- 2488 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Adına
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Adına
Kadın ruhunu,ancak kadın anlar mantığı yanlıştır.
güven vermek hissetmek evrenselliktir
kendisinin dahi başaramıyacağı bir büyük eylemdir
ruh bilimcisi olmak gerek atomi parçalanmaktan daha zordur anlamak
ruhunun değeri özgürlüğü vardır
kadın ruhunu aramak ,anlamak ,samanlıkta iğne aramak kadar zordur
her zaman ruhuna indikce sürekli yenilikler görürüz
içinden çıkamayacağımız kadın ruhu doyumsuz su gibidir ,
suyun başı belli sonunu gören varmı ?
Konuşmacı olarak katıldığım , bir konferansda ,
kadına verilen değerin ve hakların bizlere
1400 sene öncesinden verilmiş olduğunu
sadece isim değişikliği yapılarak günümüzde kutlandığını söylemiştim.
ve şimdi gene bu sözlerimi tekrar ediyor,
kadınlarımıza ve insanlığa sunulmuş
hakların 1400 sene öncesinden verilmiş olmasını bilmemek ,
sanırım çahillikten öte bir şey olmasa gerek.
herkez ne âli ve düşüncede olursa olsun
fikirlerine saygı duyulmalı,
her şeyden önce insan olarak değer verilmeli.
Şu günlerde dünya kadınlar günü dolayısıyla
bir sürü etkinlikler kutlamalar düzenlenmektedir,
çok değil birkaç hafta önce ise sevgililer gününü kutlamıştık.
fark edilen bir şeyler oldu mu?
bugün, yarın televizyonlarımızda göreceğiz;
kadınlarımızın nelere maruz kaldıklarını ,
Ve şuda bir gerçek ki; kadınlarımız “özel günler” adı altında
kışkırtıcı olaylara mahal vermemeli ve dikkat etmeli ,
medya ve meta olaylarında biraz daha, biraz daha özverili olmalılar…
elbette ” hak verilmez alınır. ”
bunu da yaparken illaki sevgiyle
hemcinslerine dahi “zarifliği-nezaketi” götürmeliler,
sadece konuşan bir toplum olmanın dışında kaldığımız bir gerçek,
onun içinde fazla laf kalabalığı yapmayacağım.
ancak, geçmişden verilen değerlerimiz,
zamanla kadına verilen haklar,
değişen kirlenen dünyayla birlikte özelliğini kaybetti.
”bilgin bilgisiz cahilliğe bıraktı ”
en basiti bir örnek ” seni boşuyorum ” demesi bile cahilce ve yeterlidir.
oysa İslam kanunları kadın ve erkek eşittir der ,
aile bu disiplin üzerine kurulmuştur der ,
Recim edilme olayları da bu cahilliğin bilgisizliğidir
” bu cahilce sığ bir düşünce anlayışı ”
kadınlarımız hiç bir meslek sahibi olamaz,
hiç bir işte çalışamaz,
özgürce ayakları üstünde duramaz,
sindirilmiş eve kapatılmış ,
cahil bırakılan toplumda ve hayatta girişimci olamayan ,
baskıcı ezici hor görülen hayatı,
” Atatürk devrimlerine kadar yaşadı ,
Oysa. Türk kadını cepheden cepheye koşan,
milli davada kucağında bebeğiyle,
sırtında çocuğuyla, yanında eriyle,
cephede yiğidiyle,
üzerine düşen büyük fedakârlık örneği sergilemiştir.
Bu hürriyet mücadelesi fedakârlık, kafes içinde hapis kalamazdı.
İstiklal savaşından sonra, uzun bir mücadele sonucu,
Türk kadını toplum içindeki yerini almıştır.
Atatürk Türk kadınının toplum içindeki yerini belirterek şöyle demiştir.
“Bizi analarımızın adam etmesi lazımdır.
onlar edebildikleri kadar etmişlerdir.
bundan sonra başka zihniyette,
başka kâmil adamlara muhtacız.
bunları yetiştirecek olanlar bundan sonraki analardır.”
‘Ey kahraman Türk kadını!
sen yerde sürünmeye değil,
omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın’
‘Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek,
dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz.’
‘Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır.
Türk milleti öyle analara sahiptir ki
her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir.
Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.’
Dünya tarihçesine baktığımızda, cinsiyet ayırımı gözetmeksizin,
kadınlarımız erkeklerle beraberce ,
oy kullana bilmeleri haklarını her ne kadar
A.B.Devleti ve Büyük Britinyada 19.yüz, yılda yoğunlaştıysa da,
kadınlara oy hakkı veren ilk ülkeler bunlar olmamıştır.
Yeni Zelanda, da 1893.de
Avustralya, da 1902.de
Finlandiya, da 1906 da
Norveç de, de 1913 de,
A.B.D.de1914 de.
Sovyetler Birliği,1917,de.
TÜRKİYE,de1934,de.
Suriye, de,1973,de…
gene Türkiye’miz de 26 Ekim 1923 de köy ihtiyar heyetleri seçimleriyle.
3 Nisan 1930 da. Belediye seçimleriyle
8 Şubat 1935 de, milletvekili seçimleriyle
tam olarak temel belgelerle;
“kadınlarımız” ulusal seçimlerde oy kullanma haklarını kazanmıştır.
Toplumsal yaşamın, bütün kesimlerinde, eşit şartlarda yaralana bilmesi.
Birleşmiş milletler antlaşmasıyla,1945,de.
İnsan hakları sözleşmesiyle,1950,de.
Avrupa sosyal hakları sözleşmesiyle,1961.(Torino, da yapılmış).
Ekonomik sosyal ve kültürel hakları,
uluslar arası antlaşması,kendi örf ve âdetini savunmakta,
tüm özgürlüklere sahiptir…”
ister Hıristiyan olsun ister Müslüman,
1966,da (Birleşmiş Milletler) ile kesin kurallar ile sağlanmış
ve kadınlarımız koruma altına alınmış;
İlk kadın Milletvekili ” Satı Kadın”
birçok, Avrupa ülkelerinden önce bu haklara sahip olmuştur.
İnsan hakları evrensel beyannamesinin 2.maddesinde şöyle der.
“Herkes, ırk, cins ayırımı gözetmeden,
gasp edilen haklarını temiz siyaset anlayışı içinde almak zorundadır.
Türk kadınının yenilikçi haklarına kavuşması;
kadın hukuku ile dini nikâh yerine “kanuni evlenme” usulü konulmuştur.
Kadın kıyafetinde değişiklik ile Atatürk, bu husustaki sözlerini şöyle belirtmiştir :
“
Seyahatim esnasında köylerde değil,
bilhassa kasabalarda ve şehirlerde
kadın arkadaşlarımızın yüzlerini ve gözlerini çok kesif olarak kapattıklarını gördüm.
Erkek arkadaşlar, bu biraz bizim bencilliğimizin eseridir.
Onlar da yüzlerini cihana, göstersinler ve gözleriyle cihanı dikkatle görebilsinler,
bunda korkulacak bir şey yoktur.”
Türk kadının toplumda yeri olsun ve korunsun isteyen ATATÜRK,
medeni ülkelerle eşitlik hakkını sağlamıştır.
Geleceğimiz çocuklarımızı yetiştiren analarımız haklarını,
bu devrimlerle sosyal hayatta gururla yerini almıştır.
artık kadınlarımız günümüz hayat şartları itibariyle , her yerde ve daldadır.
sistem içerisinde, sanatta ve siyasette,
sayılamayacak kadar değeri ve şahsiyeti vardır
evinde bir eş, bir ana, bir hizmetçi, bir reis ve sultandır.
dışarıda ise, bir iş kadını, bir patron, öğretmen, doktor,
avukat mühendis, ressam, yazar, asker, polis, siyasetçi,
vali, ,milletvekili, bakan. Başbakan, olarak, sayılamayacak kadar,
değerlere sahip olarak, erkeklerle eşit şartlarda yaşar.
bunu Cumhuriyet İnkılâplarına/ devrimlerine ve ATATAÜRK ‘ e borçludur
kadınlarımız her nerede ve nasıl olursa olsun,
mutlaka siyaset içinde olmalılar ancak,
temiz siyaset anlayışı, içinde ve içerisinde olmalıdırlar,
yaradılış itibariyle onlar kibardır, zariftirler, hassaldırlar,
narindirler güzel olan yerlerde olmalılar.
son senelerde söylenen, her nedense çok, çok garip ve ucube bulduğum, sloganlar vardır.
” kadınız haklıyız ”
” bugün evde yokuz ”
“bugün kendime kapalıyım ”
veya ” kariyerde yaparım, çocukta ” gibi bunlara ne gerek var…
” Beşik sallayan eller dünyayı sallar ” PETTER D.VRIES
İstatistiklere baktığımızda, en çok şiddetin doğu Anadolu’da olduğu muhakkak.
ama gene istatistikler şunu da gösteriyor ki en çok boşanmaların da
kırsal değil, kentsel kesimlerde özgürlüğünü eline almış kadınlarda görüyoruz.
yanlış anlaşılmasın, elbette her nerde ve ne kesimde olursak olalım.
ben bir kadın olarak,bir hanımefendi olarak
bir ana olarak, bana saygı istiyorum.
kişiliğime saygı, kendime saygı, özgürlüğüme saygı…
Özgür olsam dahi hapis kaldığım düşüncelerime saygı,
yaşam tarzıma saygı istiyorum.
çünkü ben dünyayı sallayan bir hanımefendiyim
önemliyim ve değerliyim
çünkü ben bir Cumhuriyet ANNESİYİM
” Şuna inanmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir “.
Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına,
ne mutlu O’na sahip olan Türk milletine…
Mustafa Kemal ATATÜRK
Gülay GÖKTÜRK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.