- 465 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnançları terörize Etmek 3
3-] Ortadoğu kaynaklı monoteist kültürler, böylesine bir tarihi geçmişi olan Mezopotamya, Nil, Asur, Babil İran, Hint gibi uygarlıkları devralıp, üzerine geliştiler. Ve zaten süre gelen süreçle bu kültürler üzerine, bu kültürleri değişen şartlara uymayanlarını dışlayıp, yerlerine yeni yorumlu konumlamaları koydular. Bir seçme ayıklama yaparak ve kimi hala geçerli oluşla süren edimselleri de, ilahi kaynağın, tek kaynak kabul edilişinin içinde mütalaa ederek, eklektik bir berdevam edişe yükseltilmişti.
Arap kendisini sağ kült tanımlı ifade etmiş, inancını sağın kutsallığı üzerinde vurgulamıştır. Asur’un Eşek totemi olan kimliği, Araba göre; ‘ başkasına benzememe’ tabundu ilkesi gereği karşı totemin kabul edilmezliği üzerine filizlendi. M.S 6. Yüzyıla gelindiğinde, Arap inancında eşeğe dokunulma abdest bozan bir anlayış oluyordu. Ya da it totemdi toplumun tabu kimliği, Arap geleneğin, totemdi kimliğinin karşı totemi dışlaması nedeni ile karşı totem sembolün mundar olması anlayışı üzerinde ittifak etmişti. Böylece hiç değilse kimi Arap kabile geleneği içinde, ite dokunmanın mundar olması kimi kabilesinde de itin, temiz olması, anlayışı; çoktan inanç aşmıştı. Artık bular mezhebi anlayıştı.
Bu gibi bir yığın tabu anlayışların devam eden aktarımları içindeki eski toplumsal düzenleniş ilişkileri unutulmuştu. Ama köpeğin mundardan bir tabu olduğu inancı sürüp geliyordu. Yani kimi Arap inanç mezhep anlayışında, nedeni bilinmeyen bir tabu, yani ite değmekle veya itin size dokunması ile sizin aptestiniz bozuluyordu. Ama nedeni de bir türlü açıklanamıyordu. Açıklanan da hava da kalıyordu.
Özellikle günümüzde bizdeki doktrine sağ söylemlerin tutumu, toplumsal referanslar yerine, dinsel referansları ve tutumları aşırı şekilde yansıtıyordu. Dinler asla tartışma kabul etmezler. Karşı inanç ve anlayışları sapık ilan ederler. Sapık söylemi, bir tartışılır bir halktı argüman olmayıp, kestirilip atılır olan bir tiksinme bir iğrenme bir dışlanma bir tutulmaması gereken yol, olacakla belirtilir.
Söz gelimi Musa Horev’de Yüce Tanrı ile görüşürken kavimi sanki hiçbir işleri yokmuş gibisine sarı bir inek ya da buzağı heykeli yapıp saygı lamaya başlarlar!
Bu anlatımın gerisinde geçmiş bir tarihi toplumsal gerçeklik vardır. Ama dinler bunun aslını bilemez. O zaman için dinler bunun aslını biliyor olsa bile, yeni yasaya uygunsuz olmalarından ötürü, unutturmak toplumun dışına atmak istediği bir gelenektir. Bilemediği için bu söylem sel aktarımı tartışamaz da. Bu yüzden olaya “sapıklık yaptılar” diyerek bilgiyi, öğrenmeyi, anlamayı, araştırmayı, dinlemeyi; mahkûm edişle, açıkçası düşünmeyi ve kıyaslamayı, iğdiş ederler.
Böylelikle de, bu iğdiş edilen ve sapıklık damgalanması ile insan öznelliği içindeki inanca geleneğe denk düşer sembol unutturulmaların boş bıraktıkları yerler, oluşur. İnsan öznelliğinde dair var bulunan sanı kanı anlamalı algılar, sanal boşluk alanları içine kendilerini konumlarlar. Yani dinler başka bir din anlayışların imajlarını sapık tanımlaması ile kovarak, daima terk edilen; inanca değin boşluk alanlara da, kendilerini yerleştirirler. Bu alan; eskinin, geçmişin izlerini taşır olmanın kendi iç sürtüşmelerinden de, kurtulamayacağı bir alandır.
İşte böylesi bir kültür tutumu içindeki kimi kişiler, bu inançsal tutumu yansıtarak, karşı sol ideolojiyi tartışmasız ve hiç bilmeksizin, sapık ilan ederek; bir iğrençliğe bakar gibi geçmişte saldırdılar. Solun argümanları tartışılırdı. Sığ söylemleri, yanlış söylemleri, yanlış tutum ve çıkışları olabilirdi. Ki vardı da.
Ama sağcılık, taraftarları ve alkışlayanları tarafından, halktı sağ tutumun dinsel bürünmesinden ötürü sağ, asla tartışılmaz bir yanılmazlıktı savunmaydı! Ve gelenekti sağ bir inancı anlayış, güncel çelişki ve ilişkindik sorunlardan kaynaklı sorunsalları anlayıp kıyas edemezdi. Bu da doğaldı. Nasıl bir Roma latifundia mantıklı inancı anlayış, gelenek ve toplumsal siyaset; bu günü anlayamazsa; sağın inancı değer diye savunduğu çoğu ekonomik üretim ve paylaşıma dek argümanları da, günü anlamada ve günde işlev eşmede atıl kalmak zorundadır.
Eğer inancı anlamaları güncele göre akli eştirerek uygulasanız o zaman da inanç olmaz. Oysa teorik olarak her iki sağ ve sol görüş de güncel ve ideolojik bağlamda aktüel ideolojik tavırlı olmanın yanı sıra, haklı veyahut ta yanlış da olabilirlerdi. Üstelik birbirlerini geliştirir bir yol ve yöntem olmanın ön koşuluydular. Birbirlerinin yan yanlığı dışında, tek başlarına varlık bulamayacak bir tarihi süreçtiler.
Bu bağlamda bakıldığında, gelenekti bilmezlik egemen düşüncelerin de telkini ile öznece inançlarımızı ideolojilere, kötü bir referans yapmışlardı. Bu insanların maksatlı bir yönlendiriş yapma kusuruydu. Zaten inançlar toplumsal olanın ideolojisi değildiler. Ama inançlar da kendi tarihi koşulları içinde geçmişin ideolojilerinden, ezen ezilen ikizleşmesine ilişkin kimi pek çok enstantaneleri de saklamıyor ve barındırmıyor da değildiler.
Bu bağlamda, ezen ezilen toplumsa girişmesi içinde dinler, geçmişte bugünkü katılımcı demokrasinin güdülümü şekilde belirmesinin; kısmen ve ilk kaba adımıdırlar. Halk böylece ve meşruca toplumun duyarlılığına katılabilmişlerdir. Solun belki de kaba bir eşitlik savunuculuğu, sağ düşünceci anlayışla tartışılır olacakken, eylemci sağ grubun gözünde eşitlik fikri, tam bir tersten sapıklık algısı inancı olarak görülüyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.