Yazdım.
Kışa döndüm. Dallarımda ki yapraklardan ayrılmış olmanın hüznündeyim. Hep bir daha sonraların ise kapı önlerindeyim.
Yazdım. Durdum. Gidişimi dört gözle bekleyenlerin sevimsizi oldum. Kelimelerim yollara düştüğünden beri yorgunum. Kurulmayı beklemekte olan cümlelerim, sıkıntıdan patlamak üzereler. Sessizce bekliyorum. Sinsice olmasından daha iyi olduklarını düşünüyorum.
Yazmak ile kazmak arasında ki sınırdayım. Yazmaya başladığımdan beri var olan sınırın içinde kaldım. O nedenledir ki kimsenin arkasından kuyu kazmadım. Kazmak bir eylemdi. Kazma olmak ise herkese nasip değildi. Ayrıcalığı fazlalığa sahip olmaktı. Fazla olan ise bana ters olarak kaldı. Ters bir kelime idi. Doğrultmaya gerek kalmadı.
Yazı yazdım. Çok yazmak isteyenler oldu. Yazılmadım. Sadece yazı yazdım. Mavinin çokça var olan egemenliğini, denizi ve denizin üstünde uçmakta olan kuşları… Birde yazı.
Yazdım. Ama yarmadım. Yarmak isteyenlerin yanında olmak kolaydı. Zoru seçtim. Yarma şeftalilerin arasında olmak vardı. Olmadım. Yazamadan duramayanların arasında olmayı seçtim. Bütün bunlar ise Seçil’e olan hayranlığımdan kaynaklanmadı. O nedenle de “seçile seçile” diye seçili ezberime almadım.
Yazdım. Sazda olabilirdim. Hatta sazlığın sınırlarını zorlayıp, bağlama yolunda emin adımlar atabilirdim. Fakat kördüğümler atmayı sevmedim. Gemici düğümlerini atanlara saygım oldu. Onu da eksik etmedim.
Yazdım. Yazar oldum. Bilgim dâhilinde olan alfabede bulunan harfleri öğrendim. Bu nedenle de yazarım. Ve o bilgilere sahip olan herkesinde yazdığını bilirim.
Ucu kırılan kurşunkalemim. Sen silgi olmuş olsan bile… Ben gene de yazarım.
26 Şubat 2011 İstanbul.
Bakü’ye dönmeme 15 gün kaldı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.