Kayıp Tarih Araştırması
Bir gün internette öylesine araştırma yaparken köyümüzdeki bir çok kişinin her gün yanından geçtiği lakin, ne olduğu ya da kimlerden kaldığını bilmediği Yanıkören’i (otrous) araştırmak istedim. Öncelikle internet veritabanlarından literatür taraması yaptım. Buldum da ancak pek fazla kaynak bulamadım, bilgilerin hepsi hemen hemen aynıydı. Bilgiler şöyle:
Yanıkören(Otrous) Kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte milattan önce bir tarihe dayanıyor ve Frigyaların(Phygia) kurduğu sanılıyor. Daha sonra Büyük Roma İmparatorluğu sınırlarına dahil oluyor. Bu dönemde Sandıklı Ovası’nda beş şehir bulunmaktadır. Bunlar Eukarpeia(Emirhisar), Brouzos(Kara sandıklı), Diokleia(Ahurhisar), Hieropolis(Koçhisar), Otrous(Yanıkören). Bu şehirlere Pentapolis kentleri deniliyordu. "Penta" Yunanca’da zaten 5 rakamıdır. Bu şehirler yarı özerk bir şekilde varlıklarını sürdürmüşler ve kendi adlarına para basmışlardır. Büyük Roma İmparatorluğu zamanında bu beş şehirden en küçük olanı ve en önemsiz olanı Otrous’tu. Roma imparatorluğunun ikiye ayrılması ve Batı Roma’nın yıkılmasıyla Otrous dışındaki diğer dört şehir önemlerini yitirmiş ve terk edilmeye başlanmıştır. Otrous ise tam tersine, konumundan dolayı daha da önem kazanmıştır. İpek yolunun önemli bir geçidi olan Küfi Boğazının üzerinde kurulmuş olan şehir askeri bakımdan önemli konuma gelmiştir. ---Bu arada kısa bir bilgi vereyim. Biliyoruz ki Küfi Boğazı’nda 17 Eylül 1176 tarihinde Büyük Selçuklular ile Bizans arasında Miryakefalon Savaşı vuku bulmuştur. II. Kılıçarslan yönetimindeki Selçuklu ordusunun, Manuel Komnenos yönetimindeki Bizans ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattığını ve artık bu tarihten sonra Anadolu’ya Avrupalıların Türkiye dediğini biliyoruz. Bazı kaynaklarda burada yazıtların bulunduğu belirtiliyordu.--- İşte burada beni bir merak saldı. :)
Peki, bu şehre ne oldu? Adından anlaşıldığını sandığımız gibi acaba yandı mı? Bazı kaynaklar, şehrin zamanla önemini kaybedip terk edildiğini yazıyor. Bölgede bulunan üç su kuyusunun ikisinde hala su bulunuyor ve kullanılıyor. Bazı kaynaklarda ise, şehrin askeri yönü ağır bastığından Türkler ile girdiği mücadelede yerlebir edildiği yazıyor. Belki de şehrin adı onun için Yanıkören’dir.
Bir gidip gezeyim dedim. Evin dibinde sonuçta... Çıktım yola Ören bahçelerinden başladım. Tarlaların her yeri taşlarla ve kiremitlerle dolu. Öncelikle Otluk ile Yanıkören köyü yolu arasındaki su kuyusuna vardım. Baktım içine, ben gibi bir sürü meraklının attığı taşlarla kuyu dolmuş. Yoluma devam ederek kum ocağına doğru yürüdüm. Öncelikle ören yerindeki tepeye gitmeden tepenin Otluk tarafına dolandım. Orada Koca kuyu dedikleri su kuyusuna vardım. Kuyu içinde hala su bulunmakta olduğunu hatta koyun çobanları bu kuyudan koyunlarını suladığını farkettim. Yavaş yavaş tepeye doğru ilerledim tepenin güney tarafından tırmandım. Taşlardan ve otlardan yürümekte zorlandım. Tepenin doğu kısmının en dik tarafı olduğunu gördüm ve burada kocaman bir çukur gördüm üzeri ağaç parçaları ile örtülmüştü. Anlaşılan o ki define arayanların işiydi bu. Çukur 2-3 metre derinliğinde dik bir çukurdu. Yola devam edip tepenin en yüksek yerine vardım. Elimde de fotoğraf makinesi vardı. Sözde tarihi bir kalıntı görürsem çekecektim. :) Ama tepenin görüş alanı güzeldi ve ben de manzara çekmekten başka bir şey yapamamıştım. Tepenin çevresini dolaştım ama kayda değer bir insan yapıtı bulamadım. Sonra tepenin Yanıkören köyü ile arasında bir kuyuya daha rastladım. Bu kuyuda da su bulunuyordu. Kuyudan çok, dikkatimi taştan oyma 2 metre boyundaki ahar(hatıl) gözüme çarpmıştı.(yukarıdaki fotoğraf) Belli ki o tarihlerden kalmaydı. bunu da resmettikten sonra, ören yerindeki en fazla dikkat çeken yere gittim. Hala ayakta duran birkaç duvar kalıntılarına doğru... Lakin oraya arı kovanları konmuştu. Yavaşça yaklaştım ama sadece kovandan ibarettiler, arı yoktu yani, böylelikle rahatça etrafı gezdim ve fotoğrafladım. Geziden(kendimce ufak bir keşiften) elim boş ama başım dik dönmüştüm. :)
---Mustafa Şahin---
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.