Ölene Biraz Saygı!
Ölen hâkime görev verdiler! (Gazeteler, 23 Şubat 2011)
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin en gelişmiş düzeyde bulunduğu zamanımızda memlekette kimlerin ölmüş ve/veya kimlerin yaşamakta olduğunun tam olarak bilinememesi biraz trajikomik değil midir?
Sade vatandaşın bile varlığıyla yokluğunun bir tutulmaması gerekirken, Hakk’ın rahmetine kavuşmuş bir hâkimin bir davaya bakmak üzere görevlendirilmesi insanı ister istemez düşündürüyor hatta ziyadesiyle hüzünlendiriyor.
Rivayet olunan odur ki T.C. kimlik numaraları ve parmak boyalarına karşın bazı genel ve yerel seçimlerde ölülere bile oy kullandırılmış yani ölülerden medet umulmuştur!
Yaşamakta olduğu halde nüfus kayıtlarında ölü gözüken bazı vatandaşlarımızın işitsel ve görsel medyaya yansıyan haberleriyle geçmişte zaman zaman karşılaşmışızdır.
Olmayanı var etmek ve var olanı yok etmek yüce Yaradan’a mahsustur.
Kara kalemden bilgisayara geçtiğimizden bu yana nüfus işleri, bankalar, tapu başta olmak üzere pek çok devlet dairesinde ne denli zaman ve enerji yitimine neden olunduğunu kimse yadsıyamaz.
İşlerin ağır yürümesi şöyle dursun; yalan, yanlış, eksik ve gereksiz bilgilerin yazıya dökülmesi ise insanı çileden çıkarmaya yetmektedir! Bir de yazan görevlinin takınmış olduğu çokbilmiş ukalâ tavırlar ve pişkin haller yok mu? Pes, doğrusu!
Günümüzde etkin ve yetkin oldukları söylenen ve hatta öyle kabul edilen bazı siyasetçilerimiz ara sıra derler ki ‘Elmalarla armutları birbirine karıştıranlar, hesap bilmeyenler, tarih coğrafya kültüründen yoksun olanlar ülkeyi yönetmeye talip olmamalı!’
İyi, güzel, tamam da dile gelen tencereler ‘Dibin kara, seninki benden kara!’ demez mi? Bu durumda yüreği daralan halk ‘Al birini, çal ötekine!’ demez mi? Her neyse! Herkes dediğinden utansın!
Şimdi sadede gelelim!
Mezarda emeklilik, emeklemekten kurtulamayan emekliler, açlık sınırında ölüm kalım savaşı vermekte olan büyük bir kitle, yoksulluk sınırında yaşamaya çalışan çok daha büyük bir kitle ve sosyoekonomik sorunların insanların soluğunu kesmekte olduğu bir burgaç!
Sorunlarımız madden ve manen ne kadar çok ve ağır olursa olsun, her kim ve ne olursak olalım, yapmakta olduğumuz işi yaşam biçimi olarak benimsememiz gerekir öyle ki bu husus son derece önem arz etmektedir.
Işımamış beyinlerin, ısınmamış yüreklerin, bilenmemiş zekânın, ermemiş aklın, yitirilen aslın ve bitirilen faslın cehaletten ve ilkellikten kurtulması pek de öyle kolay olmasa gerek!
Tuttuğumuz işe yoğunlaşarak ve kusursuzluğu hedefleyerek hiç değilse aldığımız parayı, yediğimiz ekmeği ve içtiğimiz suyu hak etmeye çalışmalıyız. Yazıda bir karakterin yok sayılması, fazladan eklenmesi ya da yalan yanlış vurgulanması vicdanları rahatlatır mı?
Hatalardan arınmanın zamanı çoktan geldi ve hızla geçmektedir! Yanlışı yanlışla açıklamaya kalkmanın ya da yanlışta ısrar etmenin hiç ama hiç kimseye bir yararı olmaz, tıpkı yapay gündemlerle halkın oyalanmaya çalışılmasının bıkkınlıktan başka bir şey vermediği gibi.
Efendiler! Elimizden bir şey gelmiyorsa da bari ölenlere saygıda kusur etmesek, ne dersiniz?
YORUMLAR
ölülerden medet umulmuştur!
Bu benimsenmis birsey zaten bizim ülkede.
Basta Atam kalk da gel gel diyenler.
Yüreginize saglik
Saygilarimla