- 672 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dalgaların Getirdiği
Yağmur. Bugün yağmadı. Ben de evde oturmadım. Aylak bir adamın yapacağı gibi sahile giden yola çıktım. Ağırdan alıyordum. Önümde tadını çıkarmak için koca bir sabah vardı. Acele etmedim.
Ne kadar yavaş yürürseniz yürüyün, Cansu çay bahçesine varırsınız. Haftaiçi bu saatlerde boştur, çoluk çocuktan çekinmeden oturabilirsiniz. İşletmecisi Galip tanıdıktır, bana ‘’Ne o, bir çayla bütün günü mü geçireceksin?’’ demez. Gelen garsona, çaya eşlik etmesi için köşedeki pastaneden açma aldırttım. Bahar güneşi altında kahvaltımı ettim.
Yemeğimi bitirip, keyif çayıma geçmişken çay bahçesine gençten bir kadın geldi. Yanında sürüklediği bisikletine, hala kafasında duran kaskına bakılırsa aşağıdaki, hallice mahallelerden birinden geliyordu. Az ilerime oturdu, bana sol tarafını döndü, garsona kahve söyleyip, bisikletinin terkisindeki sırt çantasından çıkardığı kitabı okumaya başladı.
Gelen kadın bahçenin baktığı denizden daha fazla ilgimi çekmişti. Kaskını çıkarınca saçlarını gayet kısa kestirdiğini gördüm. Sarı kızıl arası bir renk atmıştı. İlk izlenimimin aksine, orta yaşlı olduğunu farkettim. Kendine iyi bakmıştı. Ben de ona iyi bakıyordum, boynunun altındaki beni bile gördüm.
Bakışlarımı hissetmiş olmalı ki okumasına ara verdi, bir süre önüne baktı. Sonra kafasını bana çevirip, beni süzdü. Gülümsememe karşılık vermedi. Kitabını kapatıp, masaya koydu. Yerinden kalktı. Bisiklet için sentetik, vücuda yapışan bir kıyafet giymişti. Hatlarını hayranlıkla seyrettim. Yürüdü, masama geldi.
‘’Rica etsem, başka bir yeri ya da birisini süzer misiniz?’’
Etrafıma bakındım. İkimizdik. Garson bile görünürde yoktu.
‘’Hanımefendi, görüyorsunuz çay bahçesinde sadece biz varız. Size bakmayayım da, nereye bakayım? Deniz desen, dünkü deniz, sandalye desen Galip geçen sene onları aldıklarından beri boyaları dökülmüş ama aynı sayılırlar. Geriye bir siz kalıyorsunuz. Niyetim kötü değil, inanın.’’
‘’Bunlar özür değil. Lütfen başka yere bakın, beni de rahatsız etmeyin.’’
Aşifte, bakılmak istemiyorsan evde otur. Buranın adeti böyle. Yabancıya bakılır. Kadına bakılır. Vücuduna yapışmış kıyafetler giyen yabancı bir kadına haydi haydi bakılır.
Cevabımı beklemeden masasına geri döndü. Kahvesini bir dikişte bitirdi. Garsonu çağırmadan masanın üzerine bir para attı, sonra bisikletini alıp gitti.
‘’Muharrem, bir çay daha getir, ama demini az tut.’’
Kadın da gidince yapacak tek şey denizi seyretmek olmuştu. Sahilde bir kalabalık dikkatimi çekti. Civardan geçenler orada toplanıyordu. Hemen davranıp ben de oraya gittim. Bir ceset karaya vurmuştu. Genç bir kadın. Giysilerine bakılırsa gecekondulardan gelmiş olmalıydı.
‘’Bu sene ikinci oluyor.’’ dedi biri.
‘’Yok abi, üç. Ocak sonunda da bir tane vardı.’’
Ben saymıyordum. Yapacak daha iyi işlerim vardı. Çay bahçesine geri döndüm. Muharrem çayımı masaya bırakmıştı.
Herkesin Dünya Kadın Kadınlar Gününü kutlarım.
YORUMLAR
Öykü gerçekten dört dörtlük. Üstat öykücülerin öyküleriyle eşdeğer. İki satırlık bir paragrafta bir dolu şey anlatabilmek beceri gerektirir.
Keşke öykünün
....Vücuduna yapışmış kıyafetler giyen yabancı bir kadına haydi haydi bakılır... cümlesi, bana şu geçen gün abuk subuk konuşan bir Üniversite Rektörünün söylediklerini hatırlatmasaydı. Tacize uğrayan kız öğrenciler için böyle demişti sanırım. Ve dahasını da söylemişti.
Bir de İlhan Bey, sonradan da olsa şu görünmeyip kendiliğinden başka şekillere bürünen işaretleri de kaldırsanız. Dikkati dağıtıyorlar. Sanırım tırnak işareti olmalıydı onlar. Sistem kabul etmiyorsa kullanmayın daha iyi.
Tebriklerimle
Saygı ve sevgiyla kalın...
İlhan Kemal
Tırnak işaretleri bende gayet olmaları gerektiği gibi, tırnak işareti şeklinde duruyorlar. Bende, sizde ya da sitenin kendisinde teknik bir hata olabilir. Başka bir bilgisayarda yazıya bakıp, bir anormallik varsa gerekeni yaparım.
Uyarınız ve ve yorumunuz için teşekkür ederim.