- 1047 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞİRMEN!..
Fabrikaya gelen kamyonların getirdiği buğdayların süne kontrolleri için laboratuardaydı. Böyle teknik kontrolleri bizzat kendi yönetirdi. Her ne kadar çalıştırdığı elamanı olsa da; kendinden başka kimseye güvenmezdi yine de. Her işinde olduğu gibi bu işinde de oldukça titiz ve sabırsızdı.
Genç bayanın çalışmalarının sonucunu pür dikkat izliyordu.
Aslında; sonuçları, kendisi de görmüş olmasına rağmen;
- Nasıl çıktı Ayten hanım? diye sormadan edemedi.
Ayten hanım, kimya mühendisi olarak Üniversiteden mezun olduktan sonra KPS.de yeterli puanı alamayınca uzun süre işsiz kalmış, iş arayışları sonuçsuz kalınca da hayal kırıklığına uğrayıp kendi dünyasına kapanmıştı.Günler böyle geçip gitmesine rağmen bir gün mahalli gazetede “kimyager aranıyor” ilanını okuyunca “Allah’tan umut kesilmez” düşünceleriyle Altın Başak Un fabrikasının yolunu tutmuştu.Aynı gün işe alınmasına sevinmiş,dünyalar onun olmuştu adeta.Yapacağı iş,fabrikanın laboratuarında gelen buğdayların süne kontrollerini yapmaktı.
Patronun yanında dineldiğini biliyordu. Sonuçları ayrı tabaklara koydu. Her tabaktaki hamur parçalarını değerlendirdi.
- Şu ikisi sağlam, şu da süneli çıktı, Ayhan Bey!
Ayhan Bey, tahlil sonuçlarını tek tek eliyle kontrol etti. Süneli olanın hamuru gerçekten çıvık geldi parmaklarının arasında.
- Tabakları, odama getirir misin Ayten hanım?
- Tabi ki…
Ayhan Bey, odasına geçip koltuğuna oturdu. Diafonun düğmesine işaret parmağı ile dokundu.
- Leyla hanım, salonda bekleyen müşterileri içeri gönder.
Odasına bitişik odada oturan sekreteri, emri hemen yerine getirdi.
- Beyefendiler,patron sizi bekliyor...
Ayhan Bey’in konuşmaları kesin ve netti.
- Sizlerin buğdaylarında sorun yok. Şu fiyattan alacağım. Diğer müşteriye ise; seninki süneli, hayvan yeminden başka işe yaramaz. İtirazı olan var mı arkadaşlar,dedi.
Buğdayı süneli olan çiftçi, boynunu büktü. Diğerleri bir ay sonra ödemeli hamiline çek alıp gittiler.
Çiftçi kekeledi. Alnındaki terleri, şapkasının tersiyle sildi. Bir şeyler söylemek istiyordu ama bir türlü cesaretini toparlayamıyordu.
Ayhan Bey, tilki kurnazlığıyla çiftçinin sıkıntısını çoktan sezdi.
- Ahmet Efendi, sana nasıl yardımcı olabilirim?
Ahmet Efendi, derdini bir çırpıda aktardı. Oğlunu evlendirecek,karşı tarafa başlık parası ödeyecekti. Oğluna her ne kadar “ bırak oğlum şu çulsuzun gızını,varlıklı birinin gızını alalım diye ısrar etmiş olsa da oğluna söz geçirememişti.Şimdi onun sevdasına Ayhan Bey’in karşısında boyun eğiyordu.
- Biliyorsun ki; süneli buğdayın yem olarak para tutmaz.Ne yapacağız peki?..
- Ayhan Bey,elini ayağını öpeyim.Beyliğini göster. Seneye ekeceğim buğdayları şimdiden ipotek verebilirim sana…
Ayhan Bey’in de beklediği buydu zaten. Acımasızdı. Kene gibi emerdi çiftçiyi.Borç senedi imzalattı. Karşılığında çelik kasadan istediği parayı deste olarak masanın üzerine koydu.
Ahmet Efendi, paraları ceketinin iç ceplerine koyarken buruk bir şekilde seviniyor, fabrikadan ayrıldığında ise oğluna ana avrat kalayı basıyordu.;
“ Ulan hergele,goynuna alacağın çalı bacaklı muşmula suratlı gız yüzünden beni ne hallere soktun be. Ayhan denen hıyarın karşısında garı gibi yamulttun beni…”
Ayhan Bey,saatine baktı. Mesainin bitmesine yarım saat kalmıştı. Bundan bir yıl öncesi fabrikası üç vardiya çalışmasına rağmen şimdi teke düşmüştü. Dünya genelinde lokal kuraklıklar kendisini de etkilemiş, buğday ithal edemez olmuştu. Haliyle günlük üretim kapasitesi de düşmüş,entegre olarak yürüttüğü,ekmek fırını faaliyetini durdurmak zorunda kalmıştı.
Kırma valsların kapağını kaldırdı, öğütülen buğdayları, avucuna aldı.İnceledi. Bir sorun yoktu.Bölüm görevlisi,el pençe divan etrafında dönüyordu. Boru katından, elek katına geçti. Eleklerin yarım daire şeklindeki devinimlerini izledi. Buranın görevlisini gözleriyle aradı.Az ilerde duvarın dibinde çuvalların üzerinde pinekleyen genci görünce sessizce yanına yanaştı. On yıldır fabrikasında çalışan elamanıydı. Bir ay öncesine dek,görev yerinde uyuduğunu bırak,göz kapaklarını bile kapattığını,yüzünün mahmurlaştığını görmemişti.
“ Yeni evli olmasaydın senin kıçına çoktan tekmeyi atmıştım diye “ dişlerini sıkarak mırıldandı. Yine de öfkesine hakim olamayarak :
-Uyan! Görev başında uyumak var mı Sami? diye bağırdı. Sami hala,horluyordu.
Ayaklarını tabanına tekmeyi yiyince neye uğradığını anlayamadı. Yerinden zıpladığında;fabrikatör Ayhan Bey’in öfkeli bakışlarının panter gibi üzerine çevrildiğini hissetti.
- Yarın odama geleceksin Sami!..
- Peki efendim!
Un çuvallarının tahliye katına uğradı. Burada sorun yoktu.İşçiler,paletlerden gelen çuvalları,omuzlayıp dinlendirme bölümünde istif ediyorlardı.
Bugün de fabrikada mesai bitti. Ortağı ağabeyisi de erkenden gitmişti.Yıllardır beraber yürütüyorlardı fabrikayı.Baba mesleğiydi,bu iş. Çocuklukları,babalarının çalıştırdığı su değirmeninde geçmişti.Güzel anıları vardı değirmende. İşte o zamanlar, suyun gücünü idrak etmişti. Küçük ve dar bir oluktan yıldırım gibi inen suyun, değirmen taşlarını nasıl çevirdiğini saatlerce izlerdi…
DEVAM EDECEK!..
YORUMLAR
Yıllar öncesinin Tokat Pazar ilçesindeki bir değirmen hikayesi geldi aklıma...
Yazının göbeğine harmanladım içimdeki sesl...
Kutladım...
ayhansarıkaya
Selamlar.
Mehtap ALTAN
neyse ben susayım....
Takipçisi olacağımız bir öykünün başındayız. Hiç anlamadığım bir konu ama öğütme işinin tekniği, detayı çok net aktarılmış.
Kutluyorum kaleminizi Ayhan Bey. Saygılar, selamlar.
ayhansarıkaya
Selamlar.