayfanızdaki bütün mualifleri ekarte etmişsiniz. Sizi destekleyenlerle başbaşa kalmışsınız. Sizce bu demakrasi mi, ya da bu tek renkli ortamdan sıkılmıyor musunuz?
Madem görüşlerinize bu kadar bağlısınız ve arkasındasınız, o halde neden sizinle aynı görüşte olmayanları engelliyorsunuz. Bu benim sizden beklediğim bir davranış değil aslında.
Saygılar..
Fikret TEZEL
Hiç kuşkusuz hakkımız... Ancak Allah'ın üzerimizdeki haklarını göz ardı etmeyelim. İslam’ın şartı 5 diyerek, yalnızca bu ibadetleri yerine getirip kendilerini yeterli gören çok sayıda Müslüman din konusunda pasif bir yaşam sürüyor. Kur'an, kendilerini kurtuluşta zanneden bu kişilere, "Allah cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?" (Ali İmran Suresi, 142) diye seslenir.
Allah'ın önemli buyruğu; her inanan Rabb'inin nimetini durmaksızın anlatmakla, iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla ve “yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar” fikir mücadelesi yapmakla sorumlu.İnsanları yanlış olandan sakındırmak, doğruları anlatmak, toplumdaki sapkın görüşlerle fikir mücadelesi yapmak, özellikle yaşadığımız dönemde her Müslüman'ın önemli sorumluluğu. Bozgunculuk çıkaran, huzur ve düzeni bozan, barışı engelleyen, tüm dünyada şiddet, terör ve anarşiyi körükleyen fitnenin beyninin yok edilmesi gerekli. Allah’ın beğendiği güzel ahlâkı yaşamak, O’nun hoşnutluğunu kazanmak ve diğer insanların da bu güzellikleri yaşamalarını sağlamak için çaba göstermek; inanan her insanın en önemli işi bu olmalı. Ancak hidayeti verecek olan Allah'tır ve güzel sözle davet edildikten sonra kararı, insan özgür seçimiyle verecektir. Bir kişiyi zorla ya da baskıyla Müslüman yapmaya kalkışmak, “Dinde zorlama (ve baskı) yoktur…”(Bakara Suresi, 256) ayetiyle de dikkat çekildiği gibi dine aykırıdır.
Fikret TEZEL
yazı tümüyle çelişkilerle dolu ve dini bilgi yüzdesiyle kopuk kopuk ve hiç yok...sizin sayfanıza uzun bir zamnadır bilinçli olarak uğramıyorum.sizin için üzücümü bir durum mu bu peki?sizin yerinize kendim yanıt veriyorum,kesinlikle hayır.
ama bu gün rast geldim ve okudum yazınızı. ve eminin bir çok dostumuzda uğrayacaktır sayfanıza. çünkü siz yazılarınızda kesinlikle din ve siyaseti ayrıştırıp, onları zıt istikamet raylar üzerinde karşı karşıya koşturan iki terene yüklüyorsunuz. ve sonra gözlerinize kapayıp bilinmezliğe karanlık yürüyorsunuz.
ve şiddetli bir çarpma ile parça parça bölünüyor hem din hem siyaseti ayrıştırııyorsunuz. her biri bir başka alemde seyri seferde kendi haline bırakıyorsunuz. hani ifade ediyorya sevgili Peygamberimiz "İnsanlar öyle bir zamanı idrak edeceklerdir ki o dönemde Kur'an bir vadide onlar da başka bir vadide olacaklardır,diye.
yani, o devrin insanları Kur'an'la aynı vadiyi paylaşamayacak yeni ifadeyle aynı düzlemde buluşamayacak farklı farklı kulvarlarda bulunacaklardır.diye.
bu demektir Kur'an, onu okumayan onda ne olduğunu bile merak etmeyen ve ondan istifade etmeyi hiç düşünmeyen insanların evlerinde gönüllerinde garip kalacaktır. ve kalmıştırda yıllar yılı bu ülkede. din ve devlet biriribirneden asla ayrılamaz tam dersi din devletin tam ortasındadır her daim.
ondan dolayı kimliğinde din ifadesi mevcuttur.Atatürk dahi bunu kabul etmişde hayretki, siz başka bir kimlik bulma sevdasındasınız hala...
Peygamber Efendimiz sav bu din kendisini bilmeyen, hal ve dilinden anlamayan insanlar arasında neş'et etti. ve bir gün gelecek ilk ortaya çıktığı anki garipliğine tekrar dönecek ve bir kere daha gurbet yaşayacak. diye buyurmuşlardır ve devamında,
müjdeler olsun gariplere. "onlar bozguncuların yakıp yıktıklarını yapıp ıslah etmekle uğraşan kimselerdir. diyerek garipleri tavsif etmiştir. dinin kaynağı Kur'an'dır. din derin bir gurbet daha yaşayacaksa demekki Kur'an da o gurbetten nasibini alacaktırve almıştırda.
örneğin benim başörtü zulmüm.ve yıllar yılı camilerde ve mibnarelerde hunharca cefaya tabi tutulan ezan ve bunun gibi bir çok engel tabi.
ve entresean bir şey daha var ve siz bunu özellikle her yazınızda ortaya koyuyorsunuz.sizin dininiz sizin olsun, benim dinim de benim.
sayın Tezal,bu ayet Kafirun suresi altıncı ayettir. bakın kafirun suresi diyoruz...yani hz Peygamber bunu kafirlere istinaden söylemişlerdir. pardon ama, bizim ülkemizde çokmu fazla bu inanca sahib insan olduğunu düşünüyorsunuzda ondan mı bunu her defasında ifade ediyorsunuz anlamk cidden zor.
burada gerçek manada bir tehdit vardır. yani,surai el-Kasasta Rabbimizin buyurduğu "Bizim amellerimiz bizim sizin amelleriniz sizin olsun.buyruğuna benzemektedir.
Bu ayeti yazarken siz hiç düşünmüyormusunuz peki? küfre rıza olur mu hiç?
İbn Abbas ra buna, sizin Allah'ı inkar edişiniz size benim Allahı birlemem ve ihlaslı oluşum da bana"manasını vermiştir. Buna göre eğer Şimdi yani Hz Peygamber sav 'in onlara küfürlerinde müsaade ettiği
söylenebilir mi?
denilirse, biz deriz ki Hayır, asla. Çünkü Hz. Peygamber sav küfürden insanları vazgeçirmek için görevlendirilmişti. peki buna daha nasıl müsaade edebilir.
ama Hz Peygamber sav 'e böyle söylemesinin emrolunmasının maksadı şunlardan biridir.
1 bundan maksad tehdiddir. bu tıpkı bu yönüyle, "haydi dilediğinizi yapın ama o" yaptıklarınızı görüyor" fussiiet 40 ayeti gibidir.
ve 2 Hz. Peygamber sav sanki şöyle demek istemiştir "ben sizleri hakka ve kurtuluşa çağırmak için gönderilmiş bir peygamberim. eğer dediklerimi kabul etmez ve bana uymazsanız hiç olmazsa beni bırakın ve şirke davet etmeyin.dir"
3 bu "sizin dininiz size. o halde eğer helakinizi tercih ediyor iseniz o din üzere devam edin. benim dinim de bana çünkü ben, bu dinimi terkedecek değilim" demektir.
buradaki "din" hesab manasına olup ayet "Sizin hesabınız size benim hesabım bana. hiçbirine, başkasının işlerinin hesabı sorulmayacak" demektir.
ben bunu kesinlikle dini yönden bir etki ve tepki olarak yazmak mecburiyetinde gördüm kendimi. çünkü ikide bir benim dinim bana senin dinin sana" diyerek bu ülkede bulanık bir inanç dalgasının estirilmesi bu aziz Devlet ve onun Aziz milletine saygısızlık olur diye düşünmekteyim..elbetteki insanlar bırakın özgürce yaşayıp demokratik tüm haklara sahip olarak hayata devam etsinler ama diğer yandan sen ben eylemini ortaya koyup aba altından sopa göstermek te hangi demokratik haklarda mevcuttur oda ayrı bir tartışma konusu..
her ne olursa olsun, bakacağın yüze tükürmeyeceksin ve tükürdüğün yüzede bakmayacaksın diyerek noktayı koyuyorum...
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 3/17/2011 11:42:22 PM zamanında düzenlenmiştir.