- 1005 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yakınlığın Uzaklığı Sendromu
Kesin kararımı verdim bugün. Mutluluk eskiden daha fazlaydı, daha yakındı. Teknoloji geliştikçe bizden artık uzaklaşıyor . İçe dönüyoruz, biraz daha yalnızlaşıyoruz.
Televizyonun olmadığı zamanları düşünüyorum. Radyo vardı ve yayınlar arasında en çekici olan arkası yarınlar vardı. Ailecek oturup beklerdik yayın saatini. Çaylar hazır olur, dinlerdik. Bugünle bir fark var, gözler aile fertleriningözlerini görüyordu odada. Birbirimize bakıyor, arada laf atıyorduk. El şakalarımıza engel değildi dinlemek. Şimdi televizyon girdi odamıza. Kulağımızla birlikte gözümüz de orada. İyice koptuk.
Bir kötü haber daha vereyim. Bugün televizyona bakarken önümüzden geçenleri görüyoruz en azından. Yarın üç boyutlular dolduracak evimizi. Gözlerimizde siyah gözlükler, herkes kendi dünyasında. Kalabalık bir odada çıt yok tv sesinden başka. Mükemmel bir aile ortamı!
Hani diyorum ki ailenin her ferdi aynı diziden, filmden hoşlansa en azından o film hakkında sohpetler olabilir ama zevkler farklı.
Eskiden Dallas vardı da herkes çok eleştirirdi. Karakterlerin her biri diğeriyle aşk-meşk ilişkisine girmişti. Aile düzenimiz bozuluyor diye cılız feryatlar yükselirdi arada. Şimdi yerli dizilerin hepsi de Dallas’ı üçe dörde katlar halde. Sırf bu yüzden yerli dizi de, emin olmazsam yerli filmde seyretmiyorum. İnat ettim bağışlayın. Ama evdekilerde bir yerli dizi müptelalığı var sormayın! Her gün dizi günü. Yahu ben aksiyon filmlerini seviyorum, belgeselleri seviyorum, bilim kurguyu seviyorum. I-ıh dizi saatinde olmaz!
Çare? Ayrı bir uydu alıcısı, çift çıkışlı bir LNB, bir tv, ayrı bir odada rahat edeceğin divan sehpa vs. Oh, dünya varmış!
Çayını alırsın, (Siz içmeyin ama) sigaranı yakarsın, kumanda elinde. Hürriyet bu işte! Aile mi? O ne ki?
Gün içinde birkaç mecburiyet kelimesi, yemek, kahvaltı sözleri. "Çok yorgunum.", "Başım ağrıyor..." Belki "Ben yatıyorum.", belki "İyi geceler." Arada telefon çalarsa, birkaç cümle de gelen telefonla ilgili konuşulur. Ha bir de çocuklarla ilgili bir şey olursa konuşulacak. O kelimeler çıkar, kulaklara uğrar bittiğinde televizyon sessizliği çöker yine odaya. Dudaklar susar.
Misafir gelmesi belki değiştirir tv sessizliğini diye düşünülür ama unutulan bir şey var. Misafirin de dizi günüdür. TV kapanmaz. Hep birlikte dizi seyredilir. Kibarlık olsun diye kumanda gelen dostlara uzatılır. O kadar da kaba insanlar değiliz canım. Zaten o dizi de seyrettiklerimiz arasındadır kesin.
Ayda bir iki defa elektrik, su, doğalgaz, kira, aidat, kart ödemesi, borçlar cümlelerimize sığınır. Ardından mesele çözülür ve tv sessizliği bürür yine evi.
Yirminci birinci yüz yıl aile yapısı bu mu? Bu kadar mı? Hayır.
Bir de internetimiz var. Dünyayı odanıza getirir. Aradığınız her şeyin ama her şeyin olduğu bir hazine. Arama motorlarına bir kelimeyi yazmanız yeterli. Anında cevap karşınıza gelir.
Ayakkabı bağlama diye yazın mesela. Yüzlerce ayakkabı bağlama şekli çıkar karşınıza. Kitapların özetleri, gazeteler, televizyonlar, radyolar, resim, müzik, seyretmeye gidemediğiniz filmler... Ne yok ki. Rüya mı gördünüz, kolay, arama motoruna yazın, birkaç saniye sonra yorumu okuyun.
Yabancı dil bilmenize de gerek yok artık. Hemen bütün dillerde anında tercüme yapan siteler var. Oturup yabancı biriyle gayet güzel anlaşabilirsiniz biraz gecikmeli olur ama... Onun yazdığını kopyalar tercüme etsin diye sitedeki uygun yere yapıştırırsınız. Söyleneni anlarsınız. Cevabınızı aynı yere yazar, "Çevir" yazan yere tıklarsınız. Onun diline çevrilir. Kopyalar, sohpet programınıza yapıştırırsınız.
Sohpet dedim de... yüzyılımızın insanının ve teknolojisinin bir de o yönü var. Aslında konuşmak ihtiyaçların en önemlilerinden. İnsanlar birileriyle konuşma ihtiyacını hep duyar. Evde konuşulacak insanlar muhakkak vardır ama televizyon varken bu mümkün olmaz. Mübarek de her zaman var. Ya haber ya film ya yarışma, en çok da dizi. Ne yapsın insan! Evde konuşulacak birileri var ama yok gibi. Kendisi de aslında o evde var ama o da yok gibi. Dolayısıyla bu yok gibi olmanın noksanlığı internet ve bunu sağlayan programlar vasıtasıyla karşılanıyor. Üstelik de istendiğinde görüntülü...
Neticede asrımız ailelerinde yakınlığın uzaklığı sendromu var. Tedavisi henüz bulunamadı.
Düşünüyorum da haftanın bir gününde televizyonu, interneti, radyoyu, müziği yasaklasak evlerimizde, kendimizi aile fertleri olarak bir odaya kapasak. Kitap, gazete dergi de yasaklansa o gün evde. Acaba ne olur, nasıl olur? Tedavi eder mi bu hastalığı? Ya da radyo kalsa mı ne?
Hemen itiraz eder gibi yahut duyar gibi oluyorum. ’Bu gün olmaz, tv’ de şu var; kaçıramam.’
Teknoloji, bizi kalabalığın içinde yalnız yaşamaya mahkûm etmiş haberimiz yok. Fakat teknolojinin olmadığı bir dünyada da yaşayamayız bu da ayrı bir gerçek. O kadar bağlandık.
Sizi duyuyor ve görüyorum. Başınızı sallayarak okuduklarınızı tasdik ediyorsunuz ve doğru diyorsunuz.
Peki ne yapacağız? Kocaman bir hiç!
Sanırım vaktinizi aldım. Bağışlayın.
Bu arada çayınızı soğutmayın. Afiyet olsun.