- 774 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DOĞADAN KOPAN KAYBOLUR!
İnsanın en kötü özelliği, şan ve şöhret peşinde koşmasıdır. Ancak onun yüceliğinin en büyük kanıtı da yine budur. Zira insan yeryüzünde ne kadar mala, mülke ve şöhrete erişirse erişsin, hem cinslerinin itibarını kazanmadıkça mutlu olamaz. İnsanın insan aklına itimadı o kadar büyüktür ki, yaşadığı evrende sahip olduğu değerler ne kadar çok olursa olsun, diğer insanların kafasında avantajlı bir konuma gelmemişse hayatından memnun olmaz.
İnsana bu açıdan bakıldığında anlamak çok zordur. Çünkü yücelebilmek için omuzlarına basa basa yükseldiği insanların değerlendirmesi olmadan, kendisine çoğu bir anlam bile veremez. Ne kadar acı bir olay, insanın horladığı aşağıladığı, hayvandan daha aşağı düzeyde gördüğü, insanların nezdinde beğeni ve itibar kazanmak istemesi…
Zavallı varlık şu insanın hali içler acısı, küçücük beyninin direktifleri, onu bu yalan dünyada oyalayıp avutmakta. Hayatını kazanma güdülerine kurban veren bu varlık, kurban verdiği hayatının bir anlam ifade edip etmediğini anlamak için de, sürekli hemcinslerinin gözündeki yerini kontrol edip durmaktadır. Bu kısır döngüsel bir yaşam için feda edilen zaman ve heder olan bir hayatı, bir daha geri getirmek imkânsız olduğuna göre, bu algılama tutarsızlığından kurtulmak gerekir.
İnsan, doğasından uzaklaştığı ve fıtratından koptuğu zaman bu çelişkili hayatın peşinden de kurtulamaz. O halde insan, fıtratının sesine kulak vermek zorundadır. Fıtrat, insanın yaratılış anında taşıdığı değerler bütünüdür. O değerler bütünün yerini, sonradan alacak her bir özellik, insanın doğal yaşam tarzını bozacaktır. Doğal yaşam tarzı bozulan insan, kendisini fıtratın taşıdığı özelliklerin ekranında değil de, başka ekranlarda kanıtlama savaşına girişecektir. Bu farklı ekranların insana kazandıracağı mutluluk tohumları, çimlenmeden yoksun olduğu için, insan daima değişik ortamlar arayacaktır; kendisini kanıtlamak için. Bu arayışlar arasında, bunalım felsefesine göre yazılmış bir senaryoda oyuncu olmak istemeyen varlıklar, hemen fıtratın sesine kulak verir ve aslına döner. Çünkü asıl olan tabii fıtratta, insan doğası vardır. İnsanın doğası, yaratıcıdan kopuk bir yaşamda, mutluluk filizlerinin gövermeyeceğini çok iyi bilir. Bilmekle yetinmeyip, yaratılan bir varlık olması nedeniyle, yaratılan gibi yaşar. Bir haydut gibi, doyumsuz sınırsız, arzu ve istekleri için, yaratılmışlar evreninde kanıtlanma ihtiyacı duymaz…
Doyumsuz isteklerin avucunda oradan oraya atılan bir denek gibi, yuvarlanan zavallılar, her çığlığı kendi aleyhlerine sanarak, bu evrendeki sınırlı yaşamlarını noktalarlar. Oysa onlar açısından hayat, sınırsızmış gibi algılanabilir, ancak akşamları kendisini uykudan alamadığına ve kendisine gelen bir tehlikeden kendisini koruyamadığına göre, sınırlı bir varlık olduğunu anlaması gerekir. Yaratıcıdan kopuk, sekuler bir felsefeyle oluşturulmak istenen her yeryüzü yaratıcısı, bir gün yok olacaktır unutulmaması gerekir.
Doğasından uzaklaşan basit yaratıklar, doyumsuz istekleriyle yer küredeki görünen her şeye, sahip olmak ve onu yığmak isteyebilirler. Zannederler ki, sahiplendiklerini yığdıkça itibarları arttırıyor ve hemcinsleri kendilerine saygı duyuyor. Oysa bu algılama sadece onların sonunu yaklaştırmaktadır. Bilinmelidir ki, bir palmiye ağacının yaprakları döküle döküle, palmiye ağacı varlığını devam ettirmektedir. Hiçbir yaprağını dökmemiş palmiye ne büyür ne de saygı görür. Ama sürekli evrimleşen bir palmiye, kendiliğinden büyür ve herkesin gözünde itibarlı bir konuma oturur. İnsani doğasından kopmadan yaşayan bireyler, bir palmiye gibi kendiliğinden saygı görür. Şişmesine ve şöhret sahibi olmasına gerek yoktur. Ama kendi doğasıyla savaşanlar ise yapraklarını dökmeyen bir palmiye gibi küçüle küçüle bir gün yok olacaklardır.Doyumsuz istekleriyle oluşturdukları meta (kazanımları) ile,arzuları arasındaki bağ sıkılaştıkça,alçalmaları da büyüyecektir.Oysa insanın doğası büyük kalmak isteyenlerin tek adresidir.!...
Yıl:18.05.2004
Yer: Kadıköy/İST
EROL KEKEÇ
YORUMLAR
Yasamak icin elbette calismak gerek.
Ama söhret pesinde kosmak farkli birsey bence.
Söhret pesinden kosanlarin sonlarinin ne aci bittigini hep duyduk TV lerde ordan oraya atilanlarin sayisi az degil.
Hakkiyla söhret olmus birileri örnegin hep seviyesini de korumustur saygi ve sevgi görmüstür cünkü bir emek vermistir.
Dogasindan kopmamis bir insan yükseldikce alcak gönüllülügünü koruyabiliyor.
Herseyin öz hali güzel.
Yüreginize sagik
Saygilarimla