SUÇLU AYAĞA KALK!
Demokratikleşme yolunda daha çok ter dökecek bu ülke.
Normalleşme yolunda daha çok mesafe katacak bu ülke.
Tahammül konusunda daha çok çaba sarf edecek bu ülke
Uzun ve ince bir yoldayım türküsünü daha çok söyleyecek bu ülke… Uzun bir yoldayım gidiyorum gündüze gece… Dilimde demokratikleşme adına uzun bir hece ve her gece sakız misali…
Çiğne babam çiğne!
Fıkradır, uyarlanır anlatılır hani?
İsviçre’de Türk büyükelçisi kendi bakanını İsviçre deniz bakanıyla tanıştırmış. Türk bakan şaşkın: - Allah Allah İsviçre’de deniz mi var ki bakanı da olsun? demiş. Türk bakanın dediğini İsviçreli bakana büyükelçi tercüme etmiş, İsviçreli deniz bakanı gülümsemiş ve cevap vermiş:
— Sizde de bakanı var ama adalet var mı? demiş
Balzac ne demişti hani?- Bugünkü kanunlar büyük sineklerin delip geçtiği
küçüklerin de takılıp kaldığı örümcek ağı gibidir. Başka söze ne hacet?
Ya da bir duvar yazısını ifade edeyim sizlere: “Beni görürsen selam söyle” alttaki imza yerine de ADALET yazılıvermişti memleketimdeki bir duvarda.
Yol uzun ve çetin… Cam kırıkları döşenmiş her bir adıma, mayına benzer kelimeler saklı altında her adımın. Ateşten sular akmakta, dağdan öfkeler… Üzerinize bir yanardağın püskürttüğü lav bulutları gelmekte, şemsiyeniz yok bu yolda ama!
Toplumda suçlu olup da minareyi çalıp kılıfını uyduran ve temize çıkan o kadar bi- baht var ki!
Temiz bir toplum olma için önce o toplum bütün hatasını kabul edecek, bütün yanlışını görecek, bütün kusurunu ifşa edecek.
Önce kirleneceksin ki temize çıkabilesin. Kirliysen sus ve kabul et! Gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Kaçmakla çözülmez bu iş! O zaman problemin ta kendisi sen olursun.
Yeri geldi mi uykunu heba edeceksin, uyumayacaksın yarın rahat uyumak için.
“Ben masumum Hâkim Bey” demekle olmaz. Hatalıyım ve cezama razıyım.
Falan filan numarayı da aramanıza lüzum yok. Kendimi ihbar ediyorum işte. Suçluyum demek erdemdir.
Yok yere, haksız yere hapse düşmek haklı yere hapse girmekten daha evladır.
Herkes suçunu bilir, kabahatini herkes… Ters gelse de çıkarımıza haktan yana olmalıyız. Ömür boyu baş eğik yürek ezik gezmektense, vicdan azabı içinde kıvranmaktansa;
Evet hâkim bey, suçluyum. Razıyım cezama, boynum kıldan ince demek marifettir.
Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu. Futbolcu yakalanmıştı. Ama karısının cesedi ortada yoktu. Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu. Kucak dolusu parayla tuttuğu avukatı jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu: "Sayın jüri üyeleri, müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inanıyorum. Buna az sonra sizler de inanacaksınız. Neden mi? Bakın, şimdi 1’ den 10’ a kadar sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karisi bu kapıdan içeri girecek... 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10..." Bütün jüri kapıya döndü. Kimse girmedi içeri. Avukat bir savunma dâhisiydi, öldürücü hamlesini yaptı : "Bakın, siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz. Çünkü hepiniz içeri girecek diye kapıya baktınız. İşte kararı buna göre vermenizi talep ediyorum." Ancak jüri ünlü futbolcuyu suçlu bulduğunu bildirdi ve dava bu şekilde sonuçlandı. Mahkeme çıkışında avukat, bayan jüri başkanına yaklaştı : "10’ a kadar saydığımda siz de diğer üyeler gibi kapıya bakmıştınız. Neden böyle bir karara imza attınız?" "Doğru" dedi jüri başkanı; "Ben de kapıya baktım, ama müvekkiliniz kapıya bakmıyordu!"
Başı eğik olan suçunu kabul etmiştir. Ah ne çare!
Nereye kadar dökecek sahte gözyaşlarını?
Nereye kadar kaçıracak gözlerini?
Nereye kadar örtecek ağzını?
Bal gibi de suçlu
Her şey ortada
Açık beyan hem de!
Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu
Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer’ den onu!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.